Cuma, Ocak 25, 2008

MY BLUEBERRY NIGHTS

İlk kez, bir filmin Türkiye'de gösterime çıkan adını başlığa yazmadım.
Bir film, bu kadar mı anlaşılmamış olarak isimlendirilir?
Pes, yani.
"Benim Aşk Pastam"mış!
Evet, içinde aşk var. Evet, içinde pasta olmasa bile pay, hadi daha çok bilinen şekliyle turta da var da, mesele o değil.

2007 yılı Cannes Film Festivali açılış filmi olmuş bir filmi, üstelik bu filmin yönetmeni Wong Kar Wai ise, istediğiniz kadar çoksatanamerikanfilmi kılığına sokmaya çalışın, "o" film çok satmaz işte.
"O" filme ya yönetmeni için, ya da oyuncuları için gidecek belirli sayıda seyirci vardır, onlar gider seyreder.
Üstelik, adına aldanıp gidenler filmle ilgili olarak, bilmiş bilmiş aman temposu ağır film, diye laf ederler.


Başroldeki Norah Jones'un ilk filmi. Oyunculuğunun devamı gelir mi, bilemem.
Diğer oyuncuların tümü; Jude Law, Natalie Portman, Rachel Weisz, David Strathairn çok iyiler.


Bir yerlerde yakalar ve seyrederseniz, filmin sakin akışına kendinizi bırakın.
O size, hikayeler anlatacak. Hiç acele etmeyen yatağında akan bir su gibi. Bazen durgun, bazen taşlara çarpıp çağıldayan.
İnsana güvenen saf kişilerin, hiç güvenmek bilmeyen kumarbazların, aşkından sonuna kadar vazgeçmeyen sıradan insanların anlatıldığı; siz dışardan izleyin diye, camların, ışıkların, seslerin araya girmesiyle biraz puslanmış, bir öykü.

Yönetmenin In the Mood for Love - Aşk Zamanı filmi, aşkı en dokunaklı anlatan filmlerdendir.
Bu film de aşkı anlatıyor. Kimisi yakan, kimisi umut veren aşkı.

Tamam.
Buraya kadar dayandıysanız, yazıyı okuduysanız, artık arkanıza yaslanıp, filmden kareler eşliğinde Norah Jones'u dinleyebilirsiniz.

Norah Jones - The Story

8 yorum:

  1. biliyor musun, benim film arşivimin oluşmasında senin büyük etkin var. üstelik jane austen'i de okudum sayende. bir de paul auster'lere özendirmiştin ben hani, 1 ayda yanılsamalar kitabı, mr. vertigo, leviathan'ı bitirdim. sırada iki kitabı daha var. hastasıyız dememe gerek var mı artık? filmlerini anlatırken eklediğin linkler sayesinde dvd'cime tam donanımlı gidiyorum. yönetmeni, oyuncuları, çekildiği yıl hepsini yazıp bırakıyorum, film gelince o beni arıyor. bazılarını bulamadım, ama inatçıyımdır. bulurum.
    ve fekat, jane austen beni yıktı. ay dövmek geldi karakterlerini ya. bu kadar mı dert üstü murad üstü yaşarlar da her bir halti dert ederler. bu kadar mı ayandır her şey bir beyana kalmıştır, ama akım derken b.kum anlarlar. yuh yani.:) demem o ki, yorumları geç, takipçinim:)))

    YanıtlaSil
  2. Elektracığım,

    Dün yazıyı yazdığımda ve sen yorum bıraktığında ilk paragraftan önce başka bir "ilk paragraf" vardı.
    Bu sabah bakarken yazıya eklediğim fotoğrafların uçtuğunu gördüm.
    Yeniden ekleyeyim, dedim.
    Sonra gayet başarılı(!) bir şekilde yazının başını uçurdum.
    Üstelik yeniden yazmaya kalkışınca olmalı.:((
    Beceriksiz Ekmekcikiz!

    Neyse, yazıların işe yaramasına çok memnunum.
    Paul Auster'in yeni bir hastasının olmasına da...
    :))

    YanıtlaSil
  3. sevgili ekmekçikız,
    ben de bu yazını gerçekten çok beğendim.

    elektra'nın jane austen eleştirisine de bayıldım:) ben o dönemde sözcüklerin bu denli tasarruflu kullanılmasına ve etkisinin yıllarca sürmesinin hastasıyım:)

    paul auster'ın brooklyn çılgınlıkları önümde duruyor ama sanki nefis bir tatlıymış gibi sonraya erteleyip duruyorum.

    ben daha önce uzun bir yorum bırakmıştım alttaki yazıya ama baktım, yok şimdi. sanırım bir hata yaptım.

    sevgilr, öpücükler.

    YanıtlaSil
  4. yazi degismis :)
    film tam benim tarzim!

    YanıtlaSil
  5. Periciğim,

    İnanılmaz!
    Bugünlerde internette bir haller var veya neydi şu geri giden yıldız, hani iletişimin altını üstüne getiren, onun geri gitme zamanı.
    Yazık olmuş, yorumunun uçmasına.
    Ben uçurduğum paragrafı biraz hatırladım, ama, daha tamamını değil.:(
    Umarım, sen de yorumunu hatırlarsın.
    Bazen log in olmadan yorum yazınca da bir terslik oluyor, gönderdim sanılıyor ancak gönderilememiş oluyor. (Benim başıma sık sık geliyor, aceleciliğim ve bazen dikkatsizliğim hat safhada oluyor.)
    :))

    Elektra'nın Jane Austen kahramanları hakkındaki eleştirisine çok gülmüştüm.
    Sonra onu da yazmadan geçmişim.
    Madem sen söz ettin, katıldığımı ekleyeyim.
    :-))

    YanıtlaSil
  6. Aa, Böcekle pişti olmuşuz.
    :))

    Aman hiç sorma, Böceğim!
    Sakarlığım tuttu, yazını fotolarını yeniden yüklerken, başını uçurdum
    Kafamı toplayıp hatırlasam yeniden yazacam da, henüz o aşamaya gelemedim.
    :)

    Güzel filmdi, doğrusu.
    :)

    YanıtlaSil
  7. Çok beğendim ben filmi. Yeni favorim zaten David Strathairn. Good Night, Good Luck'da bayılmıştım karizmasına. Burada da son derece zavallı olmasına rağmen bence hala son derece karizmatik. Natalie Portman ise olağanüstü; her zamanki gibi. Her rolüne ayrı yakışıyor. Jude Law mu? İlk defa erkeksi geldi gözüme desem? (Ayıp di mi? Pardon)

    marruu

    YanıtlaSil
  8. Di mi, Miso?
    Aşık polis müthişti!
    Karısı olacak şıllık da hiç fena değildi, doğrusu.
    :))

    Daha önce de lafı geçmişti; özellikle hayran olduklarım, sarışın erkek oyuncular değildir.
    Yine de Jude Law'un yeri ayrı.
    :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!