Yolculuğa çıkan insanın hedefi vardır, bir yere ulaşmak başlıca...
Oysa kimi kez, insanlar hedef gözetmeden yolculuğa çıkarlar. Planlanmış olsa da, uzun sürecek yolculuğa çıkmak hedefsiz olmayı gerektirir. Yol hali bu, belli olmaz insanın başına ne geleceği.
Aslında kimi insanların yolda olmak halini sevmesinin sebebi yolda yaşanacaklara dair ihtimaller olmalı.
2. Dünya Savaşı'ndan çıkmış Amerika'da, çocukluk gençlik dönemlerini savaşta geçirmiş bir kuşağın sanatçı ve yazarlarının bir kısmının, amaçsız bir yolda olma halini benimsemeleri anlaşılır geliyor bana.
Beat Kuşağı denen ve romanlarını okumadığım bu yazarlardan Jack Kerouac'ın On The Road / Yolda isimli romanı, bu durumun kült haline gelmiş bir temsilcisi(ymiş).
"Yolda" yazıldıktan, yazarı öldükten yıllar sonra filme çekilmiş ve ilk kez geçen seneki Cannes Film Festivali'nde gösterilmiş.
Filmin yönetmeni, İstasyon ve Motosiklet Günlükleri filmlerini çok sevdiğim Brezilya'lı yönetmen Walter Salles. Oyuncu kadrosu zengin.
Zaman zaman edebiyat uyarlaması bir film olmanın dezavantajını yaşıyor muyuz hissine kapıldığım oldu ki, sanırım romanı okumuş olanlar için böyle...
Filmden sonra, damağımda buruk bir tat kaldı; bu yaşamlar yolda geçen zaman gibi boşuna mıydı, yoksa bu zaten hayatın kendisi miydi?
Burada, film hakkında ayrıntılı bir yazı ve eleştiri var.
çok alakasız olacak ama benim için bu film, ne zamandır görmediğim dostumu film çıkışı sinema kapısında beklemek sonra da bir baıkçıya gidip, söyleşmek demek :) lezizdi :)
YanıtlaSilŞulem,
YanıtlaSilSenin durumunda yolda olma hallerinden sayılabilir aslında, şöyle geniş bir yorumla. :))
Bir çeşit yol hali; yol filmine girmiş yolcuyu beklemek...
Bu filmi dün akşam izledim ve tesadüf blogunuzda gördüm:))
YanıtlaSilKitabı da merak ediyorum ancak film önüme gelince izlemeden edemedim, ben filmi beğendim ama kitap daha doygun bir iz bırakacaktır bence...
Sevgilerimle...
Sevgili Baykuş,
YanıtlaSilHaklısınız, kitaplar, özellikle filmden zevk alınmış olduktan sonra daha da keyifle okunuyor. :)