Belki, vitrinleri hatırlar mısınız demekten önce, misafir odası fikriyle, sonrasındaki değişimle, şimdiki evlerin kullanımıyla başlamalı. Bildiğinizi biliyorum, bu sadece giriş cümlesiydi.
Aslında annemin evinde halen daha bir vitrin var. Özenle seçilmiş alınmış biblolar, kıymetli misafirlerin veya yurt dışına giden aile efradının getirdiği anı nesneleri ve daha bir dolu nesne o vitrinde yerlerini korumakta.
Mesela benim Küba'dan getirdiğim bezden yapılmış kadın ve erkek dansçılar da orada, kardeşimin nişanında gelen gümüş gondol da. Geçenlerde eve gelen bir misafirin gözünün takılmasını engelleyemeyip "nedir bu?" sorusuna muhatap olan İsviçre Alplerin'den gelmiş bronz inek çanı da vitrinde durmakta. Sonra, çocuklarımın büyük babaannelerinin anneme özel gönderdiği sürmelik kendine orada yer bulmuş.
Vitrinden ayrı olarak, misafir odası mobilyaları arasında iki küçük bir orta sehpası konsepti de vardı. Sehpaların üzerinde dantel örtüler, küçüklerin üzerinde kül tablaları, büyüğün üstünde sigaralık, şekerlik olmazsa olmazlardandı.
Oldum olası, annemin bu ufak nesnelere olan sevgisi hakkında dırdır ederdim; ne gerek var bu kadar minik eşyaya, ne işe yarıyorlar, tozları ala ala bitmiyor, vs vs. Belki o nedenle, kardeşim de ben de evlerimizin eşyasını minimalist diye adlandırılan gösterişi olmayanlarından seçtik, vitrin filan hak getire, bizdeki en önemli mobilya kitaplıklar ve rahat koltuklar oldu.
Derken, pandemi döneminde aylarca yardımsız ev işi yapar ve toz alırken anladım ki, yıllar içinde bizim evlerde de kitaplıkların raflarında, kitapların önünde bir yerlerde onlarca minik eşya birikmiş, kiminin anısı var, kimi hediye gelmiş.
Haydi buyur bakalım! O kadar söylenmenin sonucu ne oldu?
Sevgili blog arkadaşlarımın çeşitli sevdikleri nesneleri paylaştıkları, hikayesi olan objeler serisine kişisel katkım oldukça düşük oldu, çünkü biriktirmeye ve elde tutmaya meraklı değilim.
Dün Sevgili Okul Arkadaşım evdeki tokmaklı küllükleri keşfedip yazınca, benzer renkte bir nesnenin annemin evinde de olduğunu hatırladım.
Anneme sordum, İstanbul'daki ilk evimizin olduğu Bakırköy'de "İstanbul Caddesindeki bir züccaciyeden almıştım" dedi. Salondaki orta sehpasının üzerinde süs nesnesi olarak dururdu.
Bakırköy'deki evimiz küçüktü, iki oda bir salondu, misafir odası olmayan ilk evimizdi.
Yıllar sonra annem bizimle aynı apartmandaki dairesine taşındığında, cam sehpa üstü nesnesi antredeki aynalı dresuarın üzerine taşınmıştı. O nedenle varlığını sonradan hatırladım.
Oysa, anneme gidip geldiğim her seferinde elimdeki anahtarı, ufak tefek şeyleri koyduğum yer, tam da onun içi.
Hatırlamaz mıyız? Sen yazınca ben de anneannemin büfesini hatırladım ve yazdım bloga, sağolasın...
YanıtlaSilNe güzel yazmışsın yine Leylakcığım, kalemine sağlık. :)
Silay ben pek seviyorum küçük büyük biblodur odur budur eşyaları. kendimi tutmasam, evin her tarafında ıvır zıvır olan yaşlı kedili teyzelerden olacağım ileride!
YanıtlaSilEstetik olarak çok cazipler, evet, ancak bendenizin içi darlanır etrafta fazla ufak ayrıntı, kıvır zıvır olunca. Bu da bir tür huysuzluk işte. :))
Silİlk baştaki tanımlamalarınızın hepsinin ananemin evinde de olması duygulandırdı beni.. Tüm duvarı kaplayan bir vitrin, içinde hiç kullanıldığını görmediğim bardaklar, aile fotoğrafları.. Ve mobilyalar arası küçük sehpa.. Hepsi birer güzel hatıra
YanıtlaSilBir dönem şehir evlerinin içleri kültürün bir parçası olarak bu şekilde düzenlenmiş. Bizim için tatlı anılar olmasının yanısıra, ilgilisi için sosyolojik bir araştırma konusu olmalı belki. :)
SilTahminim 1950'lerde başlayan 1980'ene kadar devam eden bir dönemde şehirlerdeki evlerin ortak nesnesi oldu vitrin ve büfeler. Belki bir tür varlık belirtisi gibi. :)
YanıtlaSilSelam aslında anısı olan eşyalar güzel geniş alanlarda sergilenmeli. Gittiğim yerden aldığım bir yüzük, kitap bir biblo ,çiçek bana o günü ve yaşanmışlığı hatırlatır ona baktıkça anıları hatırlar hikaye olur.Tabii nerede sergilenecek vitrinde. Müzeler öyle değil midir ?sergi alanı olarak vitrin. Bizde eski konsol vardı. alır. Torunlarla gittiğimde bazen çiçek olarak kaktüs alırım ona bakarım büyümesini izlerim. Severim bizim kitaplıkta dolu .Sevgiler.
YanıtlaSilMüzedeki vitrinlerde sergilenir gibi evdeki vitrinlerin benzer amaçlar için kullanılıyor olmasına dair tespitine katılıyorum, Zehracığım.
SilDiğer yandan evdeki eşyanın sergilenmekten çok kullanılmak amacına yönelik olduğu gerçeği var.
Anıları objeler yoluyla hatırlamak güzel oluyor, haklısın. :)
Ya evet! Camlı vitrinler vardı.. 90’ların ilk yarısına dek moda olan kristal su ve içki bardakları da orada durur ama kullanılırlardı da -sadece misafir gelince tabii. Bu renkli ağır camdan eşyalar! Hakikaten…
YanıtlaSilBir de güneş gibi okları sivri büyük duvar saatleri vardı, onları da yazmalı :) Ananemin evindeki teyzemin elini yardıktan sonra yolcu edilmişti, katil saatler sanırım hepsinin en az bir vukuatı vardır!
Ha haa! Hatırladım o oklu kirpileri, pardon saatleri. :))
SilBizim ailenin duvar saatleri guguklu olurdu, anneannemin, dayım filan saat başı guguklayan cinsindendi. Bizim evdeki guguklu değildi, ama saat başı çalardı ve aşağıya sarkan zincirleri çekilerek her gün kurulmalıydı, yoksa dururdu. :)
Benim vitrinim hala duruyor ama artık görevi değişti, kitaplık olarak hizmet veriyor kendisi :)) O oklu saatlerden değil de değişik bir versiyonu da bana halamın düğün hediyesiydi. Geldiği günden bozuktu, tamir ettirip öyle asmıştık duvara, sonra mefta oldu :))
YanıtlaSilİnsan yaş aldıkça eşyaların da ömrü olduğunu anlıyor; o saatler mesela, çok çalışıp erken yorulan insanlar gibi belki de. ;)
SilVitrini kitaplık olarak kullanmak çok iyi fikir, tozdan korur kitapları. :)
Salonumuzdaki koyu kestane camlı vitrin şu an bütün azametiyle gözümün önünde belirdi, annemin sütlük takımları, C'nin yukarıda yazdığı kristal su ve içki takımları, ve olmazsa olmaz biblolar. Başka bir kısım kitaplık olarak kullanılır, muhakkak bir takım ansiklopedi ile birlikte; bir başka kısım fotoğraf sergisi ve ortadaki büyük boşluk ise 55 ekran TV'nin makamıdır :)
YanıtlaSilKitaplık gibi kullanılan bir vitrin irisi anneannemin evinde de vardı. Açıp içindeki kitapları gizli gizli kurcalamayı çok severdim. :))
SilBuraneros blogta yazınca ben direk o misafir salonu ve vitrine gitmiştim, yalnız değilmişim :))
YanıtlaSilYine anlıyorum ki, o senelerdeki oldukça geniş bir toplumsal katmanda olan orta sınıf ailelerin son derece olmazsa olmaz ev düzenleme tarzı ve bunu tamamlayan eşyaları varmış. :)
SilGerçekten tam bir sosyal tanımlama ölçüsü. :)
Vitrin olayı bizde anneannemle son buldu. Hele hele çocukken nasıl da ilgimizi çekerdi o vitrinler. Define sandığı gibiydiler:)
YanıtlaSilTam olarak define sandığıydı; kurcalamamıza izin verilmezdi, gizli gizli kurcalardık ve neler neler bulurduk! :))
SilYazı ve yorumlar nostalji havası estirdi. Eskiden evlerin salonlarını ve bahsettiğiniz vitrinleri hatırlıyorum. Sanırım daha çok büfe derdik adına. Büfe zamanla tekel bayilerine dönüştü:) Derken aklımdan çıkmış, bizim evde hala bir tane var. Öyle klasik olanlardan değil. Altı çekmeceli, üstü vitrin şeklinde. Varlığını bile unutmuşum, salonun bir köşesinde duruyor. İçinde kristal bardaklar, yurt dışından aldığımız hatıralık eşyalar, süs tabakları vs. şeyler var. Evet, bana kalırsa da gereksiz teferruat:)
YanıtlaSilSanırım, vitrin ve büfe tamamen aynı eşyaların adı değil, benzer amaçlar ve mekanlar için kullanılmış, ancak bazı farklar var.
SilViitrin camlı kapaklı ve daha ince uzun, içlerine daha çok kristal bardak ve süs eşyası konulur ve misafir odasında durur.
Büfenin boyu bel hizasında olur ve genellikle alt kısmında kapalı kapakları olan bölüme yemek takımları konulur ve yemek masası arkasında durur.
Aslında ev içleri her dönemin zevkine ve ihtiyacına göre değişiklik gösterir şekilde düzenleniyor, bizlerin çocukluk anıları da büfeli, vitrinli işte. :)
Kızlarım gereksiz deseler de severek salonumuzun baş duvar önünde vitrin .
YanıtlaSilAlt bölümleri misafir yemek takımları, üst bölümde büyük kısmı kitaplık, iki camlı bölge illaki porselen eşyalar... Ne güzel yazı konusu olmuş, çok önemserim eşyalar ve anılarını.
Gençlerle bazı konularda aynı fikirde olmak pek mümkün değil. :)
YanıtlaSilYazıyı beğenmenize sevindim, teşekkür ederim. :)