Cuma, Ekim 19, 2018

CİBALİ, FENER, BALAT

Bir süredir, Balat'a gidelim gezelim muhabbeti yapıyorduk, aramızda.
Derler ki, yemek yerken başka yemekler ve tarifler konuşulursa, yenilen yemeğin lezzeti artarmış.
Bizimki de o hesap, bir yere gezmeye gittiğimizde başka geziler planlayınca, uygulamaya daha çabuk geçiyoruz. Geçen hafta Kadıköy'de buluşup, Balon Cafe'de oturup bir tarafta Haydarpaşa'ya öbür tarafta Ayasofya'ya bakarak muhabbet ederken, Fener Balat gezmesini planlayıverdik.




Üsküdar iskelesinde buluşup, Şehir Hatlarının tarifeli Haliç seferine binip, deniz üstü seyreyleyerek yola çıktık.
Takip ettiğimiz sesli gezi rehberi Piri, geziye Cibali'deki eski tütün fabrikası şimdiki Kadir Has Üniversitesi'nden başlıyordu. Cibali iskelesi uğrak yeri olmayınca, Fener iskelesinde inip, önce geriye doğru yürüdük. Böylece, rehberde tanıtılan bazı yerleri Cibalikapı'ya giderken, bazılarını Fener'e doğru rotaya girdikten sonra görmüş olduk.
Bizansın eski ve ilginç kiliselerinden olup, fetihten sonra Gül Camii olan Aya Theodosia'nın içini de gezerek, Aya Nikola Kilisesini, Küçük Mustafa Paşa Hamamını ve Sirkeci Efendi Türbesini dışarıdan görüp, çevresinde dolaşarak Patrikhane'ye ulaştık. Patrikhane'nin kilisesi ziyarete açıktı, fırsat bulmuşken orayı da gezdik.



Kahve molamızı Fener'deki Atölye Kafası'nda verdik. Burası, hem tahta işler yapıp satan bir atölye, hem de modern bir kahvehane.
Duvarlarda yapılan işler, espriler, Yeşilçam yıldızlarının resimleri var.




Kahve molasından sonraki durağımız  Fener Balat arasında sahilde bulunan, yapımı ve binanın özellikleriyle çok ilginç bir yapı olan Bulgar  Ortodoks Kilisesi Sveti Stefan oldu.
Yakın zamanda restorasyonu tamamlanıp, pırıl pırıl yenilenmiş ve dünyanın tek demir kilisesi olan bu yapıyı tadını çıkararak gezdik.



Binanın 1880'lerde demir döküm olarak yapılmış, kilisesinin kuruluşunun Rum Ortodoks Kilisesi ile çekişmelere neden olmuş. Binanın kara tarafındaki eksharhlık yapısının zarif duruşu, bakımlı bahçesini, denizi seyretmek derken burada uzunca bir süre geçirdik.




Tabii ki, zaman geçerken karnımız zil çalmaya başlamıştı.
Hemen kendimizi mavi Köşe'deki Arnavut Köftecisinin mini minnacık dükkanına atıp, köftelerimizi afiyetle yedik, yanında manda yoğurdunun tadına bakmayı da ihmal etmedik.





Yemekten sonra kendimizi Balat'ın rengarek boyanmış eski cumbalı evleriyle dolu sokaklarına vurduk.
Çocukluğumuzun eski usul dükkanlarını görüp nostalji yaptık. Adı ve fotoğrafları pek meşhur cafelerin aslında o kadar da matah olmadığını, fotoğraflardaki objektif açılarının büyüsüne kapıldığımızı konuştuk.
Sonra daha sakin, mazbut bir sokak köşesinde oturup kahvelerimizi içip, mahalleyi, geleni geçeni seyrettik.




Bu kadar dinlenmek yeter deyince tekrar sokaklara vurduk kendimizi, yokuşlar tırmandık indik ve Merdivenli Mektep Sokağındaki Dimitri Cantemir'in evinin önünden geçip arka tarafındaki koca bahçeye şöyle bir göz atıp, Fener Rum erkek Lisesi'ne ulaştık.
Haliç'in her yerinden görülen ve çoğu zaman Patrikhane binası zannedilen kırmızı tuğla yapıyı seyrettik, fotoğraf çektik.
Artık akşam trafiğine kalmadan dönüş yoluna düşme vakti geldi.
Bu defa dönüş vapuruna Eminönü'den binelim diye düşünüyorduk ki, kendimizi attığımız taksinin şoförünün "karşıya geçecekseniz Yenikapı'dan Marmaray daha kolay olur, hem Eminönü trafiğine girmeyiz" önerisini benimseyip. Yenikapı'ya ulaştık.

Sırada sesli rehberimizin başka bir güzergahı var, ilk fırsatta...

6 yorum:

  1. Geçen bahar bende oralarla ilgili bir tura katıldım.Çok fazla beklentiyle gitmişim sanırım biraz sükutu hayal olmuştu benim için.

    YanıtlaSil
  2. İstanbul'u çok iyi bilmem, fazla gitmişliğim yoktur...
    Ama şu Balat feci çağırıyor beni :)
    İyi ki gitmişsiniz ♥

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Mehtap,
    Evet haklısınız, beklenti yüksek olunca insan biraz eksiklik hissediyor.
    O bölgenin asıl özelliği eski İstanbul'a ait yaşattıkları, etnik yapının iç içe oluşu gibi daha çok kültüre dayalı özellikler. Ancak son zamanlarda renkli şemsiyeli sokakları ve kafeleriyle anılıyor, aslolan o değil bence. :)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Şebnem,
    Bir rehberle gezildiğinde canlı tarih dersi gibi oluyor. Bir fırsatını bulur gidersen seversin, bence. :)

    YanıtlaSil
  5. gezmeleriniz hiç bitmesin sevgili çavdar teyzem! buralarda değilken sizi ziyaret etmeyi ihmal etmedim hiç. ve dönüp dolaşıp indim şehre tekrar. müzik kutumu da tazeledim bugün.

    sevgiler, selamlar.

    YanıtlaSil
  6. Değerli Abiciğim,
    Evet yoktunuz bir süredir, meraktaydık. Sayenizde kulağımızın pası siliniyor, teşekkürler. Dinliyorum şimdi. :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!