Perşembe, Ağustos 20, 2009
HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK KİTAPLAR MI? PEKİ YA ZAMANI DEĞİŞTİRİR Mİ ONLAR?
Bir kaç haftadır, ara ara elime bazı kitaplar geçti.
Hatta şöyle söyleyebilirim, bazı kitaplar kendilerini gözümün göreceği yerlere konumlandırdılar.
Olmaz öyle şey tabii ki!
Şöyle olmuş olmalı; kafamı meşgul eden konuda/konularda seçici bir algılama ile, yığın arasından bazı kitaplar gözüme ilişmiştir. Zihin-akıl koordinasyonu olmuş olmalı ardından, beyinde bir "bunu al!" komutu salisenin bilmem kaçta kaçı süre içinde.
Böylece alıp, açıp okuduğumda, daha ilk sayfada "neredeydin bir kaç ay önce?" dedim, "o zaman neden görmemiştim seni?".
Sonra, "işe yarar mıydı ki" diye düşündüm; kafamda henüz mesele olmamış bir konuda önceden okumakla neyin çözümünü bulmuş olacaktım ki?
Hayır hayır endişelenmeyin, şimdi oturup size kişisel gelişimimin dönemeçlerinin sıkıcı hikayesini anlatmaya kalkmayacağım.
Çeşitli koşulları bana yakın bir dolu kadının yaşadıklarının az çok benzeridir, muhtemelen.
Sadece, iki yazardan birer cümle yazayım, okuyun.
Okuyun tabiy, belki işe yarar.
Zaman bakımından diyorum.
Faulkner demiş ki;
"geçmiş asla sona ermez, hatta geçmez bile."
J.P. Sartre demiş ki;
"dönüp içe bakmak, her zaman dönüp geriye bakmaktır."
.
"geçmiş asla sona ermez, hatta geçmez bile."
YanıtlaSilBu söze katılıyorum.Sevgiler
Ama sunun ayirdinda da olmali; gelecek gecmisin kacinilmaz sonucu degildir. Ya da gelecek gecmisin kurbani - kolesi degildir. Bu haliyle su da denmeli: gecmis gecmistir...
YanıtlaSilBirkaç gündür kadın-erkek bakış açısı arasında fark görüyorum. 'Geçmiş geçmiştir' eşim de böyle söyler ama bana da geçmiş sona ermez gibi geliyor.
YanıtlaSilOfff yaaa çok şekersin :))
YanıtlaSilAyşegül der ki o halde :
''Durup ileriye bakalım.''
Hayırlı ramazanlar dilerim :)
Sevgilerrr
Sevgili Beyaz Mendil,
YanıtlaSil"geçmiş asla sona ermez" sözünü düz anlamda yorumlamak ve tamamen doğru kabul etmek pek içime sinmedi.
Şöyle düşünüyorum;
geçmişle hesabımızı kapatamamış olursak, bir türlü sona ermez, her an izler ve bir türlü sona ermez.
Eleştirel Bey,
YanıtlaSilÇok haklısınız; "geçmiş geçmiştir".
Geçmişin geleceği etkilemesine, (bunu derken çarpıtmasını, bozmasını, olumluzlamasını kastediyorum) izin vermemek gerekir.
Bir de, yaşadığımız gün var ki, geçmişin etkisinde olan ve bu etkinin farkında olamadığımız an asıl odur, gibime geliyor.
Demek istiyorum ki, geçmişte yaşadıklarımızının tahlilini doğru yaparsak, sadece bugünü düzeltmekle kalmayız, geleceği de kurtarırız.
Ebrucuğum,
YanıtlaSilHaklısın. Bir de bu bakış açışı var. Bence, bu söylediğin cinsiyet ayrımcı bir görüş değil, üstelik. Yeryüzünde yaşayan kadın ve erkeklerin başka temel farklılıkları gibi bir ayrışım.
Biz, geçmişin hesaplaşmasını yapmaya daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü, ancak o zaman geleceği daha düzgün kurabiliyoruz.
Haa, unutmadan geçmişin hesaplaşmasından kastettiğimin "geçmişle ilgili dır dır etmek olmadığını" özellikle belirtmeliyim.
:)
Şeker Ayşegül! :)
YanıtlaSilHaklısın, geleceğe bakmak en iyisi...
En azından hem Eleştirel günlük hem de eşimin bu temelle yapmadığından kesinlikle eminim umarım yanlış anlaşılmamışımdır.kadın-erkek olmaktan kaynaklı değiğin gibi bir ayrışımdan söz ettim aman yanlış anlaşılmasın:)
YanıtlaSilYok yahu!
YanıtlaSilYanlış anlaşılacak bir sözün yok, Ebrucum, telaşlanma.
Ama, farklıyız! Bu da bir gerçek.
:)))
benim bellek konusunda ne kadar takıntılı olduğumu bilirsin sen artık yazdıklarımdan. bir küçük koku kırıntısının, bir tadın ben de yarattığı mide ağrısının bile peşine düşüp mıncıklarım da mıncıklarım belleğimi. böylesi bir ben için bu sözler, anca söyleyenlerine ' çaaaaaak' diyebileceğim sözlerdir. geçmiş, bitmiş diye bir şey yok. zaman öyle ölü derilerimizin birikmesiyle çizilmiş lineer bir şey değil. bizimle canlanan, pofurdayan mayalı bir hamur her seferinde geçmiş. hahaaaa, ben de mayalı hamur dedim ya çok bilirmiş gibi:) e ne diyeyim ben bana:)
YanıtlaSilSen sana ne dersin bilemeycem, en iyisini paşa göynünüz bilir Sultanım da, ben size bi şeyler anlatacam bu hususta, mülaki olduğumuz vakit.
YanıtlaSilHazır olunuz.
Heh he!
:)))
Geçmişimden ders almaya çalıştım ama hiçbir zaman da yanımda taşımadım geçmişimi/tecrübemi. Demem o ki, istediğin kadar oku ya da yaşa, sonuçta o anın sana ne hissettirdiği önemli... 3 gün sonra aynı şeyi yaşasan belki o anki hislerinle çok daha farklı bir tepki vereceksin... Ders gibi çalışıp, matematik problemi gibi yaşarsan hayatı sen olmaktan çıkmaz mısın sonunda? ;)
YanıtlaSilÖpüldünüüüüüüüüüüüüüz :))
Not: (Accuk geç bir yorum ama epeydir düşünüyordum)
Snderciğim,
YanıtlaSilNeredeeee?
Var mı öyle bir becerisi olan?
Hayatı ders gibi çalış, bütün sınavları başarıyla ver!
Yok, mümkün değil!
Benim demem o ki, "keşke" bilinebilse bazı şeyler, mesela yaşamadan...
Hani, bir tür mucize gibi?
Mottoda demişim ya; "herşeyi öğrenmek mümkün mü, şu hayatta?" diye. O hesap benimki.
Teşekkür ederim, arkadaşım.
:)))
Sevgili Dostum,
YanıtlaSilBilirsin geçmişe bakmayı pek bir severim.Acayip bir iştahım vardır geçmişin bana sunduklarına karşı.Döner döner tadına bakarım hep.Ama şunu çok iyi anlamış bulunuyorum ki eğer geçmiş hatırladığında hala sevinç yada keder duyuyorsan hatırladığın o şey geçmiş değil, bugün...amaaaa ne sevinç ne keder herhangi bir duygu hissetmiyorsan, sadece yaşanmışlığa ilişkin bilgilerse hafızanda canlananlar işte o geçmiş...:-))
Sevgili Bayan E.,
YanıtlaSilSenin bu tanımlamaların, kafamdaki soruların cevabına cuk oturuyor. Yüzde yüz haklısın; evet, geçmişte yaşananlarla ilgili bir duygu kalıntısı yoksa anımsananların eşliğinde, işte o zaman o hatıralar gerçekten geçmişte kalmış oluyorlar.
Katkın için yürekten teşekkür ederim.:)))