Salı, Kasım 14, 2017

bi yukarı bi aşağı

bugün böyle bi acayip,
bi dolu telefon konuşması, elde var "du bakalım ne olacak?"
sabah, emeklilik öncesi günlerimden kalma bi iş için adliyeye gittim.
bugün mahkemelerin çoğunun duruşma günüymüş, adliye kapısında kuyruk var; kimlik ve güvenlik kontrolü için.
avukatlar için ayrı bir kapı var, kimliği elektronik okuyucudan geçirip, çantayı x-ray'e koyup daha hızlı geçmek mümkün, böylece.
metro'da "avukat olmalı" diye mimlediklerim hakkında doğru tahmin yapmışım, tek tük falso verdiklerim gençlerdi, kulaklıkları  -kocaman  ya da ufak-  takmışlar metro istasyonundan adliyeye giden uzun ve sevimsiz yolda müzik dinleyerek yürüyorlardı.
avukat olduklarını tabii ki ellerindeki evrak çantalarından anladım, mesleğin alâmet-i farikası! insanın omuzunu yamultan, çökerten dosya yüklü ağır çantalar...



fotoğraflar, geçen haftaki arboretum seferinden.
bakmaya doyamıyorum.
bi sınıf arkadaşımız abant, yedigöller civarından fotoğraflar gönderdi, hafta sonundan,
hırsızlık olmasa buraya ekleştireyim diyeceğim, ama, olmaz; çok güzellerdi sahiden.
esasında orada olup, yapraklar yere düşerken seyretmek en iyisi; teker teker düşüşlerini izleyecek kadar zamanı olmalı insanın.
yooo! 
bence sıkıcı olmaz.


şimdi gidip bavul yapacağım, yarın angara'nın bağları'nı gezmeye gidiyorum.
şaka yapıyorum, kızımı ziyaret edeceğim.
geçen hafta  dayım teyzemle konuşurken, çiçek'imin zayıfladığından dem vurmuşlar, kulağıma geldi.
aile içi dedikodu malzemesi oldum anlaşılan, "kızına bakmıyor, zayıfladı yavrucak!"
gideyim de yüzümü aklayayım.

2 yorum:

Hoşgeldiniz!