Çarşamba, Ekim 22, 2014

ahh, öyle zor ki!...

akşam, eve dönme vakti.
pilates çıkışı cadde'de taksi bulma telaşı.
trafik ışığında bekleyen boş taksiye binince, neş'eli bir "iyi akşamlar" selamı.
efendi bir şöför, nereye gideceğimi anladı ve arabayı sakince kullanıyor.
telefon etmek için davranıyor, "müsadenizle, ablama ulaşmaya çalışıyorum  da, açılmıyor"
sonra neden mutlaka konuşmak istediğini açıklamak için, "komşu aradı, bizim yeğen kaza yapmış galiba, ne olmuş öğrenmeye çalışıyorum" diyor.
yeğenini arıyor, onun telefonu da kapalı "ulaşılamıyor"
bu arada yola devam ediyoruz, trafik ışıklarını geçiyoruz, yolu tarif ediyorum.
babasını arıyor, onların torunlarıyla ilgili bir haberi yok.
adamcağızın içi sıkılıyor olmalı, "ah, bu yeğenimin motoru var, o kadar alma dedik dinletemedik. seneye askere gidecek. küçük ablamın tek çocuğu. inşallah  kaza motorda olmamış olsun" diyor.
bir ara nasılsa, bir telefon düşüyor. 
şöför bey "enişte" hitabıyla birisiyle konuşuyor.
adamcağıza kenara çekin, sonra devam ederiz diyeceğim, duyacak halde değil.
sesi boğuluyor, eli direksiyonda olmasa dizini dövecek, haber kötü belli.
telefonu kapatıyor.
haber en kötüsünden hem de, delikanlı motoruyla kaza yapıp...
şöyle bir kenarda durun isterseniz, biraz soluk alın diyorum.
duymuyor.
sokağın başında iniyorum.
kendi kendine tekrarlıyor "ben şimdi nasıl çalışacağım, nasıl çalışılır".
belli ki ekmek parası derdinde, araba kiralık belki de.
şimdi direksiyonu kime emanet edecek, ablasına nasıl gidecek, cenaze, o genç adam gitti, canı...
offf ! 
hayat bazen ne zalimsin.

4 yorum:

  1. Başınız sağ olsun, biraz kenarda soluk alın isterseniz, çok zor çok, ...
    İşte böyle birşeyler geveledim sanırım, Sevdacığım. :(

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!