Salı, Ocak 07, 2020

KING LEAR, WOMAN AT WAR, MARRIAGE STORY

Yeni yıl soğuk hava, fırtına ve yağmur getirdi İstanbul'a. Yağmur yağsın diye uzun zamandır bekliyorduk, doğrusu bu durumda şikayet edecek halim yok.
Şikayetim varsa, fırtına ve yağmur eşliğinde gelen boğaz ağrısı ve nevazil halinden. Her türlü bitki çayını demleyip içiyorum; adaçayı, ıhlamur, papatya, zencefil... Bir de oturup film izliyorum, kitap okumak pek eğlenceli bir faaliyet değil hasta halde.

Seyrettiğim fimlerden birkaçı daha çok ilgimi çekti, sırayla yazayım.

King Lear, TRT 2'de sinema kuşağında seyrettim. Bildiğimiz hikaye tabii ki, yine de tüm Shakespeare eserleri gibi, defalarca izlenir, bıkılmaz ve her seferinde akılda başka bir yanı kalır.
Bu defaki bir televizyon filmi olarak Richard Eyre tarafından çekilmiş ve  kısmen günümüze uyarlanmış; kılık kıyafet bakımından bakarsak, olay bugünlerde geçiyor gibi görünüyor, ancak tekst aynı.
Oyuncular arasında hepsine ayrı ayrı hayran olduğum Anthony Hopkins, Emma Thompson, Emily Watson var. Diğer oyuncular da ayrı ayrı çok parlak performanslar çıkartmış.

Woman at War'ı sinemada kaçırdığım için hayıflanırken, bir de ne göreyim, TRT 2'de oynayacak. Hemen ekran başına kuruldum ve hayranlıkla izledim. 
İzlanda'lı  kadın, adeta günümüzün Viking'i Halla'nın değirmenlere karşı savaşan Don Kişot gibi yükssek gerilim hattına karşı açtığı savaş, toprak sevgisi, çocuk sevgisi, kardeşi ve muthemel kuzeni,  onlarla olan ilişkleri,  toprağı seven korumak isteyen insanların kendilerini birbirlerine nasıl yakın hissettiği çok güzel anlatılmıştı.

Son film, Evlilik Hikayesi / Marriage Story. 
Bir arkadaşımla film hakkında konuşuyorduk, "kopartılan yaygaraya değmez belki, ama ben sevdim filmi" dedi. Doğrusu, bence de yaygaralık bir hali yok, zaten biz filmde anlatılanları biliyoruz, o dersleri bizzat aldık hayattan.
Sonuç olarak, güzel anlatılmış, iyi oynanmış, gerçekçi sayılabilecek bir film. Hoşça vakit geçirmek için uygun. 




Seyrettiğinize değecek bir film, Woman at War / Dağ Kadını.
Anlatım tekniği, müziğin kullanılışı bir harika.

6 yorum:

  1. Marriage Story benim de sevdiklerimden. Bağrış çağrışsız, abartısız ilişkiyi o kadar güzel anlatmışlar ki dedim bende... Ve bir an kim haklı düşüncesine girdim istemsizce... Haklılık diye birşey yoktur ki aslında... Her iki tarafta heybesine alacağı kadarını aldı işte...
    Lafı uzattım bak yine :) Woman at war ı da hemen not ettim ayrıca..
    Keyifli günler diliyorum ♥

    YanıtlaSil
  2. aman kendinize dikkat edin çavdar teyzem!

    YanıtlaSil
  3. Woman at War'ı sinemada izlemiş ve bayılmıştım. Başoyuncu kadına, müziklerin arka planda verilmesine ve konusuna. Önüme gelene tavsiye ediyorum ama pek dinleyen olmuyor. İyi ki izlemişsin Ekmekçi hemşirem, sefan olsun. Ben de şu Unbelievable (doğru mu yazdım?) dizisini izleyip bitirdim yeni yılın ilk dizisi olarak, epey iyiymiş.
    Kışı bu bitmeyen hastalık modu yüzünden hiç sevmiyorum. Geçmiş olsun sana...

    YanıtlaSil
  4. Şebnemciğim,

    Doğru diyorsun, taraflara yan tutmadan bakmak Marriage Story'nin önemli bir özelliğiydi. Vakti zamanında bu konularda destek veren bir uzman "İki kişilik bir ilişkide aksaklık oluyorsa, tek bir kişinin bunun nedeni olması ve tamamen sorumlu olması mümkün değildir" demişti, ki bence de öyle.
    Güzel günler olsun.:)

    YanıtlaSil
  5. Hafif Abiciğim,
    Teşekkür ederim, ancak, olanlar olmuş, bugün doktora gittim, bronşit dedi.
    Antibiyotik filan falan, geçecek umarım.

    YanıtlaSil
  6. Leylakcığım,

    Dizi izleme konusunda başka bir dünyada yaşıyor gibiyim. Akşamları annneme eşlik etmek gündelik rutin oluverdi, son senelerde. Öyle olunca da şahane (!) yerli dizilere takılıyorum, kendisiyle.

    Filme gelince, televizyondaki gösterimde Alin Taşçıyan ve Mehmet Açar'ın film öncesi ve ardı sohbetleri zihin açıcı oldu. Özellikle üç kişilik orkestra ve kadınlar korosunun antik Yunan tragedyası tarzında kullanıldığına dair düşünceleri aydınlık getirdi.
    Düz veya alt yazı okumalı, her haliyle güzel bir film.:)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!