Çarşamba, Ağustos 28, 2013
BUĞDAY BAŞAĞI
Mayıs başında balkonda iki saksıya birer avuç buğday saçtım. Maksadım, çimlensinler ve taze filizlerinden salata yapayım. Olmadı.
Buğdaylar hızla filizlendi, ben onları kesmeye kıyamadım, her gün sabah akşam suladım. Boyları birer karışı geçti, bir kaç gün sonra sararmaya başladılar.
Anladım ki, dar alana çok buğday verim almayı engelleyecek, yer darlığı nedeniyle ne kadar sularsam sulayayım büyüyemeyip, sarararcaklar. Tam bu sırada, denk düştü ve "çiçekleri ve bu saksıları güzelce sula, yavrum" tembihiyle oğluma bırakıp, ne yapacağıma dönüşte karar vermek üzere seyahate gittim.
Dönüşte, "ayy, kusura bakma anne, ben çiçekleri sulamayı tamamen unuttum" açıklaması eşliğinde, buğdayları ve karanfili, sarmaşığı ve fesleğeni sararıp solmuş buldum.
Neyse artık, olana ve ölene çare yok deyip kurumuş çiçekleri saksılarından çıkarttım. Zaman geçti, hiç değilse saksıda kalan buğdaylar yeniden yeşerir umuduyla, saksıları yeniden sulamaya başladım.
Evet! Yeşerdi. Vee, buğdaylardan bir tanesi başağa durdu.
Balkonda domates, biber yetiştirenlere imreniyordum, buğday tarımı kısmet oldu. Gerçekte pek olacak iş değilse de, olduğu kadar...
Burada, ilk çimlenen buğdayları görebilirsiniz. Tık!
Tekrat yeşerip başağa durduğuna göre kısır tohum değillermiş demek ki... Nereden almıştınız tohumları?
YanıtlaSilSevgili Çok Bilmiş,
YanıtlaSilİpek Hanım'ın Çiftliği'nden gelmişti buğdaylar.
Kısır olmasına ihtimal yok, aklıma bile gelmedi. :)