karadeniz turkuleri dinliyorum su anda. huzunlu. bir yandan soyluyorum. terapi edici. bir yandan final kagitlarimi okuyorum. sıkıcı. ara verip ekmekcikizi okuyorum. keyifli. boyle iste..."dunyanin hali gibi halimiz"...
Burası bugün pırıl pırıl, bahar gibi. Kafamsa içi dolu sepet gibi ders çalışmaktan ve çalışmaya çalışmaktan. Tasa ile beklediğim bir cevap var. doçentlik dosyamın sonucunu bekliyorum. Olumlu ise sözlü sınava gireceğim. Amaaa bi de bunlara ilaveten 27 haftalık hamileyim, eğer sınava girecek olursam sınavla doğum neredeyse çakışıyor. Çalışılacak çok fazla şey var samki ben kağnı hızı ile ilerliyorum. evet burda hava pırıl pırıl, offfff of!
Ben de diyorum ki, iki öksürük arası bitki çayı içerken CD'de Serkan Çağrı'nın klarnetiyle "Adanın Yeşil Çamları"nı dinleyerek kendimi Stambol'da hissetmeye çalışıyorum. Kahretsin, Antalya'da bile değilim üstelik, bulanık, gri bir Ankara'da evlat hatırına nöbet bekliyorum:)) Bebeler büyünce sorunları bitiyor sanmayınız Ekmekçi bacım. Kocaman olsalar da ihtiyaçları bitmiyor. Ne diyelim Allah eksikliklerini göstermesin...
Aklımdan yemekleri çıkartmaya çalışıyorum. Sonraaaa, vicdanım "Yeşil çay! Yeşil çay!" diye tepişirken kalbimden kahve içmek gerekiyor, ki bu durumda kahve içilecek. Bir de yeni bir takım tasarımlar denemekteyim (aklımdayken sana da bir mail atıyorum hemen). Diş kontrolüne gitmiştim. Dönüşte bindiğim otobüste çok hoş bir hanımla oturup sohbet ettim. İnsan umutlanıyor, hala etrafımızda düzgün insanlar olduğunu görünce. Son olarak... yorulmuşum yafu!
Sevgili Guguk Kuşu, Hoşgeldiniz! Umarım günün sonunda tasa ile beklediğin haber seni feraha çıkaracak şekilde gelmiştir. Burada hava ılıktı bugün. Haftanın yarısı ılık, kalan yarının ikisi yağmurlu, biri ikisi soğuk geçiyor. Bu kış böyle, sarhoş ediyor boyuna... :))
Fuat Bey, Çok teşekkür ederim, beni ödüle değer bulduğunuz için. Blogunuzda diğer seçtiğiniz bloglara da baktım, sanırım içlerinde en az yemek yazan benim. En kısa zamanda kuralı yerine getirmeye çalışacağım. :))
Simoncuğum, İstanbul'da olmayan siz taşralılara manzaradaki yerleri anlatayım: Önde gözüken boğaz girişi. Hemen arkada, Haydarpaşa limanının rıhtımları var. Sol tarafta Haydarpaşa İstasyonu binası seçilebiliyor. Siyah küp gibi çirkin şey, Kadıköy'deki inşaatı yeni biten otel, onun önünde arada uçup kaybolan meşhur sarı balonumuz var! Arka plandaki deniz, Kalamıştan, Kartal'a doğru uzanan Marmara sahilinin arka sırtı. Onun önünde Heybeliada uzanıyor. En arkadaki sırada Marmara'nın Karamürsel sahilinin arkasındaki dağlar tepeler var.
Ebrucuğum, Bu kadar zorlu bir dönemde bir de sigarayı mı bıraktın? Off! Zorlamışsın kendini. Umarım herşey yolunda gidiyordur. En iyisi müzik, evet. :)))
Snderciğim, Bugün sesini duyduğuma çok, ama çok sevindim. Öyle iyi geldi ki... Otobüsteki hanım ve onunla sohbet de sana iyi gelmiş olmalı. :)) Amaannn! Sıkma kendini, ne istiyorsan onu iç! Sevgiler benden... :)
yok, o anlamda dememiştim ben. başlıkta "bu şehrin bir yerlerinde kimbilir hanginiz nerede ne yapıyor..." demişsiniz ya, onun için demiştim, istanbul'da değiliz bazılarımız, diye.
oraları biraz biliyorum, resmin tam ortalarında oturan bir arkadaşımda kaldım bu yıl. ama arkadaki karanın heybeliada olduğunu hiç düşünemezdim. aslında hiç yakın değil, di mi ada? ama resim yapıştırmış, sanki boğazın karşı yakası kadar yakın göstermiş. o kıyı karşıdan gayet çirkin görünüyor bence. o otel inşaatı felaket, balon süper anlamsız, liman da zaten herhangi bir güzelliğe imkan tanımıyor.
Simon, İşte insan bu manyak şehirden bu nedenle vazgeçemiyor. O acayip perspektifleri, o acayip iklimi, o acayip duruşu diyeyim hatta... Hem bezdiriyor, hem coşturuyor insanı. İnan, bu fotoğraftan 365 tane çeksen, 365'i de farklı olur! Acayip, dedim ya! :))
sabah 11 civarı yahya kemal müzesine uğradım, tadilattaymış. eminönüne indim bir çay... sigarayı -göya- bırakmış olmanın verdiği saçma sapan bir haklılıkla bir tane yedeklenmişlerden tellendirdim.
bu ılık lodos başıma deli yeller -ki yellerden kasıt seyyah düşünceleri - estirip ille de galata nın dibine gel, geel diye çekiştirdi burnumdan. gidemedim :( işe geri dönmek zorundaydım...
Sevgili Sümüklüböcek* Fatma, Oralar benim eski mekanlarım; yurtta kaldım Çarşıkapı'da, fakültem Beyazıt'ta idi. Galata ise, bu yazki keşfim... Ne kadar yakınımda ne kadar farklı bir dünya varmış diye şaşakalıp tanıştım, bu yaz. :))
*Bir sümüklüböcek blog arkadaşım daha var. Şu sıralar taze anne kendisi, o nedenle fırsat bulup buralara gelemiyor. Karışıklık olmasın diye sana ne demeli? Zira bir de bu ara pek yazmayan Fatma var, yine eski bloggerlardan... :)))
hımmm, istanbul kirli çıkı gibi, köşelerinde küçük cennetler saklıyor gibi. küçükayasofyayı da bilirsin mutlaka. galatayı ben de bu yaz keşfettim ve hatta çok ısınamadığım istiklal i de... hendekli sokaklarını falan...
ismim fatma, rumuzum sümüklü böcek kuşu :) bir dönem fatmani idim başka bir yerde... artık hangisini kullanmak isterseniz...
Peki Fatma! Karışıklık olması ihtimali olduğunda Fatma 2 ya da Sümüklüböcek'in kuşu olanı filan derim. :))
İstanbul, sadec kirli çıkı öolsa neyse... İstanbul hem cennet, hem cehennem! Aşık olmak ve nefret etmek aynı anda mümkün. Ben, aşık olmayı ve aşık kalmayı tercih ediyorum. Öyle olunca, kendini açıyor, mücevherlerini sunuyor. Kime? Bize! Sana, bana, yaşayanlara, sevenlere. Bak, bir fotoğraftan nerelere geldik! :))
karadeniz turkuleri dinliyorum su anda. huzunlu. bir yandan soyluyorum. terapi edici. bir yandan final kagitlarimi okuyorum. sıkıcı. ara verip ekmekcikizi okuyorum. keyifli.
YanıtlaSilboyle iste..."dunyanin hali gibi halimiz"...
durum bildiriyorum, bir yandan şarkı dinleyip yütüpte, bir yandan soru düzeltiyorum. ağzımda da boğaz pastili:) evet ya, boğazımda beze oluşmuş:)
YanıtlaSilBurası bugün pırıl pırıl, bahar gibi. Kafamsa içi dolu sepet gibi ders çalışmaktan ve çalışmaya çalışmaktan. Tasa ile beklediğim bir cevap var. doçentlik dosyamın sonucunu bekliyorum. Olumlu ise sözlü sınava gireceğim. Amaaa bi de bunlara ilaveten 27 haftalık hamileyim, eğer sınava girecek olursam sınavla doğum neredeyse çakışıyor. Çalışılacak çok fazla şey var samki ben kağnı hızı ile ilerliyorum. evet burda hava pırıl pırıl, offfff of!
YanıtlaSilBen de diyorum ki, iki öksürük arası bitki çayı içerken CD'de Serkan Çağrı'nın klarnetiyle "Adanın Yeşil Çamları"nı dinleyerek kendimi Stambol'da hissetmeye çalışıyorum. Kahretsin, Antalya'da bile değilim üstelik, bulanık, gri bir Ankara'da evlat hatırına nöbet bekliyorum:)) Bebeler büyünce sorunları bitiyor sanmayınız Ekmekçi bacım. Kocaman olsalar da ihtiyaçları bitmiyor. Ne diyelim Allah eksikliklerini göstermesin...
YanıtlaSilBlogcu arkadaşım Yeşim Hanım'ın ödüle layık gördüğü 12 kişiden biri olmak beni onurlandı. Kendilerine teşekkür ederim.
YanıtlaSilBu ödülü alan kişi de 12 bloga ödül veriyor ve adreslerini yayınlıyor.
Ödüle layık blogları seçmek oldukça zor; çünkü birbirinden güzel yemek blogları var. Hepsi de ödüle layık; ama kural gereği 12 blog seçtim.
Seçtiğim blogları, başarılarının devamı dileğiyle aşağıda yayınlıyorum.
Saygı ve sevgilerimle.
iyi de hepimiz şehr-i istanbul'da değiliz ki. bazılarımız taşrada ikamet etmekteyiz.
YanıtlaSilbu resimde moda burnunun arkasında boğaz devam ediyor ya, yani karaya bakıyorsun, ama o karanın arkası da deniz. bu çok garip geliyor bana.
Yılın en son ve ilk 2 haftasından hp nefret ettim hala ediyorum:) Sayım hesap arada müzik ve çay sigarayı bıraktım bir de öptüm.
YanıtlaSilAklımdan yemekleri çıkartmaya çalışıyorum. Sonraaaa, vicdanım "Yeşil çay! Yeşil çay!" diye tepişirken kalbimden kahve içmek gerekiyor, ki bu durumda kahve içilecek. Bir de yeni bir takım tasarımlar denemekteyim (aklımdayken sana da bir mail atıyorum hemen). Diş kontrolüne gitmiştim. Dönüşte bindiğim otobüste çok hoş bir hanımla oturup sohbet ettim. İnsan umutlanıyor, hala etrafımızda düzgün insanlar olduğunu görünce. Son olarak... yorulmuşum yafu!
YanıtlaSilÖpüldünüz kocaman :))))
Sevgiler,
Şulem,
YanıtlaSilŞarkı söylüyorum dedin ya, Burgazada'ya gittiğimiz akşamüstü düştü aklıma.
Yakında bir gün yine şarkı söyleyelim o akşamki gibi...
:)))
Elektram canım,
YanıtlaSilGeçmişler olsun!
Sıcak adaçayı, ıhlamur, papatya birşeyler de içseydin keşke...
Öpüyorum yanaklarından.
:))
Sevgili Guguk Kuşu,
YanıtlaSilHoşgeldiniz!
Umarım günün sonunda tasa ile beklediğin haber seni feraha çıkaracak şekilde gelmiştir.
Burada hava ılıktı bugün. Haftanın yarısı ılık, kalan yarının ikisi yağmurlu, biri ikisi soğuk geçiyor. Bu kış böyle, sarhoş ediyor boyuna...
:))
Leylakcığım,
YanıtlaSilSenin şu öksürüğün geçmedi gitti yahu, üzülüyorum. Nedir bu köh köh? Sen bir yol bu Şehr-i Stambol'a gel de seni iyileştirelim.
:))
Fuat Bey,
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, beni ödüle değer bulduğunuz için.
Blogunuzda diğer seçtiğiniz bloglara da baktım, sanırım içlerinde en az yemek yazan benim.
En kısa zamanda kuralı yerine getirmeye çalışacağım.
:))
Simoncuğum,
YanıtlaSilİstanbul'da olmayan siz taşralılara manzaradaki yerleri anlatayım:
Önde gözüken boğaz girişi.
Hemen arkada, Haydarpaşa limanının rıhtımları var.
Sol tarafta Haydarpaşa İstasyonu binası seçilebiliyor.
Siyah küp gibi çirkin şey, Kadıköy'deki inşaatı yeni biten otel, onun önünde arada uçup kaybolan meşhur sarı balonumuz var!
Arka plandaki deniz, Kalamıştan, Kartal'a doğru uzanan Marmara sahilinin arka sırtı.
Onun önünde Heybeliada uzanıyor.
En arkadaki sırada Marmara'nın Karamürsel sahilinin arkasındaki dağlar tepeler var.
Öyle işte!
:))
Ebrucuğum,
YanıtlaSilBu kadar zorlu bir dönemde bir de sigarayı mı bıraktın?
Off! Zorlamışsın kendini.
Umarım herşey yolunda gidiyordur.
En iyisi müzik, evet.
:)))
Snderciğim,
YanıtlaSilBugün sesini duyduğuma çok, ama çok sevindim. Öyle iyi geldi ki...
Otobüsteki hanım ve onunla sohbet de sana iyi gelmiş olmalı.
:))
Amaannn!
Sıkma kendini, ne istiyorsan onu iç!
Sevgiler benden...
:)
yok, o anlamda dememiştim ben. başlıkta "bu şehrin bir yerlerinde kimbilir hanginiz nerede ne yapıyor..." demişsiniz ya, onun için demiştim, istanbul'da değiliz bazılarımız, diye.
YanıtlaSiloraları biraz biliyorum, resmin tam ortalarında oturan bir arkadaşımda kaldım bu yıl. ama arkadaki karanın heybeliada olduğunu hiç düşünemezdim. aslında hiç yakın değil, di mi ada? ama resim yapıştırmış, sanki boğazın karşı yakası kadar yakın göstermiş.
o kıyı karşıdan gayet çirkin görünüyor bence. o otel inşaatı felaket, balon süper anlamsız, liman da zaten herhangi bir güzelliğe imkan tanımıyor.
Simon,
YanıtlaSilİşte insan bu manyak şehirden bu nedenle vazgeçemiyor.
O acayip perspektifleri, o acayip iklimi, o acayip duruşu diyeyim hatta...
Hem bezdiriyor, hem coşturuyor insanı.
İnan, bu fotoğraftan 365 tane çeksen, 365'i de farklı olur!
Acayip, dedim ya!
:))
sabah 11 civarı yahya kemal müzesine uğradım, tadilattaymış. eminönüne indim bir çay... sigarayı -göya- bırakmış olmanın verdiği saçma sapan bir haklılıkla bir tane yedeklenmişlerden tellendirdim.
YanıtlaSilbu ılık lodos başıma deli yeller -ki yellerden kasıt seyyah düşünceleri - estirip ille de galata nın dibine gel, geel diye çekiştirdi burnumdan. gidemedim :( işe geri dönmek zorundaydım...
ne dinliyordum peki? sizi :)
-bir sümbüklü böcek -
Sevgili Sümüklüböcek* Fatma,
YanıtlaSilOralar benim eski mekanlarım; yurtta kaldım Çarşıkapı'da, fakültem Beyazıt'ta idi.
Galata ise, bu yazki keşfim...
Ne kadar yakınımda ne kadar farklı bir dünya varmış diye şaşakalıp tanıştım, bu yaz.
:))
*Bir sümüklüböcek blog arkadaşım daha var.
Şu sıralar taze anne kendisi, o nedenle fırsat bulup buralara gelemiyor.
Karışıklık olmasın diye sana ne demeli?
Zira bir de bu ara pek yazmayan Fatma var, yine eski bloggerlardan...
:)))
hımmm, istanbul kirli çıkı gibi, köşelerinde küçük cennetler saklıyor gibi. küçükayasofyayı da bilirsin mutlaka. galatayı ben de bu yaz keşfettim ve hatta çok ısınamadığım istiklal i de... hendekli sokaklarını falan...
YanıtlaSilismim fatma, rumuzum sümüklü böcek kuşu :) bir dönem fatmani idim başka bir yerde... artık hangisini kullanmak isterseniz...
:)
Peki Fatma!
YanıtlaSilKarışıklık olması ihtimali olduğunda Fatma 2 ya da Sümüklüböcek'in kuşu olanı filan derim.
:))
İstanbul, sadec kirli çıkı öolsa neyse...
İstanbul hem cennet, hem cehennem!
Aşık olmak ve nefret etmek aynı anda mümkün.
Ben, aşık olmayı ve aşık kalmayı tercih ediyorum.
Öyle olunca, kendini açıyor, mücevherlerini sunuyor.
Kime?
Bize!
Sana, bana, yaşayanlara, sevenlere.
Bak, bir fotoğraftan nerelere geldik!
:))
ne güzel istanbul aşığı biri daha :)))
YanıtlaSilya da birileri daha...
buralardayım ekmekçikız, keyifli akşamlar diliyorum :)