Sevgili F. hanım bize sorular sormuştu, bir defasında.
Soruların en önemlisi "dışarıdan bakıldığında görülen özelliğiniz nedir" idi.
Ben pratik zekalı, güler yüzlü, bardağın dolu tarafını gören birisiyim dedim.
Onun sorduğu "nasılsınız" sorusunun cevabı aslında aşağıdakiler gibiymiş.
Mükemmeliyetçi misin, başkalarını memnun etmeye mi uğraşırsın, güçlü olmaya mı çalışırsın, taşıyacağının üstünde yük taşır mısın, hep geç mi kalırsın bir şeylere yetişmeye mi uğraşırsın?
Bunlara yönergeler / driver denirmiş ve bunlar çocukluğumuzdan itibaren bizi etkiler, nasıl kişiliği olan insan olacağımızı belirlermiş.
Yönergeler ve şifreleriyle ilgili notlar almışım o vakit.
J. Lahiri'nin kitabını okurken kahramanın kendisini didiklediği, anlamaya çalıştığını gözlerken aklıma geldi, aradım taslakta buldum, bulmuşken aktarayım dedim.
1 - be perfect / mükemmel ol
mükemmel insanın korkusu kendini kaybetmek, kendi kontrolünü kaybetmek üzerinedir.
2- pleased others / başkalarını memnun et
kendi duyguların önemli olmadığını düşünmek, geri planda durmak
3- be strong / güçlü ol
güçlü insanların sıkıntısı duygularını yaşayamamak, bazı durumlarda fiziksel sıkıntılarını yaşayamamak
4- try hard / kendini zorla
güçlerinin üstünde yük taşırlar
5- hurry up / acele et
yaşamın kendisi ürkütücü gelir, hep geride kalışları ondandır.
Bitkinin alacası ise dışında, görüldüğü gibi...
İnsanın kendini tanıtması zor. Şıklar arasında güçlü ol ,bana uygun geldi. Mükemmel olmaya hiç çalışmadım ama güçlü olmaya çalışırım, olduğumu da düşünüyorum.
YanıtlaSilMehtapcığım,
SilÇok zaman oldu yazmıyorsun, yazılarını özledim. Önce onu söyleyeyim. :)
Haklısın insanın kendini tanır hale gelmesi imkansız değilse de çok çaba gerektiren bir eylem, hayat boyu sürüyor diyebiliriz. :)
bir süredir ekrana bakıp, okuyorum tekrar tekrar. hangisiyim ben? belki hepsi, bildiğim ise, çoğundan kurtulmak istediğim!
YanıtlaSilSanırım ben de birden çoğuna uyuyorum, ama gördüklerim pek de içimi açmadı :)
SilTam olarak öyle Şulem, çoğundan birer parça var içimizde. Hangisinin farkına varır ve aşabilirsek, yanımıza kâr kalıyor.
SilMimozacığım,
SilKendime tuttuğumuz aynalar bakması en zor olanlar, sanırım. :)
Bu konuyla ilgili İyi hissetmek kitabını şiddetle öneririm herkese. Yukarıda yazanlar çok güzel bir özet, kitapta hepsinin ayrıntısına inmiş. Şema terapi temelli bir kitap. Psikanalizden sonra beni en çok sarsan ve şaşırtan ve nokta atışı dediğim bilgiler buldum içinde. Belki 4 ve 5 yoktur. Emin olamadım şimdi.
YanıtlaSilİlk okuduğumda insanın alacası içindedir sözünü anlamamıştım. Ne güzel sözmüş.
Şule'ye katılıyorum, hepsi bende de var galiba ve keşke olmasalar.
Sen adını yazınca kitaba baktım şimdi, yazarı Dr. David Burns sanırım. Kitap tanıtımını okudum, kendi başımıza çaba göstermektense böyle bir rehberle hareket etmek, daha rahatlatıcı olmalı. :)
Sil"İnsanın alacası içindedir", Anadolu'nun bilgeliğinin damlalarından biri, bence. :)
Evet aynen o kitap Dr. Burns. Ben hala zaman zaman dönüp okurum.
SilKadim Anadolu bilgeliği...
İnsanın kendini tanımlaması biraz zor oluyor eskiden arkadaşlarıma sık sık kendimle ilgili sorular sorardım hep mükemmel olmaya çalışırdım ama pandemiden beri baya salmış durumdayım belkide iyi olan budur
YanıtlaSilİnsanın kendini tanımlaması da tanıması da en zorlayıcı konular galiba. Bir bakıma, tüm ömür boyunca zamanımızı kendimizi tanıma tanıma/bilme üzerine uğraşarak geçiyoruz.
SilHerkesin mükemmel tanımı farklı ise, şöyle bir soru olabilir; mükemmel olmak gerekli mi ? :)
Kesinlikle öyle ben kendimi kestiremiyorum mesela daha önce karşılaşmadığım her hangi bir olay karşısında nasıl tepki vereceğimi bilemem. Kendimi aynadaki gibi her an göremediğim için nasıl bir izlenim bıraktığımı bilemem birde kişiden kişiye kişiliğim değişir herkesi sevemem herkeste beni sevemez o zaman herkesin gördüğü benle benim anlattığım ben arasında tutarsızlık söz konusu olur Descartesin dediği gibi düşünüyorum o halde varım bu kadarı yeterli :) aksi taktirde kendimi tanımlayamam her gün sevdiğim tatlı yemek bile değişirken helee
SilZaman içinde fikirlerimiz, düşüncelerimiz, arkadaşlıklarımız gelişiyor, değişiyor.
SilAynaya bakınca gördüğümüzle bize ayna tutanların gördüğü uyumlanabiliyor.
Zamanla... :)
Ne tuhaf soruyu okur okumaz, gündelik hayatta güler yüzlü, iş hayatında stresli ve gergin derler herhalde demiştim. Yazıyı okudukça, kalıplar öğrenilenler aslında, varsa ailede sen de ister istemez onları alıp kendine yol ediyorsun. Annem neredeyse yukarıdaki maddelerin tamamını içeren ful-paket gelmiş dünyaya, ya da öyle öğrenmiş, öyle yol bulmuş kendine. Ben de belli bir yaşa kadar mükemmelliyetçi bir tavırla hayata bakar, başkalarını memnun etmek üzerinden kendimi tanımlar, güçlü olduğum kadar var olduğum gerçeği ile hareket eder, her konuda kendimi sonuna kadar zorlar, asla hayır diyemez, kendimi hep bir telaşenin orta yerinde bulurdum.
YanıtlaSilSonra bir aydınlanma geldi bana... Nerede, ne zaman olduğunu bilmediğim! Her geçen gün farkındalıkla bu temel varsaydığım ve ben olduğuna ikna olduğum kalıpları tek tek yıkarak ilerledim. Doğruyu, haklıyı, yapılması gerekeni, öyle öğrendiğim, oysa dünya üzerinde her insan kadar doğru, haklı ve yapılması gereken varmış diyerek, öğrendiklerimin yerine yeni öğretiler koyabildiğim, zamanla ve mekanla, insanla ve kültürle, o öğrendiklerimi yenileri ile değiştirdiğim bir döneme girdim. Bazen ve sıkça "iyi ki" diyorum. İyi ki hata yapıyorum, iyi ki hayır diyorum, iyi ki yavaşladım, iyi ki ben varım. Zaman yavaş aktığında da çok güzelmiş...
O aydınlanmaların geldiği zamanlar hayatın anlamını katlıyor değil mi? Bazen ikisi üçü bir arada paket halinde bazen tek başına yıldız gibi...
SilYine de o aydınlanmayı görmek için insanın kendisini açması gerekiyor, belki o nedenle bazısı ömür boyu aynı zigzagları çizerken, bazısı daha düz yollar bulabiliyor.
Öyle ya da böyle, bu içten yorum için teşekkürü ayrı bir borç bilirim, aydınlanmalarımızın şerefine! :)