Sait Faik Abasıyanık'ın Son Kuşlar öykü kitabını okuyordum.
Bu sabah erken uyandım, son öyküyü okuyup bitirdim. Oğlum, gece yatarken "sabah uyandırma anne" demişti, ayaklanıp patırtı yapmayayım biraz daha oyalanayım derken uyumuşum.
Keşke rüya görmüş olsam ve rüyamda Burgazada'da yürüyor olsam diyeceğim, rüyasız uyumuşum.
Burgaz'ı en çok severim, adalar arasında. Sonra Heybeli gelir, Büyükada ve Kınalı son ikideler.
İstiyorum ki, yakın zamanda yeniden Burgazada'ya gideyim ve orada Sait Faik'in Burgaz'ını arayayım.
Bulamayacağım, nerdeyse kesin.
Çünkü, en başta adaları çevreleyen deniz, o öykülerde anlatılan "hala dibi gözüken yeşille mavi arasında" deniz değil. O rengin adı bile başka güzel, tirşe rengi.
Balıklar bitti, kuşlar artık gelmiyor.
Tam da yazarın 1952 yılında yazdığı Son Kuşlar öyküsünün son paragrafında anlattığı gibi:
"Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi."
Sait Faik'i tekrar okuduğuma çok memnunum, yazdıklarını içim sızlayarak okumuş olsam da...
Bir usta kolayına usta olmuyor ve boşuna usta olarak anılmaya devam etmiyor.
İyi ki "yazmasam deli olacaktım" dürtüsüne bunca kapılmış ve o güzelim öyküleri yazmış Sait Usta.
İlk bakışta konusu kısıtlı sanabilirsiniz, sadece Burgaz'ı, onun doğasını, insanını anlatıyor deyip geçebilirsiniz. Oysa o küçük ada ve bir avuç insan bütün dünyanın ve ona bakışın yansıması.
Bu günün yürüyüşünden, bitkilerin ortaklaşa yaşamalarının tatlı bir örneği.
Bilemiyorum, koca palmiye üzerine yerleşen hindibadan şikayetçi midir?
Hindibanın mutlu olduğu kesin, hava biraz ılınınca sapsarı açıvermiş.
Ne güzel yazmışsın, tekrar okumak istedim ben de Sait Faik kitaplarını şimdi. Bence daha çok kitap yazısı yazmalısın.
YanıtlaSilSerpilciğim,
YanıtlaSilSait Faik'i durup durup tekrar okumalı. Zaman içinde değeri artan yazarlardan, bence.
Okuyup da yazamadığım bir kaç kitap var, aklımda, yazacağım. :)
"benden Hikayesi"ni izlemiş miydin? İzlemiştin galiba değil mi? Sanki öyle hatırlıyorum, ne kadar güzel bir belgeseldi...
YanıtlaSilLeylakcığım,
YanıtlaSilİzlememiştim. Şimdi fragmana baktım, bir de daha uzun bir parçasını izledim. Son Kuşlar zihnimden gözüme doğru harekete geçmiş gibi oldu.
Bugünün önemli faaliyeti filmin tamamını izlemek olacak. Hatırlattığın için teşekkürler. :)
Dün okudum yazıyı, Sait Faik olunca söz konusu olan, durup bir daha okumalı insan! Öyle yaptım bende, dönüp 3.kez okudum.:) Toplu hikayelerinden birini okumuş, onla kalmıştım epey zaman önce... Sonra bir gün, epey sonra ama, Sait Faik okumalıyım, dedim:) Okudum. Neredeyse içimden bir yazar çıkacaktı... neredeyse:) İşte o zaman oturdum ve biraz da kendimi eleştiren; Bir Mektupta Sait Faik'ten Bahsetseydim, başlıklı bir yazı yazdım ki yazdığım yazıyı çok sevdim:) Affetmiştir herhalde beni, diye de düşündüm o zaman.:)) Candır ben için yani:)
YanıtlaSilSevgili Buraneros,
YanıtlaSilOkudum, Sait Faik yazınızı. Gerçekten pek güzel yazmışsınız.
Sait Faik okuyunca, insanın kendi içinden yazar çıkacakmış hissi, onun insanı ne kadar gerçek anlattığının göstergesi bence.
Ben de buraya yazmadan önce, Fazıl Say'ın Sait faik için yazdığı sahne eserini izledim. Çok beğendim.
Burada: https://youtu.be/_ki-hK1WOjY
Sevgili Ekmekçi Kız,
YanıtlaSilHiç haberdar değildim bu eserden ki uzun bir süre betonların arasında uğraş verince beton olmuşum o süreçte demek ben de, diye de düşündüm. Sadece başlangıcını izledim az önce ki solistler, "o..oooo!" dedirtti hemen. Sonra dedim, sen bunu şimdi net üzerinden izleme; tıpkı sahnede, canlı izliyormuş gibi bir sakin akşam planla, işte o zaman daha büyük bir ekrandan, izle. Ama önce sebep olan öyküyü oku, hatta elinin altında tut, da dedim.
Çok teşekkür ederim:)
Rica ederim.
YanıtlaSil"Derken karanfil elden ele" demiş ya şair.
Onun gibi. :)