Pazar, Mayıs 02, 2010

ERGUVAN MEKTUBU (Mayıs 2010)


Sevgili Aslı,
Pazar gününün şu saatinde dün yazdığın erguvan yazısını okuyup, fotoğraflarını gördükten sonra, sıra geldi itirafa...
Utanmayı bir yana bırakıp söylemeliyim ki, "ağacım"ı başka bir erguvanseverin de benimsemesi fikri beni huzursuz etmişti ve bir süredir bu duygu ile yüzleşmeye çalışıyordum.
Şimdi gelip, yazını okuyup, fotoğrafları görüp de, "meğer senin ağacın başkasıymış, benim ağacım yine benim ağacımmış"ı anlayınca, nasıl yüzüm güldü bilsen, utansam da itiraf etmeliyim.
Benim ağacım, işte o içerdeki  ve senin bu sene "galeyana geldiğini" tesbit ettiğin ağaç Aslıcım!
O sadece bu sene böyle galeyana gelmedi, ben ona aşık oldum olalı kaç senedir böyle.


Girişteki ağaç güzeldi mesela, bir uzun-kalın dalını budadılar, azıcık mahzun kaldı.
Senin ağacın güzel bir ağaçtır, tam ortadaki geniş alanda yayılır o, ama bu sene havasında değil anlaşılan.
Sonra, ortadaki yüksek çitlembik ağaçlarının altındaki kahvenin önündeki erguvan da hakkını teslim etmek lazım, güzel ağaç!


Sevgili ağacımı geçen sene tam açmış halde bir türlü yakalayamamıştım, buna benzer bir erguvan mektubu yazmıştım da, sonraki hafta Şulem ağacımı fotoğraflayıp bana göndermişti.
Bu sene ağacımın gelişimini seyrettim doya doya. Her hafta gittim baktım, ne halde diye. Sonunda dün sabahımı karşısında kalbim çarparak geçirdim.

Çocuk parkının sol tarafındaki koca çitlembiğin altındaki banklardan birinde oturdum. Tepemde henüz filizlenen koca çitlembiğin bahar güneşini kesmeyen zarif gölgesi. Yüzümü ağacıma verdim, seyre daldım. Sağ taraftaki öbekteki iki genç erguvan da coşmuş. 
(Fotoğrafa bakarken perspektifin oyununa kurban gitmeyin, lütfen. Soldaki benim ağacım ve diğerlerinden epey uzakta, dolayısıyla burada gözüktüğünden hayli büyük!)

Denize yaklaşırken soldaki geniş tarhtaki gelincikler alev saçıyordu. 
Şule'me sözüm var, bu fotoğraf onun için çekildi.


Denize yakın kahveye oturdum. Bir tost yedim, bir çay içtim. Ancak, o vakit dünyaya bakmak, başka ne var çevremde diye gözlemek aklıma geldi. 
Uzaktan gördüm, yelkenliler seyre koyulmuştu, kimi adalardan birine gidiyordu, kimi kimbilir nereye... 


Kaldırdım kafamı, göküyüzüne baktım.
Gökyüzüyle arama, tazecik filizlenen, hatta ben orada otururken kabuğunu henüz deldiklerinin sesini duyduğum filizlerin cıvıldadığı ağaç girdi aniden. Hayır! O aniden girmedi görüş alanıma, sadece benim gözüm aniden açıldı.

Vedalaştım parkla, ağaçla, tomurcuklarla...
Dışarda, bahar çiçekleri dizi dizi sıralanmış, gülümsüyorlardı.
.

8 yorum:

  1. :)
    ama bunların hiçbiri benim ağacım diil ki esasen. hiç korkma sen. ben bunları seviyorum sadece.

    benim ağacım ben doğduğumda babamın şerefime bahçemize diktiği manolya ağacıdır. hala yerindedir, bir yavrusu da vardır ve benim dikili ağacımdır :)

    YanıtlaSil
  2. Baharla birlikte kanatlandınız, çiçek açtınız, zaten güzeldiniz, daha da güzelleştiniz. Son zamanlarda yazıları satır satır okuyamadım, en kısa zamanda gelip hatmedecem. Bi keyfim yerine gelsin de...

    YanıtlaSil
  3. Aslıcığım,
    Ben böyle manyak bir insan oldum.
    Bak şimdi de şu dikili ağacının manolya oluşunu kıskanasım tuttu!
    :))
    Ne güzel ne güzel!
    :)

    YanıtlaSil
  4. Metin Bey,
    Ne kadar nazik bir iltifat, yanaklarıma al bastı, inanın.
    Çok teşekkürler, biz burdayız bekliyoruz efendim.
    :))

    YanıtlaSil
  5. canim ekmekçim,
    bugun fenerbahçedeydim ben de. erguvanın fotografini da çektim ama senin dün zaten çekmiş olacağını düşündüğümden göndermedim bu sefer, doğru bilmişim :)

    çimleri budadıkları için papatyaların çoğu gitmiş ama. çok üzüldüm o yüzden. gelincikler yine güzeldi ve fakat geçen seneki gibi şenlik halinde değildi sanki.

    aslım ne güzel bir şey babanın senin için manolya ağacı dikmiş olması. tam bir kız babası romantikliği gibi geldi bana. çok hoşuma gitti.

    YanıtlaSil
  6. Ekmekçim,
    Seni kıskandım daha doğrusu imrendim. Bugün o kadar keyifsizdim ki akşamdan planladığım park seferini bile yapamadım halbuki jakarandalar açmış. Gidip onları seyredecektim ben de senin erguvanları seyrettiğin gibi, neyse başka bir güne artık.
    Benim de Datça'da Kızlan köyünde, değirmenlerin dibinde sahiplendiğim bir zeytin ağacım var. Orada olduğunu bilmek bile yetiyor:))
    Fotoğraflar süper, sen de süpersin Ekmekçim, gönlüne sağlık...

    YanıtlaSil
  7. Şuleciğim,
    Bu çim/papatya korelasyonu öldürücü!
    Zaten üç gün sonra zamanı geçecek, biçmeseler olmaz. Bıraksalar uzasa ya!
    Ağacı güzelken gördüğüne sevindim.
    :))

    YanıtlaSil
  8. Leylakcığım,
    Şu jakaranda, kimmiş, kimlerden miş?
    Bir tanışsak kendileriyle...
    Teşekkür ederim, iltifatına. Sağolasın.
    :))

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!