Cuma, Ekim 20, 2023

BALKANLARDA BİRKAÇ GÜN - 4

Rehberimiz bu sabah birazcık daha insaflı, önceki akşam hareket saatini 8:45 olarak verirken sınır geçeceğiz, kalabalık olabilir dedi.
Evet  ülke değiştiriyoruz, bugün Kosova Cumhuriyeti'ne gidiyoruz. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti 1992 yılında dağıldıktan sonra, aynı topraklarda kurulan devletler Bosna-Hersek,  Hırvatistan,  Slovenya,  Kuzey Makedonya,  Sırbistan,  Karadağ ve  Kosova adlarını aldı. Yugoslavya'nın dağılmasından sonra başlayan çalkantılar ve iç savaşlar yakın zamana dek, başta Bosna ve Kosova olmak üzere çeşitli bölgelerde acılara neden oldu. Şimdilerde çekişmeler daha çok Avrupa Birliğine girmek isteyenleri, diğerlerinin engellemesi şeklinde sürüyor gibi.



Üsküp'ten yola çıkışımızdan yarım saat bile geçmemişken sınıra ulaşıyoruz. Rehberimiz pasaportlarımızı topluyor,  şoförümüzle birlikte pasaport görevlilerine götürüyor, bizim inmemize gerek yokmuş, önce Makedonya'dan çıkış sonra Kosova'ya giriş işlemleri kısa zamanda tamamlanıyor.
Makedonya'ya giriş yönü daha kalabalık, günlerden pazar olduğu için yakındaki Matka Kanyonu ziyaretçi akınına uğrayacak gibi duruyor.



Sınırdan sonra göz alabildiğine uzanan ovada bir saatlik bir yolculuk yaparak, Sultan 1. Murat'ın 1389'da Kosova savaşını kazandıktan hemen sonra savaş alanını gezerken öldürülmesiyle, vücudunun iç organlarının gömüldüğü yerde yapılan türbeye ulaştık.
Bahçesinde kocaman  bir anıt dut ağacı da bulunan türbe çok sade inşa edilmiş bir yapı. Binanın korunması ve bakımı ülkemizin gönüllü kuruluşları eliyle yapılıyor.

Türbe ziyaretinde sonra Priştina şehir merkezine gidiyoruz. 
Bu defa otobüsten inmeden bir şehir turu atıyoruz, zira şehir 200 bin nüfuslu ve oldukça yaygın konumlanmış bir şehir. Muhtemelen savaştan sonra inşa edilmiş yeni ve çok katlı binalar, iş merkezleri, alışveriş merkezleri göze çarpıyor. Üstelik pazar sabahı, henüz saat oldukça erken, dolayısıyla sokaklarda insan da görünmüyor.
Otobüsle şehir turu atarken gördüklerimden hatırladığım, eski ABD başkanı Bill Clinton'ın heykeli. Şehirde çektiğim tek kare bile fotoğraf yok ne yazık ki. 
Şehri biraz daha tanımak isterseniz, sizi şuraya yönlendireyim. 



Kosova'da yollar Makedonya'dan çok daha iyi durumda. Makedonya bizim eski usul kara yolları yaygınken Kosova'ya savaştan sonra ABD ve Avrupa Birliği epey para akıtmış gözüküyor.
Priştina'dan Prizren'e otoyoldan ve 1 saat kadar süren bir yolculukla ulaşıverdik. 
Sadece yollar daha iyi olmakla kalmıyor, uzaklarda fabrikalar, sanayi tesisleri de gözüküyor.

Priştina, eski Osmanlı şehirlerinden biri ve yine Türkçe konuşarak anlaşmak imkanı olan bir şehir.
Yukarıdaki fotoğrafta görünen taş köprü şehrin simgelerinden ve şehrin ortasında geçen Bistriça nehrinin iki yakasını birleştiriyor.



Yine şehrin simgelerinden birisi, Sinan Paşa Camii.
Nehir kenarındaki sette, çarşı başında yer alıyor. Yakın zamanda TİKA tarafından onarılmış olduğu için, pırıl pırıl durumda. Burada da camilerden ezan okunuyor.



Taş köprünün bir tarafında Sinan Paşa Camii, tam karşısında Türk Konsolosluğu yer alıyor. Solda gördüğünüz büyük pencereli beyaz yapı konsolosluk binamız. Fotoğrafı çekerken bulunduğumuz yer arkamızda cami olacak şekilde çarşıya bakış. 

Şansımıza bugün hava pırıl pırıl güneşli. Balkanlarda Ekim başında böyle hava bulmak Prizrenliler için de özel bir durum olmalı ki sokaklar, lokantalar, kafeler insan dolu. Aileler çocuklarıyla geziyorlar ve çok fazla sayıda küçük çocuk gözümüze çarpıyor. 

Rehberli şehir turu bittikten sonra, bir tur da kendimiz için atıyoruz, nerede ne var, nerede yemek yesek konularını gözden geçiriyoruz. Ardından önce küçük bir dükkanda bürek yiyor, sonra büyükçe bir kafede oturarak, hem etrafı seyrediyor hem bakır cezvede pişmiş kallavi Türk kahvelerimizi höpürdetiyoruz. Bu arada gitmeden önce bir trileçe daha yemek kaçınılmaz oluyor haliyle.



Karnımızı doyurup kahve keyfi yaptıktan sonra, şehirden ayrılacağımız zamana kadar bir de şehrin diğer tarafına doğru yürüyüp, tepedeki kaleye aşağıdan bakıyoruz, nehir kenarındaki yamaçta sıralı Amasya evlerine benzeyen evleri seyrediyoruz, güneşli günün ikramlarının tadını çıkarıyoruz.

Artık eve dönüş zamanı geldi, otobüsümüze biniyoruz, Piriştine Havalanına doğru yol alıyoruz. 
Biz yoldayken bulutlar beliriyor, sert rüzgar çıkıyor, güzel hava bitiyor. Uçak saatini beklerken hava almak için çıktığımız açık alanda, Balkan soğuğu neymiş onu da anlayacak zamanımız oluyor.


2 yorum:

  1. Demek sizin tur programına Kosova' yı da katmışlar.. ben daha sonra baba memleketi olduğu için ayrıca gitmiştim. Ah aynı yerleri görmek ne kadar hoşuma gitti anlatamam. :) Şehri panoramik olarak görebileceğiniz tepede kalevari bir yer vardı.. ama kısıtlı zaman için bir yorucu olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sezer, bu seferlik kaleden şehir manzarasını fotoğraflarda gördüm. :))
      Hava oldukça sıcaktı, yolculuğun son gününde artık yorulmuştuk, dolayısıyla tepeye tırmanmaktan kaçtık ve nehir kenarından kaleye doğru bakmakla yetindik. :))

      Sil

Hoşgeldiniz!