Perşembe, Şubat 13, 2020

MONTEBİANCO


İki gündür, senelik rutin sağlık kontrollerinin bir parçasını ve onun tetkiklerini tamamlamak için karşı kıyıya taşınıp duruyorum.
Karşıya geçmişken günü değerlendirmek mantıklı olanı; sergi olur, arkadaşla bir kahve içme buluşması olur...

Dün işlerimi bitirince Emirgan'a uzandım. Şekerpembe ile buluşacağız, Sakıp Sabancı Müzesi'nde Marina Abramoviç var, sergiyi merak ediyoruz. Hem o kadar Modern Sanat Dersleri aldık geçen aylarda, bakalım öğrenmiş miyiz? 
Şekerpembe'ciğimi beklerken eskiden sevimli bir muhallebici olan, şimdinin devasa mekanında tavuklu pilav yedim, tatlıyı sonra arkadaşımla birlikte yemek için atladım, sade kahve içip kalktım.

Sergi ilginçti. 
Şimdi koca Marina Abromoviç  İstanbul'da dedikten sonra, bu tanımlama biraz cılız kaldı, farkındayım. Ancak, sergilenen pek çok performansını, işini internette zaten gördüğüm bir sanatçının şahsen gerçekleştirdiği bir canlı performans mutlaka çok çok daha etkileyici olurdu.
Onun yerine yapılan çağrıya cevap veren genç sanatçıların, sergi süresince dönüşümlü olarak gerçekleştirdikleri performanslar sergileniyor. Belki gerçekten sanatın bu haliyle ilgilenenlerin daha çok ilgisini çekecektir. 
Burada, sergiyle ilgili tanıtıcı özelliği ağır basan bir yazı bulacaksınız. 
Bu arada, sanırım, müzenin bahçesindeki mimozanın açmış olması, beni sergiden daha çok etkiledi.

Bugünkü karşı kıyı seferinde, kendisini görmeyi arzu ettiğim arkadaşımın işi çıkınca, dönüş yolunda vapur sefası üstüne, Kadıköy Çarşısı gezisiyle yetinmem gerekti. 
Daha vapurdayken Baylan'da şöyle güzel bir tatlı yesem diye hayal kurmaya başlamıştım. aklımda trüf vardı. sonra menüye bakarken montebianco aklımı çeldi. İyi de olmuş, gayet hafif ve leziz bir kestane püresinden yapılmış bu  tatlı gönlümü fethetti. 
Şuraya Baylan klasiklerinin ekleyeyim, merak eden olursa bakabilsin diyerek.




Bu siklameni, iki ay önce almıştım. Uzun süre nazlandı, tek tük çiçek verdi. Sonra hava soğuyunca kendini buldu ve mutlu mesut açmaya başladı. Yerini sevdi, derler ya... Öyle!

7 yorum:

  1. Günaydın.
    Of of dedim Baylan Pastanesini duyunca 😊 ben klasik Kupgriye yiyenlerdenim. Bizi kızda trüf yiyenlerden.
    O kadar uzun zaman oldu ki sergi gezmeyeli. Son bir senedir böyleyim. Sirkelenmem lazım dedim okurken.
    Selamlar, sevgiler 🤗

    YanıtlaSil
  2. Günaydın Satır Arası,
    Kızım da Kup Griye'cidir. :) Denemediyseniz Elmalı Turta da öneririm.
    Sergiler ufuk açısı oluyor, kaçırmamalı. Ne var ki, çoğu Avrupa tarafında, üşenmeyip gitmek lazım.
    Ancak, blogunuzda gördüm ki, siz de boş durmuyor, güzel kitaplar okuyorsunuz. Bu da güzel. :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir dahakine "elmalı turta" deneyeceğim. Okumayı da müze, sergi gezmeyi de çooook seviyorum.
      Sevgiler 😚

      Sil
  3. Montebianco ilk defa duyuyorum. hemen inceledim tabi ki :D Çok leziz gözüküyor. Afiyet olsun. Ben de bu aralar dondurmalı irmik helvasına takıldım kaldım... Her dışarı çıktığımda kendimi helvacının önünde buluyorum :))

    YanıtlaSil
  4. Montebianco meselesine ilk okumamda ben de takılmıştım! İnsan İstanbul'da yaşayan biri için rutin sayılacak anları okurken bir taşralı olarak daha geniş bakıyor sanırım. Mesafeleri ve bahsedilen noktaları daha derin görüyor, bir de vapurlar olunca yazıda, mesele daha da bir çoğalıyor, kelimeler bir potada eriyip insanı içine buyur eden görsele dönüyor. Rüya gibi... Anlatım da önemli tabii! İyiyim yani:)

    YanıtlaSil
  5. Şebnemciğim,
    Montebianco leziz sahiden. :)
    Dondurmalı İrmik Helvası da hiç fena fikir değil, bu arada. İrmik helvası evde yapılmalı gibi gelir bana ya da öylesi daha alıştığım usulde. Evde yapılmış dışında sadece Sultanahmet'teki Köfteci Selim Usta'nın irmik helvasını beğeniyorum.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Buraneros,
    Gelecek defaki İstanbul gezmenizi kış mevsimine denk düşürürseniz Montebianco'lu olacak, anladığım kadarıyla. Yazın olursa da üzülmeyin, Kup Griye her dem mevcut nasılsa. :)
    Gelelim taşradan bakma halinize... Ben de buradan taşrayı izlerken iç çekiyorum biliyor musunuz? Her yere yakınca ulaşılıyor, çeşitli lezzetler el altında, adı batasıca AVM'de de olsa sinema var! Üstüne üstlük tren seyahati bonus ve en önemlisi çılgın kalabalıktan uzaksınız, daha ne olsun? :))

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!