Canım arkadaşım D.ciğimin birtakım projeler peşinde koştuğu yıllardı. Bir proje için Mardin'e gitmiş ve çok beğenmiş, anlata anlata bitirememişti, yıl 2006 henüz.
Sonra 2007 baharında yeniden bir Mardin yolculuğu yapacaktı, birlikte gidelim dedi, çok heves ettim. Fakat işi gücü mü evi filan mı ayarlayamadım neydi ve sonuçta gidemedim. O gün bu gündür Mardin içimde kaldı, bir görsem dedim durdum.
Geçtiğimiz Eylül'de S.ciğim kapalı bir grupla gidecekleri Mardin gezisinden söz edince hemen atladım, "yer var mıdır acaba?" Cevap olumlu gelince uçak bileti baktım, aldım.
Sonra olaylar gelişti, oğlumun yurtdışında iş bulması, birlikte gidebilmek için tatlı C. ile evlenme kararı almaları, ailelerin tanışması, nikah filan derken hareketli, heyecanlı günler geçirdik. Bir süre sonra hareketli günler bir es verdi ve benim "bakalım gidebilecek miyim" endişesiyle beklediğim Mardin gezisi zamanı geliverdi.
21 Ekim sabahı (henüz sabah bile değil gerçekte, hava karanlık) 6:45 uçağı tam da vaktinde Mardin'e doğru havalanınca, tamam dedim, gidiyorum artık.
Yol boyu gökyüzü pamuk tarlası bulutlarla kaplıydı, gün aydınlandıktan sonra bile aşağıları görmek mümkün olmadı, o nedenle. Yine de başı bulutları delmiş bir dağı görünce, bulunduğumuz yeri tahmin ederek, Erciyes olmalı dedim.
Mardin havaalanında biz Sabiha Gökçen'den gelenler, İstanbul'dan gelenlerle buluştuk, tanıştık, midibüsümüze yerleştik ve eski Mardin'in içinden geçerek, ilk ziyaret yerimiz olan Darülzaferan Manastırı'na doğru yola çıktık.
Manastıra ulaşıp, avlusunda birer yorgunluk çayı içmeye başlamıştık ki, bölgede günlerdir hasretle beklenen yağmur şakır şakır yağmaya başladı. Gezgin olunca her hava koşuluna hazırlıklı olmak gerekse de, bu mevsimde ılık olmasını beklediğimiz bir coğrafyada serin bir yağmur hepimizi şaşırttı.
Biraz oyalandık, kiliseye gelir sağlamak için açılmış dükkanlardan alışveriş yaptıktan sonra, yağmur hafifleyince dış avludan iç avluya doğru yürüdük. Bizi karşılayan mihmandarımızla manastırın ziyarete açık alanlarını gezdik, fotoğraflar çektik.
Yukarıda, Mardin'deki tüm yapılarda en çok görülen zarif taş işçiliğinden bir örnek, manastırın kiliselerinden birisinin içinden.
Manastırın iç avlusundayız, yağmur biraz ara vermiş, bir dünya mirası yapının içinde olmanın verdiği duyguları yaşıyoruz, fotoğraflar çekiyoruz.
Toparlanıp aracımıza biniyoruz, bulunduğumuz coğrafyadaki, dinlerin çeşitliliğinin ve birlikteliğinin örneği olarak, bu defa Kasımiye medresesine gideceğiz.
Kasımiye Medresesi, 15. yüzyılda Artuklu döneminde inşa edilmiş.
Medresenin ünlü çeşmesi, suyun ince oluktan akışı ve havuzda toplanışının doğumu, yaşamı ve ölümü temsil ettiği söylemekte.
Kasımiye medresesi ziyaretinden sonra Mardin'e gidiyoruz. Leyli lokantasında yerel lezzetlerle dolu kocaman bir aşçı tabağı bizi karşılıyor, öğlen yemeğimizi yiyoruz, enerji topluyoruz.
Yemekten sonraki ilk durağımız Kırklar Kilisesi, burası, tarihi 569 yılına dayanan bir yapı, bir Süryani kilisesi.
Bahçesinde gezerken güneş çıkıyor, akşamüstüne dönen saatler ışıklanıyor. Kilisenin terasında eski Mardin manzarası seyrediyoruz.
Otelimize gitmeden önce Mardin sokaklarında biraz daha dolaşıyoruz. Yolda yabancıları gören küçük çocuklar yanaşıp sokaklarla evlerle ilgili ayrıntılar anlatıyorlar, şiir okuyorlar.
Mesela, bu tahta ev kapısındaki tokmakları gösteriyorlar, eve gelenin kadın veya erkek oluşuna göre farklı tokmakları çalınmasından ve içeridekilerin gelenin cinsiyetini anlamasını sağlayan farklı tokmak seslerinden söz ediyorlar.
Bu defa yemeklerimizi nefis bir fasıl ve sıra gecesi eşliğinde yiyoruz, yine nefis yöresel lezzetleri tadıyoruz.
Fotoğraftaki tabakta oruk var, diğer söyleyişle içli köfte.
Gece otelimize uzun günün yorgunluğuyla dönüp, hemen uykuya dalıyoruz.
Ertesi gün yolda olacağız, Dara antik kentine, Midyat'a gideceğiz.
Ben buralarda değilken neler olmuş neler:) Öncelikle oğlunuzu tebrik ediyorum. Mutlulukları daim olsun ve yeni işinde başarılar dilerim.
YanıtlaSilDiğer Mardin yazılarını da hemen okuyacağım:) Mardin'i görmedim. Görmek lâzım.
Sevgiler benden...
Oldu işte bişeyler Sezerciğim! :))
SilTeşekkür ederim, kendi adıma da çocuklar adına da. :) Darısı sizin başınıza olsun, evlat mürüvveti görmek güzelmiş. :)
Mardin'i görünüz, hararetle öneririm. :)