Kafa avcısı dediklerinden bir danışman şirket.
Şirketin yeri, adresine bakarsan merkezi bir semtte. Varılınca görülüyor ki, anılan köyün bu güne kadar adım atmadığım ve muhtemelen bundan sonra da atmayacağım bir bölgesindeyiz. Değişen dinamikler benzeri bir ad seçmişler kendilerine. Dinamiklikleri neye denk geliyor, pek anlaşılır değil.
Gecekondu tipli apartmanlardan biri.
İlk şok, ama hele dur bakalım, önyargılı olmayalım.
Apartman girişi, kapıcı hortumla girişi yıkıyor. En sevgili ayakkabılarım ıslanmasın diye seke seke geçiyorum, içeri giriyorum.
Adreste D.3 denmiş. Bakıyorum 1 var, 2 var, numarasız bir kapı var. Haa üst kat demek ki. İyi de üst katta 4,5,6 var 3 yok, kapıların önünde bırakılmış paspas üzeri ayakkabılar var.
Şokların dalgalar halinde gelmeye başlağı nokta bu!
Demek alt kattaki numarasız kapıymış, hay Allah! Tabela falan da yok ama.
Bas zile bas zile, kapı duvar!
Buna artık şok falan denemez. Ben mi yanlış adrese geldim, adresi mi yanlış verdiler? Bu ne ya?
Yüzünde hafiften sırıtan bir ifadeyle kapıcı "abla şirkete mi geldin?" diyor.
Evet.
"Onlara dışardan gidiliyor."
Yani nasıl?
"Giriş apartmanın arkasında."
Haaa, peki teşekkürler!
Kapıcının suratında yardımcı olmanın gururlu sırıtışı.
Bir Lara Croft, bir de ben! Bizi hiçbir şey yıldıramaz! Arkaya gidiyorum. Oh nihayet, tabela var, buldum! İşte budur.
Kapıdan girdikten sonra; belli ki üstteki numarasız daire ile kapıcı dairesi birleştirilmiş ve dubleks bir ofis yapılmış.
Hoşgeldiniz, sizi bir iki dakika üst kattaki salonumuza alalım, Zümrüt Bey'e geldiğinizi haber verelim.
Pardon?! Zümrüt Hanım yerine Zümrüt Bey dedi galiba.
Üzerine basarak bey diyor, bey diyorlarsa beydir.
Sabırlı ol, sakin dur telkinleri, derin bir iki nefesle üst kata çıkış. Çıkış ve aynı anda uçuş.
Durum belli, bana yeni bir sitcom! Koyver gitsin, madem rol bu peki o zaman eğlenelim.
Salon; karşılıklı iki kanepe; suni deri diyemiyeceğim vinyleks (bunu o kadar zamandır kulanmıyordumki böyle mi yazılıyordu acaba?) ve o nasıl bir renk?! Hadi uzatmayalım kısaca hardal rengi deyip geçelim.
Yerler taş dokusu plastik kaplama ve üzerine desenli bir halı. Rengi biraz dönmüştü, tam anlayamadım ama Milas'dı galiba.
Köşede siyah bir sehpa. Veee, üzerinde içinde şekerler olan kristal bir şekerlik (yakında bayram falan vardı da ben mi atladım?) yanında duran ise, bir kolonya şişesi! Elbette plastik. Ayrıcaaaaa bu şahane dekorasyonun olmazsa olmazı kurutulmuş çicekler, üstelik şahane bir vazoda.
Bitmediiiii daha duvarlar var.
Duvarda bir Kandinsky röprodüksiyonu, sağında İznik çini deseni posteri, solunda Şeyh Edebali'nin Orhan Gazi'ye nasihatleri, hepsi aynı boyda. Karşı duvarda ise dekorasyonu tamamlayan parça olarak, Osmanlıca mı Arapça mı neyse yazılı bir duvar tabağı.
Görüşme; öncelikle kapıdan uzanan bir kafa sesleniyor: ... Hanım?
Evet!
Buyrun.
Zümrüt Bey'in tipini, üstünü başını, yüz ifadesini tarif etmek sayfalar alır, geçelim.
Zümrüt Beyimiz uzun yıllardır yönetim danışmanı. Altmış yaşının bir hayli üzerinde, ama kesinlikle genç gösterdiğini düşünüyor, "67 yaşındayım ama pek göstermem" diyor. İçimden gelen şiddetli gülmeyi geniş bir gülümseme haline getirip zar zor zaptediyorum.
En standartından bir kaç soru. En standartından birkaç cevap.
Geçtik amcayla sohbete. Orta Anadolu'dan bir şehir adı söylüyor, oralıymış da...
Evli misiniz, hiç mi evlenmediniz sorusunun ardından, iki kız kardeşi varmış, evlenmemişler birlikte oturuyorlarmış, kısmet işiymiş bu, hiç belli olmazmış, yüksek eğitimli kadınlar daha mı zor evlilik kararı veriyormuş, bu konuda ben ne düşünüyormuşum, üniversitede okuduğuma göre bilirmişim vizyon basiretin karşılığı mıymış?
Yapma potansiyelim çoook yüksek olan deli hareketlerden ve konuşmalardan hiç birini yapmadan soruları en kısasından cevaplarla geçiştirerek oturuyorum. İnsaniyet namına kibar duruyorum ne de olsa yaşlı başlı bir insan evladı karşımdaki. Meğer amcam beni pek kısa bir zamanda kavradığı için sohbete geçmişiz. Bu söylenmezmiş ama benim hakkımdaki kararı çok çok olumluymuş.
Hadi hayırlısı!
"""""""""""""""""""""
Bir yakınımdan gelen mektuptan.
Devamı gelince, aktaracağım.
.
Yav ben de sen sanarak okuyup dururdum da bu Ekmekçim ne işi aramakta ki diye merak edivermiştim. Neyse anlaşıldı. Lakin pek merak içerisindeyim, kestane kebap acele devam. (uymadı ama idare et)
YanıtlaSilhayırlı haberler almanı diliyorum canım...
YanıtlaSil:))
YanıtlaSildevamını bekliyorum ben de... buraya kadar komikti. sonrası...
ben de "haydaaaa neler oluyor" diyerek okudum. sen değilmişsin oysa ki :)
YanıtlaSilBence arkasından evlenme teklifi gelirse hiç ama hiçç şaşırmam.
YanıtlaSilLeylakcığım,
YanıtlaSilDevamını ben de bekliyorum.
Heyecanla...
:))
Delfinacığım,
YanıtlaSilArkadaşımın adına teşekkür ederim.
:)
Fatmacığım,
YanıtlaSilArkadaşımın başına genellikle komik şeyler gelir.
Sanırım, onun bakış açısı bu komik unsuru sağlıyor.
:)
Şulem,
YanıtlaSilBen değilim. Ben olsam bu kadar serinkanlı olamayabilirim.
:))
Sevgili Mavi Balon,
YanıtlaSilUmarım evlenme teklifi değil de bir iş teklifi olur!
:)