Dün gece dolunay vardı, parçalı ay tutulması vardı, hava lodosa dönüyordu...
Üçü bir arada nefis karışım haline geldi ve uykuyla uyanıklık arasında acayip bir gece geçirdim.
Son olarak hava aydınlanırken TV'de bir temizlik yarışması izliyor ve o kafayla neler olduğunu anlamaya çalışıyordum ki dayanamadım ve uyuyup kalmışım bir kaç saatliğine.
Sabah kahvaltıdan önce kısa bir yürüyüş yaptım kendime gelirim belki umuduyla, işe yaramadı.
Dün camları silmiş ve bugün evi temizlemeyi planlamıştım. Uykusuz ve lodos vurgunu olunca temizlik planını rafa kaldırdım.
Bekleyen bir işi halledeyim bari düşüncesiyle önce THY önce web sayfasında sonunda iptal edilen uçuşun bilet iadesi işlemi için yarım saat uğraştım. Olmayınca zorunlu olarak çağrı merkezi aradım, hat defalarca meşgule düştü, makineye ulaştıktan sonra müşteri temsilcisine bağlanmak için onbeş dakika telefonda anons dinledim. En sonunda daha fazla dayanamayıp yarın sabaha erteledim, telefonu kapattım.
Çamaşır makinesini çalıştırdım, çiçekleri suladım biraz Hauser & Friends Konseri'nden bir kaç bölüm izledim, özellikle Ksenija Sidorova ile seslendirdikleri Libertango - ki, en sevdiğim, enerjisine hayran olduğum eserlerden birisidir- bölümüne bayıldım.
Aklımda gezen "bugün bir film izlemeliyim" düşüncesiyle daha önce izlemek amacıyla not aldığım 93 Yazı filmini buldum ve nihayet bingo! Çok iyi yapmışım, güne anlam katan bir hareket oldu.
93 Yazı / Estiu 93 genç bir yönetmenin ilk filmi. Altı yaşında, anne babasını henüz kaybetmiş bir kız çocuğunun yeni ailesiyle yeni hayatına başlamasını, yaşadıklarını izliyoruz.
Zaman günümüzle bazı benzerlikler taşıyor; başka bir virüsün AİDS'in henüz tedavi edilemediği, çok can aldığı, korkutucu olduğu yıllardayız. Ancak filmde AİDS'in adı bile geçmiyor, sadece anne babanın ölüm sebebi olduğunu anlıyoruz.
Filmin künyesine buradan bakabilirsiniz, tık!
Aslında film yönetmenin özyaşam öyküsünden esinlenmiş, yönetmen aynı zamanda filmin senaryosunun yazarı.
Çocuk oyuncular o kadar gerçekler ki, kameranın bir video kameraya benzeyen çekimlerinin de etkisiyle, film neredeyse belgesel gibi. Sakin akışlı bir film olmasına rağmen, ilgiyle, içten bir sevgiyle izledim.
Filmin yönetmeni Carla Simón ile yapılmış geniş kapsamlı söyleşi burada, okumanızı öneririm.
93 yazını ben de karantina döneminde severek izledim. Özellikle küçük kızın gözyaşlarına boğulması çok dokundu, tüm sıkışıp biriken duygular orada boşaldı sanki..
YanıtlaSilEvet, son sahnedeki o çözülüş etkileyici bir sahneydi.
YanıtlaSilBir yandan gerçeğin idraki diğer yandan yeni aileyi kabulleniş...
Güzel film. :)
Ben de bu dönemde izledim, etkileyiciydi. Netflix ve BluTV sağolsun, sıkıntımızı aldılar zaman zaman. Ben Uçan Süparge Sanal Festivalinde de çok iyi filmler izledim. Haftaya sanırım Filmmor sanalda açılacak, aklında bulunsun, iyi filmler olabilir...
YanıtlaSilB aralar pekçok film seyredicem diye not alıyorum ama hiç kendimi verip seyredemiyorum. Günlerde pek hızlı akıyor gibi.
YanıtlaSilLeylakcığım,
YanıtlaSilSanırım İstanbul Festivali de Haziran'da yeniden gösterimler yapacak.
Umarım ev işinden fırsat bulur ve izleyebilirim. :)
Mehtapcığım,
YanıtlaSilHepimizin ortak sıkıntısı aynı sanırım, dikkat dağınıklığı ve günlerin çok hızlı geçişi...
Sevgili Okul Arkadaşım,
YanıtlaSilFilmi izlemediğim gibi haberdar da değildim ki yazmaya sinema ile başlamış, bu nedenle bir blog yazarı olarak, blogların önemsenediği yıllarda galalara pek çok davet almış biri olarak üstelik, utanç da duyuyorum; bir süre -zorunlu olarak- sinemadan uzak kaldığım için:)
Fakat Libertango benim zaafım işte; elbette Piazzola'yı ayrı bir yere koyarak, yine bayıldığım, ilk anından itibaren tüylerimi diken diken eden ve gülümseten bu yorum için de şükran'dan öte bir tanımlama bulamıyorum, dinlediğim en etkili yorumlardan biriydi, kesinlikle:) Teşekkürler, yani:)
Çağrı merkezleri sıkmasın canınızı ki bu yeni normalimiz sanırım, geçende bankayı aradım ve inat ettim, tam 35 dakika sonra bağlandım ve ilk cümlem şükürler olsun, oldu:)
Sevgili Buraneros,
YanıtlaSilFilmler için utanmayın, zaman zaman hepimizin hayatında önceliklerimiz yer değiştirmek zorunda kalıyor. Diğer yandan filmlerin tümünden haberdar olmak mümkün değil, burada bloglarda birbirimizden aldığımız bilgiler oldukça işe yarıyor, o nedenle şanslıyız.
Çağrı merkezi maceramda önce sizin rekorunuzu kırdım ve müşteri temsilcisine yine ulaşamadım, sonra gecenin bir vakti uyanıp bir süre uyuyamayınca yeni bir deneme yaptım ve sonunda başardım, şükür!
Astor Piazzola'ya gelince, çook uzun yıllar önce İstanbul Festivali'nde onu grubuyla AKM Sahnesinde dinlemiş şanslı insanlardanım. Bir cümle içinde bunca nostalji ve güzel anı! :))
Libertango'yu ilk orada dinlemiş ve vurulmuştum. Her zaman o müthiş enerjisi ve yaşama sevinciyle beni sarıp sarmalayan bir eserdir.
Yıllar önce yine bu konuyla bağlantılı kısa bir yazı yazmıştım. Yazı kısaydı fakat altındaki yorumlarla oldukça zengin hale gelmişti. Orada Libertango'nun güzel yorumlandığı bazı başka kaynakları da bulabilirsiniz.
Buyrunuz : https://ekmekcikiz.blogspot.com/2009/02/yeni-baslayanlar-ve-her-daim-hayran.html