Salı, Kasım 24, 2020

"ŞAKACI SOKAK" üzerine bir deneme

Bir kaç gün önceki yazımda  yağmurlu havada yakınlarında kaybolur gibi olduğum Şakacı Sokağı hakkında yazmak isterdim notuma, mahalle / blog komşum Emekli Hayat  da destek olunca, haydi dedim Ekmekçikız'a iş başa düştü!

 
İstanbul'un Anadolu yakasını bilmeyenler için, belki gereksiz bir açıklamayla başlıyorum önce.
Kadıköy Bostancı arasında denize ve birbirine paralel olarak batı doğu doğrultusunda  dört ana cadde uzanır: E5 karayolu, minibüs ( Şemsettin Günaltay ) caddesi, Bağdat Caddesi ve sahil yolu olarak anılan Cemil Topuzlu Caddesi. ha bir de, Şemsettin Günaltay ve Bağdat Caddeleri arasında tren hattı vardır. Bu nedenle, bu paralel caddelerden diğerine geçmek, onları dik kesen sokaklar ve demiryolu alt ve üst geçitleriyle mümkün olur.

Şakacı Sokağın bir ucu Kozyatağı'ndaki Bayar Caddesinde, diğer ucu minibüs caddesi olarak bilinen Şemsettin Günaltay Caddesinde Kazasker'dedir. Bu haliyle iki paralel cadde arasındaki bağlantıyı sağlar ve fakat dik değil kıvrımlıdır. 

Şakacı Sokak üzerinde düşünürken, aklıma bir kaç sene önce aldığım bir kitap geldi; YKY'dan İstanbul Sokakları - 101 Yazardan 100 Sokak. (*)
Buldum baktım, meğer bir kaç sene değil çok sene önce almışım kitabı, iç kapağa "Mart 2008" yazmışım. Meğer bizim Şakacı Sokak, 298 - 300 sayfaları arasında Tarık Demirkan tarafından anlatılmış mı? Anlatılmış! 

Eh, şimdi bunun üzerine bana söz düşer mi? 
Ben en iyisi, bir sabah yürüyüşünde gördüklerimi anlatayım size.



Şimdi sokağın Kozyatağı tarafındaki başındayız. 
Bayar Caddesinden geçen otobüslerin durağının hemen arkasında, beş altı sene öncesine dek içinde bir kır kahvesi olan kocaman çınarların olduğu bir bahçe var.




Kocaman çınarlar dediysem, sahiden kocamanlar, muhtemelen anıt olarak işaretlenmişlerdir, yani umarım öyledir.
Zira, bir kaç sene önce bu çınarlı bahçenin cadde tarafındaki komşusu arsaya kocaman bir apartman kondurmaya başladıklarında içim cızz etmişti, koca ağaçları hiç etmesinler, aman ha diyerek.




Caddeden sola doğru kıvrılıp, bahçe boyunca ilerliyoruz. 
Bir süredir etrafını çevreleyen tahta perde kaldırılmış ve geçen hafta boyunca mahallenin ağaçları budanırken, bahçenin çitleri kesilmiş. Bahçe biraz "göçmüş kediler bahçesi" kıvamında bakımsız duruyor. Olsun olsun! Başına iş gelmesin de az bakımsız kalsın.




Çınarlı bahçeden sonraki geniş alanda iki camii yer alıyor.
Birincisi hafif uzaysal havalı mimarisiyle daha yakın zamanda yapılan Mehmet Çavuş Camii, daha geride ve küçük olan 1860 tarihli Abdülhalim Camii.

Camii'nin hemen önündeki kaldırımda eski İstanbul çeşmelerinden biri var. Halen suyu akıyor ve önünde her zaman su kuyruğu oluyor. İnsanları rahatsız etmemek için çeşmenin fotoğrafını çekmedim.
Burada hem güzel bir çeşmeler yazısını okuyabilir hem de 11. sırada bizim Şakacı sokak çeşmesini görebilirsiniz.



Çeşmeyi geçince, hemen bir tanıdığa daha rastlıyoruz. Aile Hekimimizin de arasında bulunduğu dört doktor tarafından paylaşılan Kozyatağı ASM binası.
Binanın ilk yapılış tarihini tam olarak bilmiyorum, ancak bir kaç sene önce onarılıp, yeniden hizmet vermeye başlamıştı.


Eskiden Bora Sürücü Kursu talim alanı olarak bilinen  sokağın sağ tarafındaki büyük arsaya on - on beş yıl önce Baytur Konutları yapıldı.
Her biri  20'den fazla katlı 10'dan fazla bina bölgenin ilk yüksek konut yapılaşmasıydı. Fotoğrafın sağ tarafında onlardan bir tanesinin bir kısmı gözükmekte.

Ortadaki sütun, mahallemizin sevimli AVM'si Kozzy'nin girişinde yer alıyor. Binanın  bir kısmı da onun solunda gözüküyor. 
Sevimli dediysem şaka değil, gerçekten gayet başarılı planlanmış, büyüklüğü bunaltmayan, gerçekten ihtiyaç karşılayan, üstelik sinema, tiyatro, konser salonlarına yürüyerek ulaşım kolaylığı ile kalbimizde yeri olan bir binadır kendisi. Gerçi, şu sıralar pandemi nedeniyle yanına yanaşmıyoruz, ancak güzel anıları çöpe atacak değiliz. 



Kozzy'den biraz sonra sol taraftaki ilkokul binasının önündeki meydancığı geçince, sokağımız geniş bir dirsek alıyor ve minibüs caddesine doğru kıvrılıyor.
Sokağın bu tarafı son kentsel dönüşüm faaliyetinden en çok etkilenen yerlerden sanırım. Eskiden kalma belki tek tük bina var, hepsi yenilenmiş de yenilenmiş...
Sokak üzerinde çeşit çeşit kafeler, yeme içme mekanları, butik, spor salonu, kitapçı vs. sayesinde her istediğinizi bulabilirsiniz.

Artık, sokağı bitiriyoruz. Normal adımlarla on beş dakika kadar sürecek yürüyüş, sağa sola bakmak, fotoğraf çekmek derken yarım saate yaklaştı.
Yukarıdaki fotoğrafta yer alan, sokağın Şemsettin Günaltay Caddesi ucundaki başka bir semt camii olan, Kazasker camii. Ne zaman yapılmış, bilemiyorum ama pek yeni değil. Amaca uygun ve kibar duruşlu. 

Tam da sokağın sonunda, duvarda bir yazı.
Yan taraftaki simitçi gazozcunun yazın kullandığı alanın arkasındaki duvar burası.
Evet öyle!
"Olursa olur
Olmazsa
Alıştık zaten"

(*)  İstanbul Sokakları kitabından ayrıca başka bir yazıda söz edeceğim, ilk fırsatta.

14 yorum:

  1. O kitaptan bende de var, bayıla bayıla okumuştum, İstanbul'la ilgili her şeye bayılıyorum zaten, tüm yıpranmışlığına rağmen. Galiba ruhum İstanbullu, kaldı ki ilk gidişimle ikincisi arasında 40 yıl var, ne tuhaf değil mi? Sanırım farkına varmadan Şakacı Sokağın kıyısından biz de geçmişiz, anlattıkların biraz tanıdık geldi, eh bize de bir şaka yapması normal. Minibüs Caddesi dedin de, hiç unutamayacağım komik bir hatıra bırakmıştı bize, acemiyiz ya, bir gün önce de Kadıköy diye Heybeliada vapuruna binmişiz, bu defa işi sağlama alalım dedik. Minibüscüye "Kadıköy değil mi? Yabancıyız da" dedim, cevap: "Aaa ama Türkçeyi çok iyi konuşuyorsunuz, hiç yabancı gibi değilsiniz". Sustum :)

    YanıtlaSil
  2. Böyle bir kitap olduğunu bilmiyordum. Artık o eski sokaklar ve yaşayanları pek kalmadı bizim buralarda .Çoğu sokak ''Dönüşüm'' adı altında sıradanlaştı maalesef.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Okul Arkadaşım,


    Günaydın:)

    Yazıyı sabah fırından az önce çıkmış simit tazelindeyken okudum aslında. Sokaklar olunca konu, dedim bunu, sonra tadını çıkararak bir kez daha oku; bir okur lezzetiyle, yanında sıcak bir içecekle... öyle de yaptım:) Yüksek binaları sildi çok şükür ki zihnim, onlardan yoksun halleri sonbahar izleriyle pek güzeldi, iyi bir gezintiydi satırların arasında. AVM'yi sevdim:) Ve elbette bir kitap! Tükenmiş ama ekledim takip listeme, hemen... Sonuçta sokaklar!

    Kazançlı bir gün başlangıcı yani...

    Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  4. Ara ara geçtiğim yerler bahsettiginiz sokaklar, caddeler. Eskiden dikkat etmezdin ama bir kac yıldır dikkat eder oldum sokak isimlerine.
    Selamlar, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  5. Leylakcığım,

    Funda'yla son geldiğinizde bize yakın bir yerde kalmıştınız. Sokağın bir bölümüne denk düşmüş olabilirsiniz.
    Minibüsçü anektodunu hatırlıyorum. :) Çoğunluğu hiç cevap vermez, yine de cevap vermesi hoş bence. :))

    YanıtlaSil
  6. Mehtapcığım,
    Ah o kentsel mi rantsal mı olduğu bilinmez tuhaf dönüşüm, ah! :(
    Aslında eski semtlerin bir kısmı tamamen dönüştü, ne yaşayan aynı, ne mahalleler eskisi gibi, ne yazık.

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Bendeki kitabın 2. baskısı. O sırada bile biraz geçmişte kalmış bazı yazılar, isimler. Keşke yakınlarda yeniden bassa YKY, belki duyarlar sesimizi.

    Mahallemiz İstanbul'un şanslı bölgelerinden doğrusu. Çok bol ağaç çeşidi var, bunun sebebi yakın zamana dek buraların gerçekten kırlık alan olması imiş. Hatta, bahsi geçen kitapta anlatıldığına göre, Kozyatağı sefere giden ordunun toplanma alanı imiş. En son Çanakkale'ye giden birlikler burada toplanmışlar.
    Bir de mahallemizin yine eskiden kalan ve devamında kendiliğinden yetişen ceviz ağaçları meşhurdur, ona bağlı olarak da kargaları...:))

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Satır Arası,
    İnsan yaş aldıkça, durup çevresine daha çok bakmayı öğreniyor, sanırım. Gençlikte daha çok iş güç bir yere yetişme derdinde iken bazı şeyler göze gözükmüyor.
    Ağaçlar, çiçekler, kuşlar, sokak isimleri hep zamanla ilgi alanımıza giriyor.:)

    YanıtlaSil
  9. Sevgili komşum Ekmekçikız, ne güzel anlatmışın hemen her gün yürüyüş yaparak geçtiğim yerleri..Ben uzun süredir Ekmekçikızı sessizce izliyorum, belki de sokaklarda yada Kriton Curi parkında karşılaşmışızdır..O park da bir yazıyı hak ediyor bence...Caminin yanındaki eskiden kır kahvesinin olduğu yerde masa tenisi masaları vardı,şimdi 33 yaşında olan oğlum orada arkadaşlarıyla oyun oynardı...Biz 1983 yılından beri Kozyatağı'nda -bütün yapılaşmaya rağmen- severek oturuyoruz. Belki de şu pandemi günleri geçerse bir kahve içmeye buluşuruz Kozyatağı'nda..Emeğine sağlık..

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Komşum Emekli Hayat,
    Olabilir valla, parkta da olabilir, Kozzy'de de olabilir, pazarda da... :)
    Benim blog komşularımla gerçek komşu olmak konusunda şansım var, daha önce oldu, yine olabilir. Şu sıkıntılı günler geçsin hayırlısıyla, yürüyüş de yaparız kahve de içeriz. :)
    Kriton Curi Parkı, mahallemizin sevdiğim yerlerinden. eskiden annem torunlarını oraya gezmeye götürürdü, şimdi güzel havalarda ben onu götürüyorum. Orasını siz yazarsınız belki, sanırım benden daha yakınsınız belki de daha çok yolunuz düşüyor. Biz biraz daha Şenesenevler'e yakınız.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kriton Curi parkını Emekli Hayat a yazmıştım. Biz parka yakınız Yataş mağazasının orada...Sağlıklı günlerde görüşmek umuduyla..Sevgiler..

      Sil
  11. Ne güzel anlatmışsın sokağınızı... Sanırım 2-3 kez geldim istanbul'a... Neresi nereye düşer hiç bilmem :))
    Karşı neresi, orası orda mıydı yahu derim kuzenlerim kızar, abla gezdik ya diye :)) Ama ne yapayım bir türlü oturtamadım kafamda İstanbul'u :)
    Sağlıklı günler diliyorum ♥

    YanıtlaSil
  12. Sevgili Emekli Hayat,
    Okumamıştım, okudum şimdi. :)

    YanıtlaSil
  13. Şebnemciğim,
    Şakacı Sokak bizim oturduğumuz değil daha çok gezindiğimiz, geçtiğimiz bir sokak, aslında. Anlaşılan benimsemişim epey. ;)
    İstanbul'da yaşamayanların iki yakadaki yerleri karıştırması, hangisi neredeydi hatırlayamaması gayet doğal, bence.
    Eskiden Avrupa tarafında oturuyorken, Anadolu'ya geçince bir çeşit solaklık hissine kapılırdım. Buralı olduktan epey sonra geçti o hal. :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!