Bugün yine geçmişe yolculuk var buralarda.
Dün akşamüstü yürüyüşten dönerken mahallemizdeki ıhlamur ağaçlarının yağmurdan ıslanmış çiçeklerinin kokuları beni 1987 yılına ışınlayıverdi.
O sene bir yaz okuluna gitmiştim İngilizce öğrenmek amacıyla, Cambridge'deydi okul.
Temmuz sonunda yağmurlu bir gün okuldan çıkmış kaldığım eve gitmek üzere durakta otobüs bekliyordum.
Öyle dururken, burnuma tanıdık bir koku geldi. Nereden geliyor, ne bu?
Bakınırken durağın yanındaki ıhlamur ağacını gördüm. Kocamandı, dalları durağın üstüne yayılmıştı. Koku ondan geliyordu.
Az önce yağan yağmurdan sonra çiçeklerinin kokusu alabildiğine keskinleşmişti.
Umulmayan anda beklenmedik buluşmaydı; o koku, o ağaç, yağmur, memleket...
Hepsi bir arada.
On sene önce bu vakitler, ıhlamurlar açmış hafızamda yine, aşağıdaki yazı oradan.
İşten çıkar yürürsünüz, biraz yorgun biraz bezgin.
Yokuş aşağı kaptırmış giderken, bir şey olur; derin bir nefes almak gerekir.
O nefesi alınca anlarsın, beklediğin olmuş; ıhlamurlar çiçek açmış.
Rüzgâr denizden doğru hafif hafif esmekte, ıhlamur çiçeği kokusu genzini doldurmakta...
Bir başka Haziran'ın ıhlamur çiçekleri gelir aklına; minicik oğlun babasının omuzunda, uzanıp bir ıhlamur çiçeğini koklarken...
Çok daha eski bir Temmuz sonu gelir aklına, uzak bir ülkede, tek başına otobüs beklerken altında durduğun ağacın ıhlamur olduğunu anlamanın yağmurun yağmasıyla olduğu...
İskeleden eve doğru yürürken sokaklar boyunca yine duyarsın o kokuyu, "bizim mahallede ne çok ıhlamur varmış, ne güzel !".
Boğaz kenarındaki bir ev gelir aklına, çocukken yaz aylarında bahçesinde oynadığın.
İşte o bahçenin girişindeki ıhlamur ağacı sebeptir bunlara, her yaz başında o kokuyu aramana.
Yokuş aşağı kaptırmış giderken, bir şey olur; derin bir nefes almak gerekir.
O nefesi alınca anlarsın, beklediğin olmuş; ıhlamurlar çiçek açmış.
Rüzgâr denizden doğru hafif hafif esmekte, ıhlamur çiçeği kokusu genzini doldurmakta...
Bir başka Haziran'ın ıhlamur çiçekleri gelir aklına; minicik oğlun babasının omuzunda, uzanıp bir ıhlamur çiçeğini koklarken...
Çok daha eski bir Temmuz sonu gelir aklına, uzak bir ülkede, tek başına otobüs beklerken altında durduğun ağacın ıhlamur olduğunu anlamanın yağmurun yağmasıyla olduğu...
İskeleden eve doğru yürürken sokaklar boyunca yine duyarsın o kokuyu, "bizim mahallede ne çok ıhlamur varmış, ne güzel !".
Boğaz kenarındaki bir ev gelir aklına, çocukken yaz aylarında bahçesinde oynadığın.
İşte o bahçenin girişindeki ıhlamur ağacı sebeptir bunlara, her yaz başında o kokuyu aramana.
Pek hoş kokuluydu Sevgili Okul Arkadaşım, eskiye gidip oradan okumak ama yorumu buraya yazmak:) Bir fark var mı? Bence var:)
YanıtlaSilFark, aradan geçen yıllarda değişen bakış açıları veya aynı kalan duygular olabilir. Bilemiyorum Sevgili Okul Arkadaşım. :)
SilNe tesadüf bugün ben de fizikten dönerken Yüksel Caddesi'nde ıhlamurların kokusuna ve dokusuna hayran hayran yürüdüm. Şahane bir ağaç bu...
YanıtlaSilAh evet! Ankara'da da ıhlamur kokusu anılarım vardı, eski yıllardan. :)
SilÇok zarif bir ağaç, dalı, yaprağı, çiçeği... :)
Münih’te de bu sıra her yeri ıhlamur bastı, ben de aynı kokular hisler ve hatıralar arasında yürüyorum :) çok hoş satırlar, okumaya doyamadım!
YanıtlaSilIhlamur mevsimini tutturmuşuz C.ciğim. :)
SilO sene Cambridge'de Temmuz sonunda açtıklarında çok şaşırmıştım, oysa şaşırmamalıydım. Gelincikler de Temmuz başında açmıştı. :)
ennnn sevdiğim kokulardan biridir ıhlamur ağacının o hafif baygın kokusu. ve nasıl da anıları çağrıştırıyor kokular değil mi?
YanıtlaSilKokular, doğrudan anıların içine fırlatıp atıyor insanı. Koku hafızası denilen şey, müthiş bir şey! :))
Silbayılırııım ,bir ıhlamur, bir iğde bir de mimoza ağacı kokusuna.
YanıtlaSilAhh ah! Üçünü de çok severim. :)
Silah tam mevsimi şimdi, yaseminlerin zamanı geçiyor ıhlamur başladı..
YanıtlaSilBu sene yaseminler ne kadar coştu bizim buralarda anlatılmaz. :)
SilMarmara'nın sizin tarafında da öyle mi?
Koku ve hafıza ilişkisinin şahane bir kanıtı:)
YanıtlaSilGüzel kokular, güzel anılar... :)
Sil