Perşembe, Ağustos 05, 2010

sevgili günlükcüğüm,

bugünlerde, biliyorsun hiç yaratıcı değilim. neye elimi atsam suyu çekiliyor, kuruyor.
dün mesela şu picasada el bebek gül bebek yapıtladığım video şeysini bir türlü yayınlayamadım. bunu bir sefer daha denemiş ve yine başarısız olmuştum, arsızca yine denedim. sonuç sıfır!
hayır bir bilen varsa hayrına anlatsa diyorum, ona da ses çıkmıyor.

kaldı ki, sanırım bütün nursuzluğum üstümde. gören "ne oldu, canın mı sıkkın?"ı basıyor. ne bil'iim sıcaktan herhalde diyorum.
deminki sorgucu, vantilatörü dedi, çalıştırsanız? hımm, dedim. evet haklısın, yine de gün boyu terlemekten helak oluyorum, bitkinim dedim. işe yaramaz vantilatör demeye getirdim sanki.

bu sabah trafik sıkış tıkıştı, karşıya köprüden geçmek gerekliyken bu hal hiç hoş olmuyor, doğrusu. aartııı, bir gri tabaka gökyüzünde yayılı bulut demeye dilim varmıyor.
laf aramızda bulut dediğin şu alttaki posttaki gibi olmalı. gökyüzü gözükmeli, beyaz beyaz ışıldamalı bulut, köpük köpük.

haa, ne diyordum? karşıya geçtik kardeşim, yeğenlerim, kızım ve ben cümbürcemaat. hepiciğinin birden göz doktoru kontrolü zamanı gelmişti ve bebekliklerinden beri hepsine aynı doktor bakmakta. hastaneden çıktığımızda yağmur başlamıştı, şemsiye arandım. beni metro durağına yakın yerde indirdiler, çarşı içindeki saçak altlarından geçip, istasyona indim şemsiyeye gerek kalmadı.
hatırladım birden, o çarşı içinden ne çok geçerdim dört-beş sene önce. bayan d.'nin ofisine yakındı ya, orada buluşmak üzere metrodan iner, çarşı içindeki dükkanlara bakına bakına yürürdüm.

o sıralar, köşede küçük bir ekmek dükkanım olsa diye hayallenirdim. sonra bir gün sahiden köşede küçük bir ekmek dükkanı açıldı, çeşit çeşit ekmek vitrininde. pek hayıflandım, ben beceremedim bak yerimden kalkana dek birisi becerdi işte, dedim kendime. çok geçmedi, bir kaç ay sonra yine hayıflandım. bu defa, ekmek dükkanı kapandı ne yazık, tutunamadı diye.
bu işin ilmi sırrı nedir acaba, kimi dükkan tutar, alır yürür, kimisi sinek avlamaya dayanamaz, kapanır gider.

yol yorgunluğunu atıverdi çocuklar ve hiç sektirmeden yatılı gezmelere başladılar.
aslanoğluma kalsa, daha eve girmeden gezmeye başlıyordu: havaalanından gelirken "taksim'de arkadaşlar oturuyormuş, bir uğrasam" deyince, ben sıkı bi gürlemiştim de, "tamam ya, sordum sadece" deyip çıkmıştı işin içinden.
haa, bu arada çiçekkızım eğlenceli konuşma tarzları geliştirmiş. fiillerin sonunu italyancaymış gibi vurgulayıp, uzatarak konuşuyor: yapıyooree, geliyooreee filan diyor, gülmemek elde değil, benim de dilime yapıştı hatta.
bir de şu asık suratıma bir çare bulsam!



.

12 yorum:

  1. kesin sıcaktan. bu havada dışarıda olmak zorunda kalan bir kişinin mutlu olması mümkün değil. ayrıca halsizlik, ağrı-sızı da yapıyor.

    YanıtlaSil
  2. :)

    yazıyı okudum da bi an asık suratın yakıştığını fark ettim, ciddiyim. hep mutlu olmak çok sıkıcı ekmekçikız. mutsuz ya da neşesiz -diyelim arada kalsın ruh halin- hallerden sonra mutluluğu tatmak daha tatlı değil mi?

    ama ne yalan söyleyeyim, ekmek dükkanını kaçırdığın için... ben de üzüldüm diyecektim ama neden kaçmış olsun ki... bunu ciddi ciddi düşünüyor musun bilmem ama ne kadar güzel olurdu. ah bi köşeye de iki masa sandalye arada laflardık uğrayıp.. - şu kurabiyelerden falan da ikram edersin herhal :) -

    ama hakkaten çok sıcak, insan yanıyorree kuzum :)

    YanıtlaSil
  3. Ben de simit yemeğe gelmek istiyorum tükanı açınca:)
    Bir kaç gün asık suratlı olmaktan bişey çıkmaz, hava serinleyince düzelirsin o zamana kadar da yanak kasların dinlenmiş olur.
    Bu arada övünmek gibi olmasın buraya yağmur yağıyor:))

    YanıtlaSil
  4. Aslıcım,
    Herşeyi yapıyor, herşeyi.
    Eskiden bir Yeşilay sloganı vardı, içki bütün kötülüklerin anasıdır, diyen ya, şöyle çevirebiliriz; rutubetli ve sıcak hava bütün kötülüğün anasıdır!

    YanıtlaSil
  5. Fatmacığım,
    Tam da dün akşamüstü şöyle bir fikri çözüm buldum kendime:
    Ağustoa'ta İstanbul'da olduğum için çok mutluyum, çünkü, ardından Eylül gelecek!

    Hayaller bir günde bitmiyor ki!
    Bakalım artık, olur bir ekmek dükkanı belki.
    :))

    YanıtlaSil
  6. Leylakcığım,
    Simit de olur, açma da!
    (Yeni açma tarifim şahane oldu, laf aramızda.)
    Sizin yağmurunuz bizimkinin baygınlaştıran buharından daha iyi bir sonuç vermiştir umarım.
    :)

    YanıtlaSil
  7. Komşu'cum hayalere devam. Daha geçen akşam konuştuk. Hayat bu belli mi olur? Ben aşçı olurum ve beraber minicik pasta ve ekmek dükkanı açarız.

    YanıtlaSil
  8. çavdar teyzem, ben de düşünüyorum fırın. ama kosta rika'da düşünüyorum. var mısın?

    YanıtlaSil
  9. Şenkuşum,
    Normalinde bu temenniye derhal "tabii ki, olur olur, neden olmasın" tepkisi veririm, bilirsin.
    Dilerim...
    :)

    YanıtlaSil
  10. Hafif Abicim,
    Kesinnn!
    Derhal!:))
    Haa bu arada, biletler kaç para? Biriktirmeye başlayayım, uzun yol ne de olsa...

    YanıtlaSil
  11. Şekerlerin en pembesi!
    Sağolasın can.
    :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!