Cuma, Mart 30, 2007

MİŞA

SEVGİLİ KEDİMİZ MİŞA


Bu MİŞA!
Daha doğrusu Mişa idi! Çünkü, geçen yaz evden kaçtı ve kayboldu. Şimdi nerede bilmiyoruz.
O günden beri umuyor ve diliyoruz ki, kendisini seven birileri onu bulmuş olsun ve orada yaşıyor olsun.
Aslında bu fotoğraf en yakışıklı hali değil, maalesef.
Kendisi, fotoğraf çekildiği sırada 4 yaşını süren bir erkek Rus kedisi...

Hatırlar mısınız? Birkaç sene önce yayınlanan "ışığa göre renk ayarı yapan Beko televizyonu" reklamındaki güzel, mağrur kedinin cinsinden.
Bu cins, bizim Van kedileri gibi özel ve korunan bir kedi cinsi: Russian Short Hair veya Russian Blue diye anılıyor. Bu cins; yeşil gözlü, kısa ve sık olmasına karşın, çok yumuşak füme renkli kürklü, sırım gibi ve uzun vücutlu, asil bir kedidir.

Rusya'da uzun süre çalışıp, orada evlenen, sonra memlekete dönen Türk mühendisi ve Rus eşinden almıştık, Mişa'yı. Mişa'nın annesi (Juliette) Rusya'dan Türkiye'ye gelmeden önce Max'ı doğurmuş. Üç kedi yeter artık diye babayı (Romeo -galiba-!) kısırlaştırmışlar. Fakat, geç kalmışlar. Türkiye'ye geldikten kısa süre sonra Juliette'in hamile olduğu anlaşılmış. Bu sefer iki erkek yavru doğmuş. Bu cins kediler her seferinde bir veya iki yavru doğuruyorlar. Onlar da "üç erkek yavru bir evde çok olacak, bari yeni yavruları verelim" demişler. Neyse, biz gidip yavrumuzu aldık, öbür kardeş kaldı. Çünkü, benim bir kedi ile aynı evde yaşama tecrübem yoktu ve iki yavru kediye birden cesaret edemedim.

Sonra, yavruya "Mişa" dedik, birbirimize alıştık, Mişa çocukların kedisiyken benim de kedim haline geldi. Sonra, yavru büyüdü delikanlı oldu, çocukların ve babalarının kediyle oynama süreleri azaldıkça Mişa'ya ilgileri azaldı kısmen kedi merakları da tatmin oldu. Mişa ile benim aramda daha da yakın bir bağ oluştu. Sokak kapısını her açışımda beni kapıda karşılar ve bacağıma sürtünüp hoşgeldin derdi.

Derken, zaman geçti hayatımızın akışı değişti; Mişa, çocuklar ve benimle kaldı. Biz birkaç günlüğüne tatile gidince evde kalıp, bizi beklerdi.
Önceki sene, bize kızdı anlaşılan ve biz tatilde iken, hiç yapmadığını yapıp, oğlumun yatağına işedi. Geçen sene, bari bu defa kızdırmayalım, o da gezmeye gitsin dedik ve çocukların babası onu misafir aldı. Anlaşılan bu duruma da kızdı ki, orada da çiş yapmış. Ev havalansın diye pencereler açık bırakılınca da, zaten yakın olan caddeye sıçrayıp, kaçmış.

Tüm aramalar sonuçsuz kalmış, tatil dönüşü üzücü haberi aldık: Mişa kayboldu, bulunamadı, yok, yok, yok...
Çocuklar perişan oldular, onlara belli etmemeye çalıştım, ama, ben de çok çok üzüldüm.
Bir süre daha arandı, ağaçlara ilanlar yapıştırıldı, hatta bulundu sanıldı, yok hayır, o değilmiş, boy-pos aynı ancak bu kedi sarı gözlüymüş.
Yakın zamana kadar, kapıyı her açışımda Mişa beni karşılayacak sandım; her seferinde içim cız etti.
Akşam televizyon seyrederken, yanımda kıvrılıp sadece kuyruğunu dokundurarak oturmasını,
gündüzleri çocukların yatak örtülerinin altına kıvrılıp, adeta görünmez olup uyumasını,
sofraya oturduğumuzda sandalyelerden birine çıkıp, sofradan hiç bir şey aşırmadan, biz kalkana kadar beklemesini,
misafir geldiğinde toz olup, ancak daha önce tanıdığı birisi olduğunu anlarsa lütfedip ortaya çıkmasını,
şaşiko bakışlı yeşil gözlerini , yumuşacık tüylerini ve o sıcaklığını,
çok özledim, çok özledik.

Belki, yine de bir gün onu görebiliriz, o zaman ...

3 yorum:

  1. Gözlerim doldu. Umarım gelir geri...

    Bir zamanlar Moda'da otururdum. Kedim bir sabah ben yokken altıncı kattan düştü, o günün ikindisinde de can verdi. Ne zordur, bilirim bu acıyı. Yıllarca oralardan geçemedim, oturduğum o güzelim evden kendimi yaban ellere sürgün ettim. Çocuğum kedi isteyinceye kadar cesaret edemedim eve tekrar kedi almaya. Hayvan dostluğunun tek fena yanı bu. Umarım döner Mişa Bey tekrar evine, onu seven dostlarının yanına...

    YanıtlaSil
  2. Köpekten korkan, kediye pek de bayılmayan bir yetişkin idim. Çocukların hatırına eve kedi girmesine razı olmuştum. Sonra, herkesten çok bağlandım. Üstelik, artık köpeklerden korkmuyorum. fakat, Mişa yok şimdi de...

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!