Salı, Temmuz 30, 2013

meğer...

ölüm haberi almak zordur.
haberi gelen kişi tanıdıksa, ölümü kabullenmek çok zordur.
bugün anladım,  "ölmüş" denen sadece hayatımıza görüntüsü girmiş bir  insansa bile, zormuş.

bugün zencefil'in sayfasında bir not gördüm.
"semtimizin müstesna bir insanıydı...cuma'yı cumartesine bağlayan gece kaybetmişiz onu. en sıkıntılı beyoğlu günlerimde sokakların dili, hafızası, sesiydi pavli..." diyordu.
notun altında pavli'nin fotoğrafı ve bir yazının linki vardı. fotoğraf tanıdık gelince linke tıkladım ve pavli'nin yıllardır taksim civarında bazen sık bazen senede bir rastladığım bir eski istanbul'lu olduğunu öğrendim.
artun ünsal onu üç sene önce  yazmış, burada.

onu yolda görmek, bana bir çeşit hayatın sağlaması gibi gelirdi. evet, günler geçiyor, çok şey yaşanıyor, herşey değişiyor, evet. ve işte yine o adam. evet, o. hani kıvırcık saçlı ve uzun favorili olan.

bugün mine söğüt yazmış, tam şimdi hissettiğim gibi; "ya bir gün karşılaşmaz olursak, ne çok şey eksilir benim için istanbul'dan..."
Yazının tamamı burada.
Sonu ise aşağıda:
"Pavli birkaç gün önce, o içime düşen kurdun kemirdiği kara delikten kayıp gitmiş; ölmüş. O, dolaşıp durduğu sokaklarda hastalanmış önce. Kötü kötü kan kusmaya başlamış. Arkadaşları onu her gün önünden geçip gittiği Taksim İlkyardım’a yatırmışlar. Kan şekeri çok yüksekmiş. Böbrekleri de felaketmiş. Serumlar, ilaçlar... Derken hava kararmış, Pavli hastanede yatma fikrine sinirlenmiş, her gün önünden geçtiği İlkyardım’dan kaçmış. Her gün çay içip tatlı yediği, keyif sürdüğü Savoy Pastanesi’ne gitmiş. Yine sevdiği şeyleri yemiş, içmiş. Sonra eve gitmiş. Sonra da orada tek başına ölmüş.
Şehrin en keyfine düşkün, asabi ve biraz da hüzünlü avaresiydi. Ölümü de haliyle öyle olmuş. Keyif peşinde, asabi, hüzünlü ve avarece." 

2 yorum:

Hoşgeldiniz!