Gece, "hadi yatın artık, çocuklar" diye ünlüyorum.
Sabahın köründe takatim olmuyor, sesim yüksek çıkmıyor. Oğlumdan daha geç kalkmasına rağmen kızıma "hadi yavrum"u eksik etmiyorum.
Derler ya, "şu ecnebi bebeleri ne disiplinli hava kararınca uyurlar, bizimkiler gecenin körü oluyor, hala uyanıklar" diye.
Buna sebep, bizim memleket kadınlarının "hadi yavrum" merakı, bence.
Ben de aynını yapıyorum.
"Hadi yavrum, yat!"
"Hadi yavrum, kalk!"
"Hadi yavrum, sofraya!"
Biliyorum.
Hatalıyım.
Üstelik hatamı çook önceleri farketmiştim ve çocuğa nasıl davranır ve sorumluluğunu öğretirsen doğru olur konusunu çalışıp, uygulamıştım.
Basit:
Çocuğuna başucuna koyup, kurması için bir çalar saat hediye edeceksin. Çocuk kendisi uyanıp, kalkmayı öğrenecek.
Tıpkı yatağını düzeltmeyi, çamaşır değiştirmeyi, dersini çalışmayı öğrenip, kendi başına karar alıp, bunları uygulamayı öğreneceği/öğrendiği gibi.
Doğrusu, bu saydıklarımın büyük kısmını başardım.
Mesela, çocuklarımın başına oturup ders çalıştırmadım, kendileri çalıştılar (çalışırlar halen), soracakları varsa cevapladım. Diğer konularda da büyük oranda iyi gidiyor işler.
Şu "sabah kalk, akşam yat" dırdırına nasıl düştüm bilemiyorum, işte.
Gerçi, oğlumun uykusu hafiftir, o sabahları kendisi kalkar, kızım bir türlü uyanamadığından sabah hadilenen odur.
Akşamları da tersine, çiçeğimin uykusu gelir, oyalanmadan yatar uyur, aslanım bir türlü yatmak bilmez, yatsa da uyumak bilmez.
Dün gece ritüelimizi tekrarlıyordum;
"hadi oğlum, yat artık, sen şimdi kitap da okursun, kapat şu ışığı, uykum kaçıyor!"
(Gerekçe bol-bereket bende, gördüğünüz gibi...)
Oğlancık, "aman anne" dedi, "Yat, yat, yat! Ne kadar az zaman kalıyor kendime görüyorsun. Hayatımızın en güzel yılları okul, sınav, dersane diye geçiyor. Geç yatacağım işte!"
Savundum kendimi, "hayatınızın en güzel yılları sadece bu kadar değil yavrum, daha ne çok güzel zamanlarınız olacak."
Üstelik isyan edip, bunu söyleyen çocuk, sahiden ders esiri değildir. Zevklerine, meraklarına da zaman ayırır.
Yine de bunalmış.
Haklı çocuklar!
Bu sersem yarış sistemi sürdükçe, daha çook şarkı yazılır.
.
bu "ünlemek" falan gibi kelimelerden yola çıkıp "egeli" dedim kendi kendime.
YanıtlaSilI-ıh!
YanıtlaSilDeel!
Memur çocuğu; Andırın doğumlu.
Ana baba Malatyalı.
Benim sıpa da yat dersin yatmaz, kalk dersin kalkmaz. Fakat ben sizin gibi değilim, başaramadım, evin içinde bir nazi subayı gibi dolaşılıyor, o derece yani. (Tikkayt: Ben değil, o!)
YanıtlaSilEkmekçikız yazını okurken aklıma geldi, "Hadileyen Anneler" adlı bir kitap vardı biliyormusun?
YanıtlaSilBi de "hadileyen babalar" var, bencileyin. Halbuki hiç sevmezdim ben "hadi"yi vaktiyle...
YanıtlaSilher "hadi ozi" dediğimde nefret ediyorum kendimden ama bir o kadar çok da söylüyorum. ne fena :(
YanıtlaSilbir de hakli iste cocuk ya, hayatlarinin en guzel yillari sinav stresiyle geciyor. cok efkarliyim bu ara bu konuda. ben senin oglani alip içmeye mi gotursem acaba? karsilikli aglariz :)
Bizim evde de aynı dert. Hadi artık yatman lazım dediğimizde ama ben sizi hiç görmedim ki diyor sabah kaldırıyoruz (8 aylıktan beri) beni bırakın uyumak istiyorum:( diyor çocuklar da haklı.
YanıtlaSilNe kadar bildik. Hadi canım diyesi geliyor insanın
YanıtlaSilben konudan bağımsız yorum yapmakta ısrarlıyım. malatyada askerağa olaraktan bulunduğumdan 2 lafım var. kayısıdan turşu olur mu, söz meclisten dışarı kızları hiç güzel değildi, ama türküleri güzel.
YanıtlaSilMetin Bey,
YanıtlaSilSiz babasınız! Başaramamanız doğal. Üstelik kız çocuğu. Babasının ağzından girer burnundan çıkar. :)))
Evlerin jandarması, kötü polisi annedir genellikle. Bizde, bendeniz tek başıma hem iyi, hem kötü polis oluyorum. Allahtan babaları uzaktan da olsa destekliyor, taş koymuyor en azından.
Serpilcim,
YanıtlaSilO kitabın yazarı benim sevgili psikologum Fatma Torun Reid'dir! Yaa! :)))
Bilirim o kitabı ve başka açılımlarını.
Da, bilmek her zaman iyi bir uygulayıcı olmayı sağlamıyor.
:)
Metin Beycim,
YanıtlaSilAnne-baba olmanın açmazı da burda: Sevmediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalmak.
Yine de, eskiden sevmediğimiz davranışı tekrarlamamız gerektiğinde, çaresiz kalmıyor ve başka çıkış olabilir mi diye bakınıyorsak, tamamen kötü bir noktada değiliz, diye düşünmekteyim.
:))
Şulecim,
YanıtlaSilFatma Hanım'ın kitabını sana vereyim ilk fırsatta, bir oku. Eminim kendinden nefret etmekten vazgeçmen için yardımı olacaktır.
Ki, sen iyi annesin, biliyorum.
:)))
Ebrucuğum,
YanıtlaSilBüyük şehirlerde trafik denen canavar yüzünden öyle çok zamanımız heba oluyor ki, çocuklar da haklı, biz de haklıyız.
Çarpık düzen, işte!
:((
Sevgili Kağıttan Gemiler,
YanıtlaSilSize hoşgeldiniz demiş miydim?
:)))
Ve evet, çocuğu olan hepimizin başında aynı şey var.
:))
Sayın Konudanbağımsızyorumcu Adam,
YanıtlaSilValla çok alınırım, ana-baba toprağımın kızları güzel değil mi? Ee! Ben ne oluyorum?
:P
Bilemeycem aslında, ben oralara çocukluğumda yaz tatillerinde giderdim. En son gittiğimin üzerinden de otuz değilse bile, yirmibeş sene filan geçti galiba. Kızlar zamane kızlarıysa, güzel değillerdir muhtemelen.;)
Kayısının turşusunu hiç duymadım. Sorduğunuza göre "var da bilecek mi bakalım" faslından mıydı bu soru yoksa?
metin bey baba olduğu için kurtarıyor diyelim, ben ne oluyorum? bizde de patron benim cüce! ben ancak hötlediğimde patron oluyorum. hepsi bir yana, artık şuna inandım ekmekçikızcım: her çocuk kendi karakterine göre yön çiziyor, ne yapsak boş sanırım.
YanıtlaSilfatma torun reid senin psikologun mu? ilginç bir hayat öyküsü var diye biliyorum. kitabı okudum. sonra sana mail atarım. çok güleceğiz, dünya küçük:)
söz meclisten dışarı dediydik, üstüme gelmeyin ekmekçi hanım.
YanıtlaSilkayısı turşusunu ben de bilmiyordum, ilk orda gördüm valla, kötü değildi aslında tadı da, alışmadığımızdan böyle bir garip gelmişti. ondan merak ettiydim. yapmıyorlar herhalde normalde cevaba bakılırsa.
JoAcım,
YanıtlaSilDoğru diyorsun; olan bitende çocuklarımızın karakterleri çok önemli rol oynuyor. Bizim karakterlerimiz de oluşumu bütünlüyor. Öyle...
Bir de dünya küçük, kesinlikle! Şu güleceğimiz maili bekliyorum.
:))
Evli Bey,
YanıtlaSilYazıktır kayısıya, öyle turşu filan... Şahane tereyağlı kavurması olur kayısının, tatmış mıydınız?
:)
Tarif isterüz!
YanıtlaSiltereyağlı kayısı kavurması! yok artık daha neler, bi yaşıma daha girdim.
YanıtlaSilOoo, Hafif Abicim ziyarete gelmiş!
YanıtlaSil:)))
Tarifi yazıvereyim, hatta ilk fırsatta yapıp yazayım.
Şöyle efendim:
Günkurusu kayısıları iyice yıkayınız. İki kaşık tereyağında çeviriniz, üstüne iki-üç kaşık toz şeker ekleyiniz, ardından da bir bardak kadar su. Kayısılar yumuşayıp, suyu çekince ateşten alıp, bol dövülmüş ceviz ekleyiniz. Ilıkken yemenizi öneririm.
Afiyet şeker olsun.
Evli Beycim,
YanıtlaSilSiz yazarken araya tarif sıkışmış bile. Deneyin, afiyetle...
Yeni yaşınız kutlu olsun!
:)))
Not: Tatlının yerel adı, "kabuk kavurması"dır.
haa, bu tatlıymış. olur o zaman, yemek sandım bende, nerden öyle sandıysam. şekersizini deneyelim, pek bir kalorili olacak yoksa.
YanıtlaSilEkmekçim, hakikaten boşverin yahu. Geç yatsınlar, sabah kalkmasınlar. Biz erken yattık erken kalktık hatta bir bardak sütü ekmekle çırptık da ne oldu. Çalış babam çalış. Nasılsa büyüyünce girecekler bir rutin çarkına dönüp duracaklar. Ne kadar geç olursa o kadar iyi. Sevgiler hepinize...
YanıtlaSilEvli Bey,
YanıtlaSilŞeker çok az ekleyin, ya da şekersiz olsun sizinki. Gün kurusu kayısı tatlı olur zaten.
:)
Komşucum,
YanıtlaSilBu kadar yart-kalk lafından sonra, bu sabah geç kaldık, iyi mi?
Uyanılamadı mı, zil mi çalmadı?
Neyse, bir haller oldu, işte!
:))