Yaz başından beri "gidilecek sergiler" listemde duran Sabancı Müzesi'ne bugün hoş bir denk düşme sonucu gidebildim, nihayet.
Sabah bir toplantıya katılmak üzere karşıya geçmem gerekiyordu. Karşı dediğim yer Ulus; hafta içi, sabah saatinde, işyerleri ve tüm okullar açıkken nasıl ulaşırım konusunda ön çalışma yapmadan yola çıkmamak gerekiyor.
En mantıklı güzergâhın marmarayla Üsküdar'a gitmek, oradan motorla Beşiktaş'a geçmek, sonra da artık kısmet... olduğuna karar verdim. Bir süredir sabahları serin oluyor, nitekim sabah istasyona yürürken ve treni beklerken ince ince işleyen serin havayı hissedince, yanıma şal almış olmak nedeniyle kendimi kutladım. Kot ceket ve sweatshirt giyenler oldukça fazla sayıdaydı.
Beşiktaş'a kadar işler yolunda gitti, tren kalabalıktı maskemi taktım, Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçtiğimiz kocaman motorda açıkta oturdum. Meğer, Beşiktaş meydanını düzenleme çalışması varmış. Taksiler iskele önüne giremediği gibi, Bahçeşehir Üniversitesi tarafında da duramıyorlardı ve geçen tüm taksiler doluydu. Haydi bakalım!
Yavaş yavaş Ortaköy yönüne yürümeye başladım, belki bu hengameden uzaklaşırsam boş taksi bulurum umuduyla. Şansıma karşı yönde bir taksi durdu, o gürültü içinde duyamadığım bir şeyler söyledi, karşıya geçtim, Ulus dedim, atladım, biraz ileriden döndük ve Portakal yokuşuna doğru yol almaya başladık, zira Ulus'a çıkmanın en kestirme yolu odur.
Toplantıdan sonra bölgenin ana caddesi konumundaki Ahmet Adnan Saygun Caddesine yürüdüm. Aklımda iki fikir dolanıyor, ilki Beşiktaş'a inmek, karşıya geçmek ve Kadıköy'de Kuru Otlar Üstüne filmini izlemek, ikincisi Ortaköy'e inmek ve Emirgan'a doğru devam edip Sabancı Müzesi'ne gitmek.
Caddedeki durakta, ne yöne gitmek daha mantıklı olur düşüncesiyle haritaya bakarken boş bir otobüs geldi ve ben kendimi tıngır mıngır yeniden Portakal yokuşundan aşağıya Ortaköy'e doğru inerken buldum.
Epey zamandır Ortaköy meydanına gitmemişim, iskeleye doğru yürürken bildiğim Ortaköy meydanından çok farklı bir yerle karşılaşınca anladım bunu.
O güzelim küçük meydan, Boğaz ve Ortaköy camii manzaralı fotoğraf çekenlerle doluydu. Bu fon ve fotoğraf sevdalıları sadece turistler değildi, bol miktarda evlilik ve nişan fotoğrafı çektirenler vardı ve nasıl bir popülarite ise, bunların çoğu yabancıydı.
İskeledeki panodan onbeş dakika sonra Emirgan Sarıyer yönüne gidecek bir motor geleceğini öğrenince, meydanın diğer tarafına doğru kısa bir tur atıp motorla Emirgan'a ulaşmanın en akıllıca iş olacağını anladım.
İşin komik tarafı, meydanın ve camiinin diğer tarafında da çekim işleri vardı, bu defa film (muhtemelen reklam filmi) çekiyorlardı.
Bu arada, İstanbul'daki eski iskelelerin yeniden canlandığını görmek, sadece gezenlerin, turistlerin değil, diğer yolcuların da deniz yolunu tercih ettiklerini görmek hoşuma gitti.
Yukarıdaki fotoğrafın tanımı için, motor Arnavutköy iskelesine yanaşmışken, boğaz yönüne doğru bakış diyebiliriz.
İskeleden çıkıp Sabancı Müzesi'ne doğru yürürken, midemin gurultusunu duyuyorum. Alışkın olduğumdan çok daha erken ve az yediğim, toplantıda sadece kahve içtiğim için bu durum gayet normal.
O zaman ne yapıyoruz? Hemen Emirgan Sütiş'te bir tavuklu pilav ve ayran molası veriyoruz ki, resim tarihimizin modernist eserlerini akıl başka yerde olmadan görebilelim.
Agnes Denes / Yaşayan Piramit
Müzenin bahçesinde kuş seslerini, arap bülbüllerini dinleyerek binaya doğru çıkarken, ikinci serginin eserini görüyorum.
Dört ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan piramit gökyüzüne doğru uzanıyor.
Eminim geçen sene kurulduğundan beri, geçen her mevsimde başka güzellikler sergiledi.
Serginin girişinde bizi Hoca Ali Rıza'nın Manzara tablosunun büyütülmüş örneği karşılıyor.
Onun karşısında Türk resminin başlangıcından bu yana bir tür aile ağacı yer alıyor. Duvarlar boyunca uzanan sergideki eserlerin ressamları hakkında ayrıntılı açıklamalar resimlerin yanında bulunuyor.
Henüz görmediyseniz, yılbaşına kadar süreceğini not edeyim, belki yolunuz düşer.
Günümüze en yakın ressamlardan Zeki Faik İzer'in daha önce görmediğim ve sergide görünce beğendiğim bir eseriyle gezimizi tamamlayalım.
Müzeden sonra, eve dönüş yolunda şansım yaver gitti diyebilirim. İskelye geldikten 5 dakika sonra motor geldi, bu defa Bebek iskelesine uğrayarak Beşiktaş'a doğru gittik.
Beşiktaş iskelesinde indikten sonra, koşarak Kadıköy vapuruna yetiştim ve İstanbul'un en güzel klasik vapurlarından biri olan Kızıltoprak'a binerek bizim kıyıya geçtim.
Sonrası, iyilik sağlık, şükür...
Ay bizim taraf gibisi yok, karşısı kıyamet gibi kalabalık, karmaşık.
YanıtlaSilKarşı taraf insanı bezdiriyor, yoruyor. Gerçi, cazibe merkezleri o kadar çok ki insanlar o nedenle oralarda daha kalabalıklar.
SilSanki okumadım, bizzat gezdim; nasıl bir kapılmaksa yazıya... yoksa nasıl bir anlatım mı demeliydim:) Çok keyifliydi Sevgili Okul Arkadaşım. Çok ama!
YanıtlaSilTeşekkürler....
Sevgili Okul Arkadaşım, ne mutlu bana siz İstanbulseverlerin ilgisini çeken notları buraya aktarabildiysem. :)
SilGüzellikleri paylaşınca keyfi artıyor. :)
ya bu yaşayan piramit ne güzelmiş. gidip görmek özlemiyle yanıp tutuştum resmen!
YanıtlaSilGeçen sene ilk yapıldığı, kurulduğu, ekildiği zamanlardaki fotoğraflarını gördüm, daha da etkileyici.
SilSadece düşüncesi bile, etkiliyor insanı. :)
Rica ederim, böyle güzellikleri görmek ve anlatarak paylaşmak mutluluk veriyor. :)
YanıtlaSilİstanbul'un ulaşımı dedikten sonra derin bir nefes almak gerekiyor, neyse ki toplu ulaşım sistemi işliyor.
Tam bir "İstanbul'un çok az yerini bilen İstanbul sevdalılarının dibinin düşeceği yazı" olmuş ya :) Bayıldım gerçekten.❤️ Ankara-İst tren biletleri olmuş 430 tl tek gidiş! 🙄 Artık anca böyle blog/seyahat kitabı okuyacağız galiba.
YanıtlaSilElifciğim, çok tatlı bir İstanbulseversin. <3
Sil"Biz gezer size anlatırız" diyeceğim çok acımasız olacak, denk düşürür birlikte gezeriz yine. :)
Gelirim ki beeeen dayanamam :D
SilBiz de seni özleriz ki özledim zaten. <3
SilNe iyi yapmışsınız! Bu sergiyi ben halâ görmedim. Süresi de azaldı. Bakalım. Kısmet:)
YanıtlaSilBiraz uzatmışlar sanırım Sezerciğim, ben de Ekim'de bitecek sanıyordum Aralık diyor, daha zaman var. :)
SilMerhaba, anlatımınız o kadar canlı ki gezmiş kadar oldum.
YanıtlaSilBu yorumunuza ve beğeninize çok sevindim, teşekkür ederim.
Sil