Almanya'ya -daha özel tanımlarsam Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine- gidip bir hafta kaldım ve memlekete döndüm.
Kızım bahar sömestri için Erasmus programıyla Almanya'ya gitti. Sömestr yarılanıp, hasret basınca vize başvurusu yaptım ve çıkar çıkmaz yanına uçtum.
Almanya'ya onbeş sene önce gitmiştim ilk kez, hem de yine aynı bölgeye. Aslında gezmek için Berlin, Münih, Hamburg'u tercih edebilirdim, kızımı görmek için gitmeseydim.
Evlat kokusunu içime çektikten sonra, birlikte trenle yolculuk edip, yakında bulunan şehirleri keşfetmek ayrıca keyifli oldu.
Burada bir haftalık gezinin günlüğü yazmak yerine, fotoğraflar altında izlenimler yazmak istiyorum.
Düsseldorf, Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti başkenti
Altstad, Park Hofgarten kıyısından çevreye bir bakış
Çevreye uyumlu, estetik, mimari tasarım böyle olmalı dedirten binalar
İnsanlar, üstüne üstüne gelen yüksek binalar olmadan, hemen kenarındaki parklarda geziniyor, oyunlar oynuyor, kanal boyunda bisiklete biniyor
"Başını kaldırıp baktığında gökyüzündeki bulutlar akarken üstüne devriliyor gibi hissettiğin" anıtsal yapı
Yapımı 632 yıl sürmüş ve 1880'de hizmete açılmış, 2. Dünya Savaşında hasar görmüş ve onarılmış katolik ibadethanesi
Köln, Katedral içindeki sıralar, sıra başlarındaki ince el işçiliği örneği detaylar
Öyle görkemli bir yapı ki, öyle ince detaylarla bezeli ki, yapımı neden o kadar uzun sürmüş, durup bakınca biraz anlaşılıyor
Diusburg, Lehmbruck Müzesi bahçesi
Müze, heykelci Wilhelm Lehmbruck anısına kurulmuş, Avrupa'nın önemli heykel kolleksiyonlarından birini barındırıyor
Şehir, Ren ve Ruhr ırmaklarının birleştiği noktada yer alıyor ve Batı Avrupa'nın önde gelen demir ve çelik merkezlerinden biri durumunda
Köln, nehir kenarından şehre bakış
Çikolata Müzesi'ni gezmeye gidiyoruz, nehir kenarından yürüyerek
Önde, nehirde gezinti yapan tur teknelerinin iskelesi, sağ tarafta (fotoğrafta görülmüyor) nehirde yük taşıyan teknelerin iskelesi uzanıyor, sol taraftaki demiryolu köprüsü 2. Dünya Savaşında tamamen yok olmuş, sonra yeniden yapılmış
Spargel / Kuşkonmaz
Tam zamanı! Bu mevsim Almanların yemeği en çok sevdikleri sebze
Özel tencereleri, pişirme usulleri, sırayla arkadaşların evinde verilen davetlerle yenilmesiyle tam bir mevsim eğlencesi gibi duruyor.
İşin ilginç yanı, çocukluğumda Burda model mecmualarında görüp, ne olduğunu çok merak edip, özendiğim bu sebzeyi tam mevsiminde gidince yemiş olmakla bir çocukluk hayalim gerçekleşti.
Klasik tarife göre, tam kıvamında haşlanmış kuşkonmazlar hollandez sosla lezzetlendirilip, haşlanmış patates ve ham (jambon) ile birlikte servis ediliyor.
Düsseldorf, Stadt Museum / Şehir Müzesi, Gerhard Richter,
Perihan Mağden'in kitabı "Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?"yi 2007 yılında okumuşum. Şimdi düşünüyorum da, romanın kapağı kendisinden daha çok etkilemişti beni.
Şehir Müzesi'nde Ai Weiwei sergisi var, geçen sene Sabancı Müzesi'nde üç kez gezmiştim. Düsseldorf'a geldiğini görünce hemen giriyoruz müzeye. Ai Weiwei'nin İstanbul'da görmediğim bazı işlerini hayranlıkla izliyorum.
Müzede, sürekli eserler bölümünde de modern sanatçıların eserlerinden hoş sürprizler bizi bekliyor, Gerhard Richter de bunlardan biri.
Müzenin dükkanında gezerken, yıllar öncesindeki kitap kapağını görüyorum; meğer, kapaktaki resim Gerhard Richter'inmiş!
Diusburg, Hayvanat Bahçesi, Chinesischer Garten / Çin bahçesi
Avrupa'nın en büyük akvaryumunun bulunduğu, tüm bir gün boyunca gezilip görülebilecek ilginç türlerle dolu hayvanat bahçesi ve içindeki huzur adası, nefis Çin bahçesi
Monschau, Aachen, Ruhr kıyısı, Belçika sınırı yakını
Kızımın okul günü, bugün arkadaşımla buluşmak için uygun zaman var, öyleyse trenle Aachen'a gidilir, istasyonda kısa bir kucaklaşmanın ardından kaç ayın haberleri için heyecanla konudan konuya atlanarak sohbetler edilerek Monchau'ya doğru arabayla gidilir.
Burası, bir vadide gizli saklı kaldığı için savaşlardan fazla etkilenmemiş, yüzyıllar öncesinden kalan binalarıyla olduğu gibi yaşayan bir rüya kasabası.
İçinden akarsu geçen, bin çeşit yeşil örtüsüyle ışıl ışıl, turisti bol ama bir yandan da sakin, huzurlu bir yer. Keşke tekrar gelip romantik bir kaç gün geçirebilsem denilecek, anıda kalan...
Baristanın, her seferinde, köpüğü el çabukluğuyla sanat eseri haline getirmeyi başardığı, damak tadı
Kahvaltıdan sonra içeriz, tamam
Yine de kahvaltıda taze kahveyi reddederek her gün sıcak su isteyen ve çay içmeye devam eden inatçı bendeniz
Bonn, Almanya'nın birleşmeden önceki başkenti, Münsterplatz'da Beethoven heykeli
Bonn aynı zamanda Beethoven'in doğduğu şehir, gelecek sene 250 doğum yılı şenliklerle kutlanacak, hazırlıklar şimdiden başlamış.
Bonn'a iki gün üst üste gittik, ilkinde ertesi gün oraya trenle gitmeye niyetlendiğimizi duyan G. arkadaşım, "üniversiteyi Bonn'da okudum ben, hadi gidelim size gezdireyim" deyince otoyoldan hoop geliverdik. İyi ki de gitmiş ve gezmişiz, malum bir şehri orada yaşayan birisiyle gezmek en iyisidir. Biz de bu keyfi tattık bir güzel.
Mönchengladbach, şehrin hemen kenarında bir çiftlik evi
Evin bahçesindeki kulübede çiftçinin ürettiği, hasat ettiği ne varsa raflarda, sepetlerde duruyor. Alacağınızı alıp, deftere not edip, parasını zarfa koyup çıkıp gidiyorsunuz.
Efendim? Sorun mu? Neden çıksın?
İnsanlık, güven, emeğe saygı...
Evet evet, bundan dolayı herşey yolunda.
Weissbier / Buğday birası
Lezzetli, yoğun, farklı
Yemekle de sohbetle de güzel gidiyor.
Kölsh var bir de, Köln'ün berrak, hafif birası
Reisling şarapları var sonra, kimilerine biraz tatlımsı gelen, kimilerinin o meyvemsi tatlılıklarını tercih ettiği...
Schloss Drachenburg, Bonn
Nefis bir orman içinde, nehir kıyısından yavaşça yükselerek çıkılan bir tepenin üzerinde, vadiyi kuş bakışı gözleyen şato
Masallardaki gibi, kışın kar yağdığında gezip sonra ateş başında ısınmak da bir alternatif olabilir.
Bizimki gibi yaz başı yağmurunda hafif ıslanarak gezmek de güzeldi.
Otelden şehir merkezine, tren istasyonuna giderken yolu biraz uzatır gibi yapıp geçmeyi en çok sevdiğim yer
Bir tarafında müze, bir tarafında lise binası, bir köşesinde bira bahçesi
Ve özellikle de kapısınının üstündeki kocaman asma gülüyle bu ev, her bir penceresinde çiçekler olan...
*Başlıktaki söz bir sergiden
Nil Yalter'in Köln'deki Ludwig Müzesi'nde açılmış sergisi, "Exile Is a Hard Job"Un Türkçe söylenmiş hali
O sergi de, o müze de unutulmaz anılarımdan artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz!