Akşamdan beri sorup durmaktayım kendime, "yaptığım iş miydi?".
Deniz otobüsünden kulağımdaki i-podu çıkarmadan indim. Nadiren yaparım bunu. Bu defa tüm şarkıları karıştır seçeneğini deniyordum. Yüzdoksanbeş taneymiş. Sabah ondokuzdaydı, akşamüstü dönerken yirmibeşe gelmişim. Üst üste sevdiklerim denk düştü, kıyamadım kapatıp, inmeye. Öyle, dinleye dinleye yürüyorum.
Uzun uzun yanan iki trafik ışığı geçilecek, uzunca bir parkımsı, bir alt geçit, sonra istasyon meydancığı. Alt geçitten sonra balıkçının önünde biraz oyalandım, lüferlere baktım. O ara, kulaklığı çıkarıp, müziği uyuttum. Boy pos ve fiyat oranlaması yaparken telefon çaldı. Eski iş arkadaşı abi arıyor, "bilse bilse Ekmekci bilir" kaleminden bişeyler sordu. Bu defa çaktım sınavdan, oraları çalışmamışım! Tam balıkçıyla pazarlık mı etsem düşüncesindeyken, bir telefon daha. Bu defa Bayan D., bugünkü hayati meselemiz hakkında geliştirdiği yeni düşüncesini açıklamak istemiş, bir de "yarın sabahki kahve sohbetini öğleden sonraya erteleyelim" diyor. "Peki şekerim!" ve "Evet, bence de öyle".
Bir baktım meydancığa ulaşmışım. Ayaklarım benden bağımsız yürümüş gitmiş, balıkçıdan uzağa. "Aman ya, zaten çocuklar iki gün yok, alıp buzluğa tıkacağıma, haftaya alırım."
Meydancığın orta yerinde bir köylü kadın yeşillik satıyor. "Hımm, iyi! Şurdan marul alayım, markete gitmektense...".
"Bak, şunu kafana geçir, şunları da ayaklarına, bir de bu terlikler var, giy onları da, ayakkabı da vardı, nereye koymuşsam bulamadım."
Satıcı kadın orta yaşlı, beyaz yüzlü. Kafasına beyaz bir yün bere geçirdi. Üstüne eşarbını bağladı. Ayağına çorap geçirdi, siyah plastik terlikleri çıkarttı, kapalı terlikleri giydi.
Bir yandan bunları yaparken, diğer yandan konuşuyor, "bak bunlar taze pazı, salata yerine yenir, şurada radika var". "Nereden toplandı bunlar?". "Kurtköy'den". "Marul senin mi, kaç para?". Yakından geçene sesleniyor: "Al, demeti bir lira."
Kendisine kuru giyecek veren kadına dönüyor, "sen az şurda dur, namaz kılıp geleyim".
"Evde misafirim var" diyor iyiliksever, "hemen geliyorum diye çıktım, namazını kazaya bırak artık".
Yağmur yağarken saçak altına neden geçmedi, acaba diye geçiriyorum içimden.
"Bana iki demet pazı ver, iki de marul, kaç para?". "Üç lira ver." Parayı uzatırken gözüm ilişiyor, "bunlar ebegümeci mi?". "Hee! Onu birisi istediydi ya, gelmedi. Veririm vermesine de hastası vardır, bişeydir, gelir bulamaz". "Peki, tamam."
Tam kapıdan girerken yine telefon. Bu akşam ne kadar çok hayranım var böyle. "Ben seni birazdan arayayım mı?" Evdeyim.
Sahiden körpecik pazılar. O da ne? Çamur! Ne çok! Eh, tarladan bayırdan toplanmış bitki, hem bu havada, ne olacaktı ki? Yıka yıka yıka. Temizlenmiş midir? En iyisi börek yapayım bunları, pişsinler bir güzel.
Gözüm seyiriyor. Bir haftadır az az başladı. İki gündür çoğaldı.
"Hangi gözün?" Şimdilik sağ daha çok. Geçen sene sol gözüm bir ay seyirmişti. "Sağ göz sağlığa, sol göz varlığa derler." Eee, ne olacak şimdi benimki sağ göz? " Yorgunluktan olabilir." Bilmem artık!
Tüh! Hay Allah! Bu marula sinek düşmüş, temizlenmiyor da, baksana kıvıl kıvıl, larva mı bu, nedir? At sen onu, at!
İyi ki de akşam pazarı yaptım yani, çamurlu pazı, sinekli marul...
.
istanbul'un yeşillik fiyatları dudak uçuklatıyor. demeti 1 lira. bizde 5'i bir lira.
YanıtlaSilNe guzel bir monolog olmus... Duru, yalin,kalabalik ama sakin...
YanıtlaSilo marulun içinde sinek yaşayabiliyorsa demek ki bizi öldürecek ilaç da yok :)
YanıtlaSilhani almanların bir reklamı vardır ünlü, elmanın içinden kurt çıkar. ben yaşıyorsam bunun içide demek ki sana da zararlı değil der :)
bostancı ve erenköy pazarında o çeşit çeşit yeşillikleri bir de küfelere koyarlar, seyretmesi bile zevk !
Çok hoşsun:)
YanıtlaSilSimoncuğum,
YanıtlaSilBizim burda ömrümüz kazık yemekle geçiyor. İnan öyle.
Fakat sizin memleketin de adı çıkmıştır "otsever" diye, biraz o ucuzluk olsun artık. :))
Eleştirel Bey,
YanıtlaSilGünlük hayat koşuşturması içinde bazen kendi sesimizi bile duyamıyoruz. Bu defa, dinlemişim, bunları hatırlamışım.
Teşekkür.
:))
Nalancığım,
YanıtlaSilİlaç-böcek sarmalıyla ilgili tesbitin kesin haklı. Ancak, benim aldığım marul, sanki kıvırcık değil kıvırkıvır kıvırcıktı! O sinek kolonisi öyle bir yerleşmişti ki kıvrımlara onları oradan koparmanın imkanı yoktu. Dolayısıyla, ilaçsız marul yeme şansımız bu defalık uçtu gitti.
Pazarları mevsim dönüşümlerinde daha çok seviyorum, cazip buluyorum.
:))
Ebrucuğum,
YanıtlaSilÖyle diyorsan...
Sağol!
:)))
çok haklısın, artık o marul sinek kolonisine tamamen terk olmuş :)
YanıtlaSildemek ki güzelce yağmur yemiş, üzerine de güneş çıkmış bir güzel haşlamış marulu. sonrası malum :)