Salı, Mart 05, 2013

MART YAZISI

Niyeyse, bloga yazmam için anlamlı ve önemli bir şeyler olması gerekirmiş gibi...
Değil! Ben burada kendi kendime mırıldanırım, n'olacak ki?
Değil mi ki günlük, değil mi ki benim serbest kürsüm... Yazarım iki satır da olsa.

Sinemaya gittik, birisi Cuma akşamı, birisi Pazar sabahı.
Cuma akşamı kızlarla *Les Misarables'e gittik, 21:30 seansına. Haftanın ve günün yorgunluğuyla beş kişiden ikis uyudu. Uyumayanlar filmi beğendi, uyuyanlara anlattı!
Bir de uyumayanlar pislik yaptı, uyuyanların fotoğrafını çekip facebook'a ekleştirdi acele tarafından. Sonra fotoğrafı büyütünce bir de baktık ki, arka sıralarda da bir alay uykucu var!
Pazar sabahı bu defa anneleri de alarak kalabalık bir heyet halinde **Kelebeğin Rüyası'na gittik. Bu defa uyuyan olmadı! Onun yerine ağlayan mı istersiniz, gözü dolan mı, hislenen mi?...

Cumartesi sabahı kitap kulübümüzün toplantısı vardı. ***Afrika'lı Leo'yu okumuştuk, Amin Maalouf'tan. Onu konuştuk. Anladık ki, yaşadığımız coğrafyanın ve Akdeniz'li komşularımızın tarihin ilginç bir dönemindeki yaşantılarına tanıklık eden bir gezginin gerçek hayatla örtüşen masalsı yaşamının anlatıldığı kitap, hepimizi etkilemiş. Hatta aynı yazarın Semerkant'ını okumaya başlayanlar olmuş.

Geçen haftadan kalma bir haberin bu haftaya uzayan yansımaları oldu, bundan sonra  yine olacak muhtemelen. Çocuklarımın bir kardeşi oldu; bir kız bebek.
Geçen hafta hastanede ziyaretine gittiler, bu hafta babalarına gittiklerinde tabii ki o da evdeydi artık. Kucaklarına almışlar, fotoğraflarını çekmişler. Evde, kızım altı temizlenen bebek görmenin, ağlayan bebek suratının buruşmasının ilginç anektodlarını anlatıyordu.
Bu kadar minik bir canlıyı kıskanmanın vicdan azabını yaşıyordu ki, bunun ne kadar normal olduğunu anlatmaya çalıştım.
Ben kendi adıma minik bebeğin, onların neş'e kaynağı olmasını ve birbirlerine şans getirmesini diliyorum.


*Les Misarables burada. Tık!
**Kelebeğin Rüyası burada. Tık!
***Afrika'lı Leo burada. Tık!

4 yorum:

  1. Hahaha, o fotoğrafı şaka sanmıştım ben, demek sahiciymiş. Yav ben de müzikal hiç sevmiyorum Ekmekcim, eminim sinemaya gitsem ben de katılırdım uyuyanların arasına:) Evde bile yarım saat dayanabildim:)
    Amin Maalouf'un tüm kitaplarını kıraat ettiğim için epeydir okumuyordum, şimdi Doğunun Limanları bekliyor bir köşede okunmak için, bakalım ne zaman sıra gelecek.
    Bebişe uzun ömürler dileyerek bitireyim. Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  2. Ne tatlı kadınsın sen ya. Doğu'nun Limanları benim de listemde. Bizim kitap kulübündeki arkadaşlar tanzimat edebiyatından başlayarak günümüze gelelim dedi, umarım yarı yolda bırakmam onları. Bilinçli gidecekmişiz. Bilinçsizliğimi sevdim. Bebişe uzun, sağlıklı bir hayat diliyorum.

    YanıtlaSil
  3. Leylağım,
    Filmin ilk yarım saati en zor kısmıydı aslında!:)) Keşke dayanabilseydin, severdin belki de?
    Aslına bakarsan ben müzikal severim, eskiden beri bayılırım müzikallere.;)
    Şimdilik bu kadar Amin Maalouf bana iyi geldi ama, Doğu'nun Limanları da güzelmiş, evet.
    Vee, mersi! :)

    YanıtlaSil
  4. Sevdacığım,
    Biz de bir ara Türk Edebiyatı okuduk, bir ara Nobel'li romanları okuduk, sonra klasikler dedik filan, bu ara bir "mitoloji okuyalım" fikri var ya, bakalım! :))
    Güzel dileğine için teşekkürler.)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!