Pazar, Nisan 24, 2022

Nisan'da Bir Pazar Günü Parklarda

Hava ısınmaya başladı ya, benim içimdeki küçük bağbahçemeraklısı dürtmeye başladı "hadisene, Fenerbahçe'ye gitsene, erguvanlar başlamıştır, kaçıracaksın!"
Dedim kendisine, dur bi yol hele sakin ol, daha dün bir bugün iki, bir günde açılıp bitmezler, telaş etme.
Yok ama, bizimki vık vık vık söylenerek uyudu dün gece, "sen şimdi iki haftadır yoruldum der, yatarsın aşağı, pazar günü filan dersin".

Sabah 7:30'da uyanınca, uyusaydım ya biraz daha dedim, sonra madem uyandım, haydi şu bağbahçemeraklısını gezmeye götüreyim, deyip kalktım. Egzersiz ve hafif bir kahvaltı yapıp, sokağa çıktım. Suadiye'ye doğru yürürken okulların önünde gençlerin toplaşmış olduğunu gördüm, muhtemelen deneme sınavı filan vardı. Bizim çocukların sınav zamanları geçti gitti, takvimde ne sınavı var farkında bile değiliz.

Caddeye ulaştığım noktada bekleyen dolmuşa bindim, Feneryolu deyip parayı uzattım -on lira olmuş!- trafik başlamamıştı henüz, çabucak ineceğim yere geldik. Bir göz kliniğinin bulunduğu beyaz köşkün köşesinden aşağıya doğru, etrafı seyrederek ve  çevredeki binalardaki değişime inanamayarak yürümeye başladım. Sahile yaklaşırken araç ve insan trafiği artmaya başladı, insanlar pazar kahvaltısı için sahildeki kafelere, restoranlara gidiyorlardı.



Parkın girişinde önüm sıra yedi sekiz kişilik ben yaşlarda bir grup yaylanarak ve de yayılarak yürüyorlardı. İçimdeki meraklının sabrı gelmedi, hızlanıp onları geçti. Geçti geçmesine de sonra bir şaşaladı, "ee, hani nerede, burada güzel bir erguvan olacaktı?" Arka arkaya sorular.
Evet, gerçekten burada kocaman güzel bir erguvan vardı. Dönüp arkama baktım, yedi sekiz kişilik grubun arkasında kaldım, geriye baktım ve o sırada gördüm. 
O güzelim, birbirine sarılmış iki gövdeli erguvan taaa yarı beline kadar kesilmişti! Bu kış kim bilir ne gelmişti başına? İçim sızladı, en derinden.



İçim sadece sızlamakla kalmadı, endişe katsayım en yükseğe fırladı, küçük meraklının da keyfi kaçtı, "bu daha genç bir erguvandı, o zaman bizim koca erguvanın başına ne geldi acaba?"
Dedim, belki ona bir şey olmamıştır, hem geçen sene yanından sürgünler çıkıyordu, onlar sağlamdır.
Ne çare, öyle değilmiş işte, baksanıza neler olmuş garipciğe, nasıl budamışlar onu da!

Sonra parktaki diğer erguvanlara baktım tek tek. Bu sene hiç birisinin tadı yok. Ya  son soğuk hava dalgası tam açacakları sıra korkuttu onları, ya mecalleri kalmadı açmaya niyetleri yok. Yıllardır ilk kez bu mevsimde bu kadar solgun Fenerbahçe parkının erguvanları...



Aslında sadece erguvan ağaçları değil, başka bir kaç büyük ağaç da oldukça derin budanmışlar. Belli ki, 2021-2022 kışı hepimize olduğu gibi Fenerbahçe parkındaki yaşlı ağaçlara da haşin davrandı. Onların bir kısmı zamana ve doğa koşullarına direnebilirken, bir kaçı teslim oldu.

Son bir kaç senedir, parkın ana girişe göre sağda kalan bölümündeki çay bahçesi açılmaz oldu. Oysa parkın Çelik Gülersoy eliyle canlandırıldığı ilk senelerde buradaki küçük platformda oda orkestrası konserleri verilirdi, akşamüstü çay saatinde keman çalınırdı.
Rahmetli anneanemin parkta en sevdiği yer bu köşeydi. Orada üstüne pötikareli örtüler serilmiş tahta masalarda oturup, etrafta koşuşturan torun çocuklarını izlemeye bayılırdı. Onun vefatından sonra da annemle gidip orada otururduk, anneannemin köşesiydi adı.
Ne yazık ki, oradaki sakız ağaçlarından biri de çok budanmayı gerektirecek kadar hasar almış, zaman içinde.



Alt dudağı bükülür gibi olan küçük meraklının hüznünü paylaşmak için kardeşime mesaj attım, "böyleyken böyle, bu hafta annemi parka getireceğiz ya, burası hiç keyifli değil" deyiverdim. Yazık, ne yapsın kardeş tabii, "belki budandıkları için bir süre sonra daha gür çıkar onlar" diyerek içimi ferahlatmaya çalıştı, ama bence durum umutsuz.

E peki, biz bu sene şöyle insanın içine yaşama enerjisi veren bir erguvanı seyredemeyecek miyiz?
Olur mu öyle şey, İstanbul'da kış soğuğuna direnebilen, açma zamanını bilen erguvan mutlaka vardır.
Nitekim, parktan çıkıp önce Orduevi'nin önünden sahildeki yürüyüş yoluna geçip, oradan Çiftehavuzlar tarafına kıvrılınca, her zaman yoldan gelip geçerken görüp hayran kaldığım bir erguvanın tam da önüne çıkıverdim.



Bakın, gövdesinden bile tomurcuklar  fışkırmış.
Umuyorum ve diliyorum daha uzun zaman bu canlılığıyla yaşasın.



Derken, birden farkettim, Göztepe parkının alt başındaki gül bahçesinin girişindeyim.
Güllerin hepsi budanmış, toprakları kabartılmış, ancak çok yakında açmaya hazırlar diyemeyeceğim, üzerlerinde tomurcuk bile yoktu henüz. 

Ancak velakin tam  lale bayramı zamanı gelmiş, hem de  bugün başlamış, ayın 28'ine dek devam edecekmiş. Laleler çok güzel düzenlenmişti, renkleri göz alıyordu.



Kimi bölgede karışık renkler, kimisinde daha sade olanlar, etraflarında sümbüller olanlar, başka çiçeklerle karışık düzenlemeler nefisti.
Sonra tam yanından geçerken ortadaki su havuzunun açılış saati geldi. Sular dans ederken, çocuklar fışkıran suların  aralarında keyif çığlıkları atarak koşuştururken, içimdeki küçük meraklı ve ben bir ağacın altına oturduk, suları ve çocukları gülümseyerek izledik. 

Şu sarıların arasından çıkıvermiş kaçak yolcuya ne buyrulur?

Parktan çıkınca caddeden aşağı kendimi saldım, çevredeki  artık neredeyse tamamı maskesiz olan insan kalabalığına bakarak yürüdüm, bir de baktım Şaşkınbakkal'a gelivermişim.
Artık iyice yorulmuş -üç saattir yoldayız, yürüyoruz- ve acıkmış olarak yıllardır en sevdiğim köftecinin önünden geçtiğimi farkettiğim an, çizgi filmlerdeki kızaklayarak durma sahnesine benzer bir hareketle içeriye giriverdim.
Yarım saat sonra, karnım doymuş epeyce dinlenmiş olarak eve ulaşmak için kalan yarım saatlik yolu yürümeye devam ettim. 

İçimdeki bağbahçe meraklısı küçük neşeyle mırıldanıyordu, hoş geldin bahar! 

*İkinci fotoğraftaki gövdenin çiçekli halini, umur görmüş zamanlarını merak ederseniz, lütfen şuradaki yazıya bir bakınız. 


15 yorum:

  1. Senle ben gibi bahar çılgını kaç kişi varız acaba? Gördüğüm her çiçek, her ağaç yaşam enerjimi yükseltiyor. Bugün evde çekmece dolap yazlğk kışlık derken öyle yoruldum ki tam bitirip uzanmayı düşündüğüm sırada koca ayarttı, hem giysi kumbarası için ayırdıklarım vardı, haydi onları da atar geçeriz diye çıktım, yine de 8000 adım atıvermişim. İyi oldu olmasına da varisleim isyan halinde :)))
    Laleler muhteşem. Budamaya gelince ben de o budayanları budamak istiyorum. Bunun bir usulü adabı vardır yahu, eşek kemirmiş gibi budanmaz ki. Du bakalım belki işe yarar diye gönlünü avutayım, gerçi geçen sene benim çınarı da çok kötü budamışlardı, şimdi geldi yine balkonuma dalları. Fotodaki erguvanın gövde çiçeklerine bayıldım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz bize benzeriz, Leylakcığım.
      Biz bize benzemeyeni de bize benzetiriz.
      Eminim çevremizdeki pek çok kişiyi doğa sevgimizle etkiliyoruz. :)

      Hareket candır, eminim dünkü gezmenin üstüne, gece iyi bir uyku çekmişsindir. Ben bacaklarım sızlayarak da olsa, gayet derin uyumuşum. :)

      Fenerbahçe parkındaki budama işleri pek öyle bilinçsiz yapılmaz, genellikle. Bu erguvancağızların başına iş gelmiş sanırım, muhtemelen kış koşulları nedeniyle kırılmış, kopmuş dallar oldu, o nedenle bu kadar derin budanmış olmalılar. Artık olan olmuş, umarım canlanırlar. :)
      O gövdeden çıkan erguvan çiçekleri benim de en sevdiğim, "açacam işte açacam" der gibi. :))

      Sil
    2. Beni de sayın beni deee :)
      Renklere kavuştuk <3

      Sil
    3. Saymaz mıyız? Sensiz olmaz, sensiz olmaz. :))

      Sil
    4. atlamayın beni sakın! bahar sevilmez mi ayol :)

      Sil
    5. ya ben? bahar sevilmez mi yahu?

      Sil
    6. Aa! Sen de tabiiki Şulem, şüphesiz. :)

      Sil
  2. Her nasil olursa olsun, cicekler her daim insanin icini acmaya ilac gibi ama bir yerde daha gorup yazmistim - hic bu lale bayramina denk gelmemis biri olarak ruya gibi geldi. Gercekten nefis bir gorunum ki eminim onlarin arasinda olmak kaç kat daha guzeldir.

    Hos gelmis bahar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah keşke daha çok lale fotoğrafı ekleseydim. O zaman bugün sizin için Her Güne Üç Güzel Şey'e bir lale fotoğrafı daha ekleyeyim. :)
      Son senelerde (belediye yönetimi değiştiğinden beri diyeyim) eskisi gibi yüksek gösterişli lale bayramları yapılmıyor. O kadar çok lale soğanını olur olmaz yerlere ekerlerdi ki eskiden, ziyan olurdu tam bir israftı.
      Şimdi böyle belirli yerlerde yapılan güzel düzenlemeler daha hoş bence. :)

      Sil
    2. Harikasiniz, cook tesekkur ederim, okudum gordum cok mutlu oldum. :) Bu arada, niye ise oraya yazamadım, burada da google hata yapiyor, ancak anonim kabul etti, sanirim lalelere nazar degdirdim. :)

      Sil
    3. Rica ederim, ortak sevgileri paylaşmak keyif veriyor. :)
      Bu arada tam bu cevabı yazarken yorum formunda değişik bir şeyler gördüm ben de, oysa hiç bir ayarla oynamış değilim. Belki genel bir değişiklik vs. var.

      Sil
  3. Benim yakınımda yöremde olan erguvanlar da cılız kalmışlardı. Gür ve albenili değillerdi. Şu ağacın gövdesinden boy gösteren erguvanlar kadar da olamamışlardı. Havalardan olsa gerek :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrusu ben de öyle düşünüyorum; kışın havanın çok soğuk oluşu ve tam bahar gelecekken yeniden ciddi soğuk yapması erguvanları zora soktu bu sene.

      Sil
  4. Bayıldımmmmm. Demin diğer bloğun yazısına yazdım, tekrar olmasın ama erguvan gördüm ben dün İstanbul'da! Hayır rüyamda değil, tam Rumeli Hisarı'nın sol yanında var :)))) Köprüden geçerken gördüm, evet evet gördüm! Sonra da seni düşündüm..
    İçim açıldı bu yazıyla, renklere kavuşturdun bizi.. Çok teşekkürler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin gördüklerinin bir kısmı Boğaziçi Üniversitesi alanındadır, bir kısmı ona komşu yamaçlarda ve Aşiyan mezarlığındadır. Denizden seyretmesi en güzel yerlerdir oralar C.ciğim. Erguvanları böyle gördüğüne çok sevindim, inan. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!