Ardından bunca yıldır burada oluşlarımız aklıma geldi.
İlk gelişimiz, oğlum bir yaşını yeni doldurmuş, sahile giderken bebek arabasına oturuyoruz, bu sene inşaatı başlayan alanda o vakit inekler otluyor, tıngır mıngır aralarından geçiyoruz, sahilde şemsiye filan yok, bir ılgın ağacının gölgesinde oturuyoruz.
Birkaç yıl sonrasında, kızım iki yaşında, sahilde tahta şezlonglar var, üzerine hasır koyup oturuyoruz. Bizim prenses o sene katiyen denize ve kuma ayağını basmıyor. Yanlışlıkla basarsa kıyameti koparıyor, bir hafta o tahta şezlonglar üzerinde tünemiş olarak geçiyor.
Sonrasında çocuklarla yalnız geldiğim, herşeyi tek başıma üstlendiğim, kimseye sıkıntımı belli etmediğim zamanlar. O zamanlar çevrede değil market, bakkal bile yok sayılır, eve gelir eşyaları bırakır, çocuklarla kasabaya iner, market alışverişini yapar, torbaları taksiye yükler gelirdik.
Bir kaç defa annemle gelmiştik, birinde Aşk-ı Memnu dizisinin final bölümü vardı, onca zaman diziyi hiç seyretmemiştim, oturup final bölümünü izledim, bu kim bu kim diye sorup durarak.
Bir defa kardeşim ve yeğenlerle aynı dönemde gelmiştik, bir kaç defa kızkardeş gibi arkadaşlarımla, arada hiç gelmediğimiz yıllar var, çocukların sınavları, okullara girişleri, yerleşme işleri derken tarihini denk düşürmediğimiz yıllar.
Sonradan sonradan burasının varlığını yeniden hatırladık, kızımla geldik son üç senede. Onun arkadaşlarıyla buluşmalarından dönüşünü bekleyişim, son iki sene onun kullandığı arabayla gelişimiz, yarımadanın tozunu atarak gezmelerimiz...
Bu defa burayı hepsinden farklı olarak kendimle başbaşa yaşayışım, belki de düşüncelerimi temize çekmek, ruhumu feraha çıkarmak içindir. Kim bilir?
Bu gün batımları gibi,
Nasıl güzel yazmışsın. O duyguyu çok iyi biliyorum..
YanıtlaSilAnanemin Denize Bakan Ev'ine ilk 2 aylıkken getirmişler beni, 44 senedir geliyorum gidiyorum. Yaşamımın ilk kısmında 6 ay, okul döneminde 3 ay, üniversite sonrasında daha azalarak ama her sene geldim.. Ne hatıralar birikti, kimi yaşamımın ennnn kötü günleri, kimi en güzelleri, ilk aşk, ilk ölüm, ilkler ve bazı sonlar.. Böyle yerler ve değişmeyen doğa; insana konuşuyor... Dinlemeyi bilmek, ne büyük erdem.
O kahvaltı masası, balkonun köşesi, dışarıdaki begonvil, hepsi el ele verdi, kendini yazdırdı C.ciğim. :)
SilEvler, yollar, sahiller hepsi yaşamımızın şahitleri. Anıların ortağı değil mi?
YanıtlaSilSevgiler
Biz onları yaşamımıza ne kadar katarsak, onlar da bizi kendilerine katıyor. :)
SilYanında olmak istedim Ekmekçim, kabul eder miydin?
YanıtlaSilAh keşke, kabul etmez olur muyum? Ne güzel olurdu... :)
Silyaaa ozan'ın da 2 yaş yaz tatili kuma basmadan geçmişti biliyor musun? ne çabuk büyüdüler :) ileride torunlarla da gidersin dilerim :)
YanıtlaSilMaydonoz oldum ama M. in de :)))) Acaba tüm bloggerları birbirine bağlayan 2 yaşında kuma asla kat'a basmayan çocuk sahibi olmak mıdır?
Silhahaha, aslında buymuş aramızdaki bağ di mi? :P
SilİYKBÇA (iki yaşındayken kuma basamayan çocukların anneleri) grubu :P
Bu ayrıntı, iki yaş çocuğu tanımlamalarına çocuklarımız sayesinde yeni bir sayfa açacak! :))
SilŞuraya bir kalp bırakıyorum.
YanıtlaSilAh! Aldım o kalbi. :)
SilBazı yerler vazgeçilmez, bazı yerler ile ise bağımız çok başka...
YanıtlaSilGerçekten de bir bağ oluştuğunda, başka şeylerin önemi kalmıyor sanki. :)
Silferaha çıksın her temize çekiş...ne iyi yapmışsınız :)))
YanıtlaSilGerçekten iyi oldu komşucuğum ve teşekkür ederim. :)
SilHayatlarımız akıp giderken gün batımlarının hiç değişmemesi gerçeği... Ne güzel yakalamışsınız, ne anlamlı bir yazı... Ruh ferahlığının en güzelini diliyorum. Sevgiler...
YanıtlaSilBen gün batımı insanıyım, gün doğumu seyretmeyi de severim gerçi, yine de gün batımları daha sürprizli oluyor gibi düşünüyorum. Değişmeyen bir gerçek olarak, gün batımlarına tutunmak kendimi daha sağlam hissetmemi sağlıyor. :)
SilGüzel dilek için teşekkür ediyorum, sevgiler. :)