... Haliç'teki Kasımpaşa, Fener, Hasköy, Sütlüce iskelelerine uğradıktan sonra Eyüp'te sona erdi.
Tarifeye göre 50 dakika sürecek olan deniz seyahati, havanın çok rüzgarlı oluşu nedeniyle motorun iskelelere yanaşma manevralarının daha uzun sürmesi sonucunda bir saatte tamamlandı.
Peki bu süreden şikayetçi miyim? Hayır! Keşke Ayvansaray'a Haliç'in ucuna dek gitmiş olsaydık.
Eski devirlerde Küçüksu mesire yeriyken, Haliç'te yazlık konaklar varken, deniz üzerinde kayıklar gezinirken gidiliyordu bir ihtimal.
Sonraki zamanlarda Haliç fabrikalarla, tersanelerle dolduğunda ve daha da sonraları sanayi artıkları güzelim Haliç'i nefes alınmaz, kokudan durulmaz hale getirdiğinde, benim için o anlatılanlara inanmak, eskiden oralarda saltanat kayıklarının gezdiğini hayal etmek imkansızlaşmıştı.
Yakın zamanda, Haliç yeniden güzelleşmeye başladı; suyu uzun çalışmalarla temizlendi, tekrar balıklar yaşıyor haberi geldi, kıyı boyunca uzanan pek çok eski sanayi yapısı elden geçmeye başladı.
İşte dün Kadıköy'den Haliç'e giden motorlarla yola çıkma sebebim, onarılan bu binalardan bir tanesindeki, eski adıyla Feshane-i Amire yeni adıyla Artİstanbul'daki sergileri sevgili Sezer'le birlikte gezmek görmekti.
Hava kapalı, soğuk ve yağmurlu olduğundan yol boyunca çektiğim fotoğraflar siyah beyaz gibi gözüküyor. Aslında belki böyle nostaljik esintili bir gün için uygun düştü, denebilir.
Vapur Kadıköy iskelesinden ayrıldıktan hemen sonra halen onarımı süren ve buna rağmen heybetinden hiç kaybetmeyen Haydarpaşa Garı'na bir selam vermeden geçmek olmazdı.
Haydarpaşa Garı'nı sancağımızda bırakıp geçtikten hemen sonra, bir süredir Haydarpaşa Limanında bağlı duran Türkiye'de yapılmış en büyük yüzer havuzun yanından geçiyoruz.
Haberlerde okuduğuma göre Rusya'ya gidecekmiş, Sibirya'daki buzkıran gemilerinin tamiri sırasında, havuza alınmaları için yapılmış.
Bundan sonrasında bizim motor da hızlı, Karaköy, Eminönü iskelelerine uğramadığı için doğrudan Haliç'te yoluna devam ediyor.
Yanaştığımız ilk iskele Kasımpaşa.
Buradan ayrılırken uzunca süre askıya alınarak tamir ve bakım gören eski Osmanlı Bahriye Nezareti binasının tamamlandığını görüyorum, pırıl pırıl olmuş.
Solda Fener iskelesinin yarısı, arkasında görünen kırmızı bina Fener Rum Lisesi binasının bir kısmı.
Az ileride sağda sahilde kadraja sığmayan Bulgar Kilisesi binası var.
Haliç'in sağ kıyısındaki Hasköy'e yaklaşıyoruz.
Balat'ın karşısına düşen bu fotoğrafta ortalarda eski adıyla Taşkızak tersanesi, yeni adıyla Haliç Port / Tersane İstanbul görünecek, eğer biraz büyütüp bakabilirseniz.
Hatırladığım kadarıyla orada da bazı sergiler, sanat etkinlikleri düzenleniyor. Asıl istenenin Haliçport'un da Galataport gibi bir şık AVM olması, diye duymuştum, bilemeyeceğim.
Deniz kenarındaki cafede güneşli havalarda oturması keyifliydi, sanırım kış koşulları nedeniyle kapalıydı, önündeki tekneler ve sol tarafta demirli duran Fenerbahçe vapuruyla uzaktan selamlaştık.
Tekrar karşı kıyıya Eyüp iskelesine yanaşmak için manevraya başlamadan eski Sütlüce Mezbahası'nın şimdiki adıyla Kongre Merkezinin bir fotoğrafını çekebildim.
Buraya iki senede bir Baro Genel Kurulları için geliriz, bir kaç kez de konser dinlemeye gelmiştik.
Eyüp iskelesine yanaşırken hızlanan rüzgar yine tekneyi iskeleden uzağa ittirdi, kaptan tekrar manevra yaptı, salimen yanaştık.
Hemen Sezerciğimle buluşacağımız Feshane'ye doğru seyirttim. Kocaman binanın neresinden içeri gireceğimi sorarak öğrendim ve sonunda içerideyim.
Burası, Feshane-i Amire'nin ana girişi. İçerisi elden geçirilip onarıldıktan sonra çok ama çok güzel düzenlenmiş.
Oldukça uzayan bu postu şimdi keseyim, Feshane için ayrı bir yazı gerekecek sanırım.
Sergi gezmesi ve dost sohbeti sonrası dönüş için bu defa Ayvansaray -Eminönü hattında çalışmaya başlayan ve boydan boya Haliç kıyısından giden tramvayı tercih ettim, sonuçtan memnun kaldım, yan tarafta araç trafiği yavaş akarken tramvayla kolayca Eminönü'ne ulaştım.
Eminönü'nden Kadıköy vapuruna bindim ve işte yeniden bizim taraftayım.
Günün başlayıp tamamlandığı yerde Kadıköy iskelesiyle selamlaşıyoruz.
Pek güzel bir yolculuk oldu şahsım için de, bir tür özlem giderme de diyebiliriz buna :)
YanıtlaSilDilerim yakın bir gelecekte, özlem gidermek sadece yazıda kalmaz ve keyifle görüp gezersiniz Sevgili Okul Arkadaşım. :)
Silsefanız olsun şekerparem
YanıtlaSilİstanbul'un güzellikleri sefamız olunca bunca eziyete değiyor canikom. :)
SilAh bayıldım, seninle o vapurda olmak istedim. Hani ilk kez Üsküdar'da kahvaltı etmiştik ya, sonrasında biz de Haliç vapuruna binip Zeyrek tarafına gitmiştik. İstanbul'a ilk geldiğimde de kuzenim beni Piyer Loti kahvesine götürmüştü, Feshane'ye kuşbakışı bakmıştım. Haliç civarı, Balat en sevdiğim yerlerden. İstanbul tükenmez bir hazine, değerini bilenlerin eline düşsün dilerim...
YanıtlaSilİstanbul hakkındaki dileğine gönülden katılıyorum Leylakcığım. :)
SilGelecek defa İstanbul'a geldiğin(iz)de Haliç kıyılarında gezelim derim, hem şimdi ulaşımı da kolaylaştı, çeşitlendi. Gider gezeriz. :)
Bu vapur hattını ben de kullanmayı çok istiyorum. Ne güzel bir gezi olmuş. Son bir kaç haftadır ben de ihmal ettiğim istanbul'a kavuşuyorum böyle gezilerle :)
YanıtlaSilNe yalan söyleyeyim, Haliç'e vapurla gitmenin tadı damağımda kaldı Z.cığım. :)
SilÖnümüz bahar bu gezilerin zamanı geliyor, mesela Eyüp'te mezarlığın olduğu yamaç erguvan ağaçlarıyla doludur, bu bahar birlikte gidip onları görmek dileğimi buraya bırakayım. :)
evet kesinlikle bunu yapmalıyız :)
SilErguvan gözlemcileri beklemede... ;)
SilO kadar uzun zaman oldu ki iş için kısa süreli gidip gelmeler hariç gelmeyeli İstanbul'a içim açıldı, kendim gezmiş gibi oldum. <3 Mutlu pazarlar.
YanıtlaSilBöyle özlemiş olanların beğenilerini almak çok hoşuma gidiyor Şaşkıncığım. :)
SilYazı ve fotoğraflar dostlara da iyi gelince seviniyorum. :)
Yolculuk maceralıydı belki ama devamında ben iyi vakit geçirdim:)))
YanıtlaSilHem de çok iyi vakit geçirdik, ne mutlu bize. <3
Sil