Pazartesi, Haziran 11, 2007

TAK TAK TAKINTI

Bir sümüklüböcek günlüğüne iz bırakırken beni sobeledi. Kendisine öpücüklerimi gönderiyorum.
Bu yeni sobe fazla ayrıntılı değil, sadece takıntılarınızı itiraf ediyorsunuz.

Düşündüm taşındım, öyle takıntılı hallerimi hatırlayamadım.
Bir ara acaba kendimi tanıyamıyor muyum nedir, diye karalar bağladıysam da sonra huysuzluk etmekten vazgeçtim. Şöyle bir sonuca vardım. Bazen, çok tekrarlanan alışkanlık olan davranışlarımız takıntı gibi durabiliyor.
Genel olarak takıntılı olma hali ise, başka bir şey; belki psikolojik destek almayı gerektirecek bir rahatsızlık hali.

Neyse, sütten çıkma ak kaşık değilim elbette, vardır benim de tuhaflıklarım.
Bir bakalım:

*En çok yaptığım şey, adım attığımda sağ ayağımla başlamak, kapıdan çıkarken, bir yere girerken hep sağ ayağım öndedir.

*Yeni aldığım tüm kitapların ilk sayfasına adımı ve kitabı aldığım tarihi yazmak, bunu hiç ihmal etmem.

*Yatarken, terliğimi, mutlaka yatağımın yanında çıkarmak, öyle gece vakti uyanıp terlik filan arayamam.

*Evden çıkmadan yatakları toplamak ve evi derli toplu bırakmak; çünkü eve girip dağınık ev görmek moralimi bozar.

*Taze ekmek bulunca köşesini veya kabuğunun çıtır bir yerini koparmak. (Bu pek takıntı sınıfına girmiyor galiba)

*Her türlü et yemeğinin yanına ona uyan bir salata yapmak. (Bu da daha çok alışkanlık sayılır)

* Bakın bu takıntı yeni başladı; her gün bloguma girip gelen, iz bırakan var mı diye bakıp, komşu blogları dolaşmak.

Aklıma gelirse eklenti yaparım, artık.

Şimdi, iyisi mi ben kimseyi sobelemeyeyim de, isteyen komşular yorumlara kendi tak tak takıntılarını yazsın. Bu daha akıcı ve kendiliğinden olur.

34 yorum:

  1. bak benim acaip bir takıntım vardır. bazı isimlerin sahiplerinin karakterlerinin aynı olduğuna ilişkin bir takınti. valla biliyorum, önyargı boyutuna bile girebilir ve kınanabilirim, ama şaşmıyor be kardeşim:)

    YanıtlaSil
  2. Elektracığım,
    Çok hoş, bir takıntı-önyargı.:)
    Bence, sen bu konuda bir yazı yazarsan eğlenceli olur. Mesela: "Tanıdığım bütün Ayşeler saftır"
    Öğretmen olduğuna ve aynı isimden çok sayıda insan tanıyabildiğine göre, bu bence gözlem kuvvetini gösteriyor.

    YanıtlaSil
  3. ben ayakkabıları sahiplerine benzetirim ve hep çıkar.. (evin veya dinlenme odasının önündeki ayakkabılar) bir de copy paste ettiğim bir metni,word dil hatası verirken altlarını tamamen kırmızıyla çizmeden, tablodan düz metne, fontunu arial 11, rengini siyah en son da dilini ingilizce yaparken bilgisayarla yarışırım. sıra bozulmayacak ve en son dil yapılacak kolaya kaçmak yok! alın size su katılmamış pisi pisikopat :D

    YanıtlaSil
  4. Liliumcuğum,
    Sevgili pisi psikopat!:)
    O kadar çok yazı yazmak zorunda olunca, insan kendine bazı kurallar getiriyor olmalı.
    Sanırım, rutini bol işleri yapanların böyle takma halleri daha çok oluyor.

    YanıtlaSil
  5. hah hah haa.. :) bunlar da takıntı mı E.K.cıım..
    ben yazarken araya sıkıştırıveriyorum ama bir liste yapmaya kalksam, üç gün bilgisayarın başından kalkmamam lâzım. ben Elektra gibi de değilim üstelik (Elektra merhaba :) )bi ton da kompleksim vardır herhâlde. ama onları pek ifşâ etmem. neme lâzım.. Allahın hakkı 3'tür. kaçar maçar sonra. :P
    hadi bir tânesini söyleyeyim:
    el ve ayaklarla ilgili ciddi takıntılarım vardır. onları da sâhiplerine benzetirim. bugün Peri'nin orda gördüm, ikinci ayak parmağı uzunmuş. onlar meselâ hep çok uzun yaşarlar. benim gibi boy sırasına göre gidenler de kısa.
    ve son olarak Elektra'nın takıntısına +1 diyorum.

    YanıtlaSil
  6. Candancım, merhaba!
    Ben de sendenim; ayak parmağı boy sırasına göre gidenlerden(yok, şimdi baktım, boy sırasına göre değilmiş; üçüncü nerdeyse ikinci boyunda, bu sayılır mı?)yani.

    Evet, bence Elektra isimler ve sahipleri, Lilium da ayakkabılar ve sahipleri konulu kompozisyonlarını bir an önce yazmalılar. =))

    YanıtlaSil
  7. aa bak sen kurtardın işte. duâ et, üçüncü ikinciyle aynı boyda. benden en az 1000 yıl daha fazla yaşarsın. :))

    ayakkabı meselesine hiç girmeyelim (Lilium size de merhaba :) ). fetişist olduğum hakkında bir takım söylentiler vardı eskiden. ilk evlendiğimde çeyiz olarak beş koli ayakkabı götürmüştüm. bana hiç ayakkabı alalım sana filân demedi. ona en çok bu yüzden kırgınım. imelda benim göbek adımdı eskiden. şimdi sindrella. ;) ben günlük ruh hâlime göre ayakkabı giyerim. sivli de olur, sivsiz de (bunu şimdi uydurdum). :P

    Elektra'dan o yazıyı heyecanla bekliyorum ben de. geçenlerde benim linklerimden bakarsanız göreceğiniz Anselmo the Serî Kâtil yazmıştı öyle bir şey..

    YanıtlaSil
  8. İşte Candancım,
    Bir takıntın daha çıktı.:)
    Ayakkabılar!

    Aslında ayakkabı, benim de takıntımdır. Hayır almak değil, hem ayağımın rahat edeeği, hem de ortopedik olan ve aynı zamanda büyükanne ayakkabısı gibi gözükmeyen hoş, zarif ayakkabı bulmak. Oysa, sadece üç-beş yılda bir şans yüzüme güler, o kadar.

    YanıtlaSil
  9. aman, ben o yazıyı yazamam. bak lilium'un ki kolay, isim vermeyecek, ayakkabı tarif edecek. benzese de üstümüze alınmayız, ama benimkinin şusu da var diyip, yırtarız. ama ben, isim yazıcam ha?:(
    valla tehlikeli. :P

    bu arada, sana da merhaba candan:) ayak parmaklarıma baktım, (hoş dün perinin yazısını okuyunca da bakmıştım) ama o zaman, güzel mi değil mi diye bakmıştım. eh diyip çıkmıştım işin içinden. sen böyle kehanet gibi yazınca, takıntılı bir biçimde baktım, uzunlu kısalı darmadağın geldi gözüme, napçaz?

    ekmekçi kız, ben o yazı işini bir daha düşüneceğim:)

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Elektacım,
    Sen yaparsın, hem de fantastik olur. :))
    Demek terazi, hıı anlaşıldı şimdi...

    YanıtlaSil
  11. ooo, biri ayakkabı mı dedi? bana da imelda muamelesi yaparlardı eskiden ama son iki yazdır kendimi frenliyorum ayakkabı-terlik alma konusunda. aslında sırf ayakkabı degil genel olarak tüketim konusunda bir budist rahip disiplini vermeye calisiyorum kendime.. elim abuk subuk seylere gittiginde, "gercekten ihtiyacin var mi buna evladım!" diye bir ic fırça atıyorum kendime, çoğu zaman işe yarıyor.

    takıntı deyince bu ara naylon poşet kullanmama takıntısı başladı bende. bir file edindim kendime, onunla alısverise cikiyom, aldıklarımı ısrarla poşete koymaya çalışan market görevlileriyle itişiyorum falan. neyse uzatmiyim, bu file hikayesini yazıcam zati.

    YanıtlaSil
  12. Neocum,
    Alışveriş flesi çok iyi fikir, eskiden her evde vardı. Bir de kesekağıdından torbalara konulurdu herşey, ya.

    Bu vesileyle benim aklıma da, alış verişteki naylon torbaları atmayıp, bari işe yarasınlar diye düzgünce kenara koyup, sonra onları çöp torbası olarak değerlendirme takıntım, yoksa o da mı alışkanlık, geldi.

    YanıtlaSil
  13. Elektra,
    nasıl yâni? meselâ en küçük parmağın ikinci parmağından uzun mu? o zaman denişik bir kehânette bulunacağımdır. :P terâziler beni hep dengeler. ablam ve kızım gibi.

    Neocum,
    bizde ayakkabı ihtiyaç için alınmazdı. sırf öylece dursun ben de seyredeyim güzelliğinde şeylere rastladığımda fiyat filân sormadan alırdım. şimdi ben de tasarruf yapıyorum. sezonbaşı hiçbir şey almıyorum. sezon sonunu bekleyince düşüyorlar tek tek elime. ;) file işi de süpermiş. gıcıklık olsun diye edineyim bâri. yok bee sana değil, kasiyerlere. :))

    YanıtlaSil
  14. Kesin üstüme alınıp sobeyi en kısa zamanda yazıcam ben de... dedim ya sana, bende de hiç yoksa 3-5 takıntı vardır herhalde ;)) hehehe

    Sevgiler :))

    YanıtlaSil
  15. Neolitik Hanım,

    Fileyi nereden buldunuz, nasıl buldunuz yaw?!

    İmeldacan Hanım,

    Sizden en kısa zamanda takıntılı bir takıntı makalesi bekliyoruz efenim.

    Ekmekçi Kızkardeş (Aha bu daha iyi oldu gibi!),

    Listenizin sonuncu ve sondan üçüncü takıntıları bende de var. Başka takıntılarım da var da burası kızlar gayfesi gibi olmuş, ben ikileyeyim en iyisi. Hem ne çayınız var ne likörünüz yane.

    YanıtlaSil
  16. Metin Bey,
    Kadınlar Kahvesine hoşgeldiniz.
    Kaçmayın hemen, soğuk bira verelim size.

    Neo Hanım bugün file vaziyetini bi tamam anlattı, bi bakıverin.

    Ziyaretiniz ve katkınız için çok teşekkür ederim.
    Ayrıca sizin köşkte çok ciddi konuşuluyor ya, o nedenle burası böyle kakara kikiri bir halde gibi gelmiş olabilir; diyerek lafı uzattım. :)

    YanıtlaSil
  17. Hem zaten bolt molt yazdım yazının sonuna; isteyen komşular yazsın diye. Tutup şimdi müzmin anonim beye filan illa ki yazınız demek olmaz di mi?
    Ama hanımlar zaten tartışmak yerine anlatmayı seviyor, o yüzden böyle laflıyoruz işte.
    =))

    YanıtlaSil
  18. ekmekçi kız:) kadınlar günü ve erkekler kahvesi yorumunuza bayıldım, demeden geçmeyeyim dedim:)

    YanıtlaSil
  19. Ekmekci kiz hanim^H^H^H^H^H^H,

    Kitaplara isim ve tarih yazma takintinizi okuyunca bir cesit sucustu yakalnamislik duygusuyla yuzumde furtive bir tebessum belirdi..

    Bunu ben de eskiden yapardim. Her kitaba. Hani, elimden gelse dergi ve gazetelere de..

    Galiba sebebini hatirliyorum.. Kucuk dayimla yaristaydim. Onun o zamanlar cok kitabi vardi. Onu gececektim. Sonra o kitap okumagi birakti ve ben de onu gectim. Daha da isim+tarih yazmaz oldum.

    Yola cikarken degil de, yolda yururken eskiden bir takintim vardi.. Yol/tretuar/promenade parke dosenmis ise, ben muhakkak belli bir ritmde belli yerlerine basmaliydim.. Yani, ya hep ortalarina, ya da cizgilerine.. Iki parkede bir, uc parkede bir filan gibi..

    Cok gicik bir illetti.. Taslari doseyen acemiyse sendeleyip dusmek, ya da taslara dikkat etmek yuzunden onundeki diregi farketmeyip carpmak filan..

    Neyse ki, Istanbul'da oyle dosenmis yerler ya hic yok, ya da kalmadi da ben de kurtuldum..

    ha, bir de, yine eskiden (birkac sene oncesine kadar) ayakkabi aldigimda ilk is, kitaplarda oldugu uzere, bunlarin da alinis tarihlerini ve yerlerini yazardim. istatistik tutmak icin.. hatirladigim en uzun omurlu ayakkabim 13 yasindaydi.. Daha da giyilirdi ama ev halki isyan ettiydi ve attilar o canim seyi :)

    YanıtlaSil
  20. Candan hanim,

    ikinci ayak parmağı uzunmuş. onlar meselâ hep çok uzun yaşarlar.

    Bir yasima daha girdim.. yani yaklasti..

    Sizi benim doktorla bir yuzlestirsem iyi olacak.. O da, cunku, son derece otoriter bir dille --fakat-- sizin dediklerinizin tersini soyluyor..

    Belki de ayaklarima dikkatli bakmadigindandir diyecegim ama mumkun degil --'bunlari kesmek zorunda kalacagiz' derken ayaklarima bakiyordu :))

    Bir daha sorayim, emin misiniz? :)

    PS: Garip bulabilenler olur diye yazayim suraya.. ben eskiden, ozellikle cocuklugumda, ayaklarimla dugum atip dugum cozerdim. Daha da beteri, ciplak ayakla isem, cok kotu cimdik atarim :) Simdilerde ise, en cok isime yerdeki seyleri egilmeden almak gibi zamanlarda yariyor :)

    Bu bakimdan, evrime ben inanmayayim da kim inansin ;)

    YanıtlaSil
  21. Müzmin Bey,
    İnanın mahcup oldum; öyle bol keseden atıp tutmuşum ki, sizin cevap verdiğinizi görünce yüzüm kızardı. Teşekkür ederim, nezaketiniz için.:)

    Benim kitaplara isim tarih yazma takıntım, hayattaki tek mülkiyet merakımın yansıması olsa gerek, kitaplarıma sahiplenme konusunda hiçbir konuda olmadığım kadar kıskancım. Gerçi, kıskancım da ne yapıyorum, yine isteyene veriyorum ki okusunlar diye...

    Kaldırım kenarı taşları üzerinde düzgünce, düşmeden yürümek benim çocukluktaki en büyük eğlencelerimden biriydi. Bir de bulduğum küçük bir taş parçasını sürükleyerek götürebildiğim kadar uzağa götürmek.

    Yine beklerim, biz burada öööyle laflıyoruz işte.:)

    YanıtlaSil
  22. Sevgili Ekmekçikız ("kızkardeş" olmadı, bende manastır çağrışımı falan yarattı!),

    "sizin köşkte çok ciddi konuşuluyor ya" demiyşsiniz. Aşkolsun, o kadar mı gri görünüyor dışarıdan malikanemizin duvarları?!

    YanıtlaSil
  23. Metin Bey,
    Reca ederim, efenim.
    Malikanenizin dıştan görünüşünde hiç gri renk yok. Ben, bizim konularla sizinkileri karşılaştırıp demiştim "ciddi" lafını.
    Şöyle hissediyorum; sizin malikanede yazılıp çizilirken daha çok fikir tartışması havası egemen oluyor, ciddi görünüş izlenimim bundan olabilir. Oysa, burada daha gündelik hayat, daha havaiyat konuşuluyor gibi.

    Galiba, şu manastır havası da bu hemşire muhabbetlerinden doğdu. Çok hoş!:)

    YanıtlaSil
  24. ekmekcikiz hanimcigim cok tesekkur ederim yanitlarin icin.
    Takinti/aliskanlik konularindaki aciklamalarina katiliyorum.
    Kitap ve blog konusu bende de ayni :)))

    YanıtlaSil
  25. S.böcekciğim,
    Rica ederim, komşular da geldi ve çok hoş bir yazı-yorum oldu.
    Ben tüm katkılara teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  26. Müzmin Bey,
    bu yorumunuzu geç farkettim o yüzden gecikmiş bir cevap yazıyorum..

    sizin o şomağızlı doktora söyleyiverin bir zahmet: karşıma çıkmasın!
    hayır yâni, hem densiz, hem de ımm densiz! o ne bilecek ki bunu? benim kadar ihtisas mı yapmış?

    yok, siz içinizi ferah tutun.. daha binlerce yıl, düğüm atmaya, yerden bir şey almaya, ne bileyim daha neler yapmaya yarayacak ayaklarınız, heh şimdi hatırladım; çimdik atmaya! :))

    ben söylediklerimden çok eminim. baştan ikinci ayak parmağı, baş parmağından uzun olanlar, uzun yaşıyorlar. istisnâlar da âsâbımı bozmasınlar şimdi. :P

    YanıtlaSil
  27. E.K.cıım,
    selâm vermeden geçmeyeyim istedim. hepimiz için güzel bir gün olsun.. :)

    YanıtlaSil
  28. Candancım,
    Güzel bir gün oldu.:)
    Teşekkür ederim.

    Uzun ayak parmağı=Kaç sene eder? konulu tartışmanın sonucunu bekliyorum. Bu demektir ki, dünyaya kazık kakan ben olacağım!

    YanıtlaSil
  29. Sevgili ekmekçikız,
    Önce mahçup mahçup yazdığımı belirtmeliyim; daha önceki sobeye cevap vermediğim için hala. Bin tane özür; kabul et lütfen :)

    Kitapların ilk sayfası ve terlik takıntısı bende de var. Taze ekmeğin köşesini ise hiç bırakmam, tek istisna kayınvalide, bütün yalakalığımızla ona torpil geçiyorum valla. Salata ise vazgeçilmezim cidden.

    Bu kadar benzemek ne ilginç ve ne güzel.

    sevgiler
    marruu

    YanıtlaSil
  30. müzmin bey,
    benim ayak parmaklarım da çok beceriklidir. bir ayağımın iki parmağı ile diğer ayağımın parmaklarını çıtlatırım. bora nefret eder. uyuyamadığım zaman da ayak parmaklarımı birbirine süretrim ki bu da korkunç gelir ona. elbette, çimdik atabilirim, yerden eşyaları kaldırabilirim, ama yapmıyorum onları. edgar allen poe'nun muydu bir öyküsü vardı; hani hanımları hep bir hayvana benzettiği için evlenmeyen bir erkek vardı. nihayet hiçbir hayvana benzetemediği bir hanımla tanışıp evleniyor. ertesi sabah hanım geceliğini mi, sabahlığını mı hatırlamıyorum, ayak parmaklarıyla alıyor yerden. adam yıkılıyor çünkü onun inanılmaz derecede maymuna benzediğini geç bir şekilde keşfediyor. bende sanırım var biraz maymunluk:)

    ekmekçikız, bir sürü takıntım var sanırım. belki birgün yazarım.

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  31. Misocuğum,
    Eski sobe zamanaşımına uğradı.
    Yani af çıktı, af!
    Cevap vermene gerek yok, canını sıkma, lütfen.
    Sen istersen, zamanı gelince, keyfince güzel güzel anlatıyorsun, zaten.

    Şu kitaba isim yazma takıntısı ne güzel, di mi?
    =))

    YanıtlaSil
  32. Periciğim,
    Ne güzel bir hikaye bu!
    Pek çok hayat takıntımızı da özetliyor, aslında.

    Sen yaz, biz okuyalım.
    Daha ne?:)

    YanıtlaSil
  33. Yok, takintilarimiz uyusmuyor! :oP

    Mesela ben terliksiz gezerim. Ancak cok cok soguk olacak, o zaman pofuduklarimi giyerim. O da yatagin yaninda olmasa da olur.

    Bir seyin adimlanmasi lazimsa mutlaka sol ile baslarim. Mesela dans, vesaire. Sag ile baslatirlarsa, aklimdan sol ile adim atip, fiziken sag ile baslarim ki, sinir olmayayim! Ortaokulda bando majoruydum ben. Bandolar sol ile baslar, oradan kalma birsey.

    www.elifsavas.com/blog

    YanıtlaSil
  34. Elifciğim,
    Hoşgeldin!

    Aman takıntı dediğin akılla bakıldığında nedir ki, zaten? Uyuşmamalı takıntı dediğin!:)

    Dediğin gibi, takıntı dediklerimizin pek çoğu öyle davranmakla rahat ettiğimiz alışkanlıklarımızın etkisiyle kalıcı oluyor, takıntıya dönüşüyor.

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!