Hatırladığım -daha doğrusu blogdan bulabildiğim- kadarıyla sinemada seyrettiğim son film Ocak 2020'de Marrige Story olmuş. Zaten ondan öncesinde Aralık 2019 ayında nefis bir yeniden izleme, Love Actually var.
Kaç zamandır aklımdan geçirip duruyordum, "sinemaya gitsem, sinema da sinema , sinemada film izlesem...". Gel gör ki pandemi sonrası 10 dakika mesafedeki butik AVM'mizin sinema salonları da, dolmuşla ulaşma mesafesindeki CKM'nin sinema salonları da bir türlü açılamadı, henüz. Daha uzağa gitmek için plan program gerekiyor, planlama için zaman gerekiyor, bu ara bende hiç olmayan şey onlar.
Ah bir de Sevgili Okul Arkadaşım en az haftada bir sinemaya gidip üstüne ballandırarak anlatıyor, içlenerek okuyorum. Üstüne üstlük kapalı kalabalık mekanlara hiç mi hiç girmeyen Şulem bile sinemaya gitmedi mi?
Yapılacaklar listemin ilk maddesinde bir aydır "Kurak Günler'i izle" notu her açtığımda göz kırpıyor, görünce kafamı çeviriyorum hemen kapatıyorum.
Bu sabah aklımda "bugün o gün, sinemaya gideceğim" düşüncesiyle güne başladım. İyi güzel de, işler bitmiyor, konular katlanarak çoğalıyor. İşleri yoluna soktum ve saat 14:30 civarında evden çıkacak hale geldim, hazırlandım, çıktım.
Önce kendi kendime bir çelme takasım tuttu, "hava ne kadar güzel, Kadıköy'e gitmişken Moda'ya doğru yürüsem mi?" Öyle ki bir yakınımı arayıp, bu fikrime onu da dahil etmeye çalıştım, işi varmış, başka zamana bıraktık.
Metrodan inişte çarşıya doğru yürürken ters kapıdan çıktım, yolu uzattım, yetişemem nasılsa dedim, sonra da kendime güldüm; ilk randevu heyecanıyla ayak sürüyen şaşkının ruh halindeyim, iyi valla!
Yokuş yukarı çıkıp Kadıköy Sineması'nı karşımda gördüğümde filmin başlamasına 5 dakika kalmıştı. Biletimi aldım, yerime oturdum, üç beş kişi daha geldi ve artık kaçarı yok, film başladı.
Salon büyüktü ve tıklım tıklım değilse de, doluydu. Maskemi tabiyatıyla ve yol boyu metroda olduğu gibi yine takmıştım.
Şimdi gelelim filme.
Kurak Günler'le ilgili haberleri Cannes'da yarışacağını okuduğumdan beri takip ediyorum. Neden, çünkü, yönetmen Emin Alper'in sinemada izlediğim filmi "Kızkardeşler"i çok beğenmiş ve daha önceki iki filmi Tepenin Ardı ve Abluka'yı ve digitale çektiği dizi Alef'i de ilgiyle izlemiştim.
Emin Alper'in filmlerinde bir çeşit kara film atmosferi kurduğunu düşünüyorum. Anlattığı çoğu karanlık, insanı derinden yaralayan konularla da birleşince bu atmosfer bana yorucu geliyor. İlginç bir şekilde yine de bu yorucu karanlığa bakmaktan kendimi alamıyorum.
Sanıyorum, kendimi anlatılana bakmaktan alıkoyamama halinin nedenleri, hikayenin her seferinde gerçek olduğunu bildiğimiz bir soruna dayanıyor olması, senaryonun kuvvetli olması, atmosferin çok başarılı kurulmuş olması, oyuncu yönetimindeki ustalık gibi sıralanabilecek önemli konular.
Bir de bu filmde görüntü yönetmeninin başarısı kadar, müziğin kullanımının müthiş etkileyici olduğunu, bestecinin çok etkileyici bir iş çıkardığını düşünüyorum.
ooo sen de kırmışsın şeytanın bacağını :) hayırlı olsun arkadaşım.
YanıtlaSilSağol canım. Azmettim ve kırdım o bacağı. ;-)
SilDarısı başıma, umarım benim şeytanın bacağı da 2023 de kırılır...
YanıtlaSilDarısı başına Leylakcığım, tez zamanda umarım. :)
Silelif key, ayın aydınlık yüzü ve sen de yazınca bu filmi işaret üçgeni tamam oldu başkanım. lakin ben de hala kapalı ve kalabalık alan hastalık tırıvırısı yüzünden uzak durduğum sinema salonuna sanırım nefesimi tutup yeni yılla beraber gireceğim haftaya.girersem yazarım. yazamazsm bilin ki girememişim demektir:)
YanıtlaSilBaşkanım, maskesiz asla tabii ki! :))
SilBir kaç sinema yazısı okumanın ve de sinema salonu önünden geçmenin de itici güç verdiğini belirteyim. :)
hala gidemediğim sinemalar , pek ihtiyaç duymamaya başladım.Malum ekranlarda o kadar çok film izliyoruz ki. Kurak Günler i çok methediyorlar, güzel film seçmişsiniz.
YanıtlaSilHaklısın Mehtapcığım, özellikle pandemi süresince ekran bağımlısı olduk, pek çok film dizi seyrettik. Yine de sinemada film seyretmenin büyüsünü hatırlamak bir başka keyif verdi. :)
SilSinemada film izlemeyeli epey olmuştu. Bu film galiba benim için de pandemiden sonra bir ilk. Buraneros'un insanı baştan çıkaran keyif anları sanıyorum ki her okuyucu için aynı etkiyi yaratıyyor, gıpta edilen bir eksiklik hali... Onun film yazısına da yazdığım gibi "Vurucu bir film. Yönetmen güçlü, kurgu akıcı, oyuncular o kadar iyi kotarıyor ki, gözünü ayıramıyorsun perdeden. Bölgenin temel sorunu üzerinden, ülkenin gerçeğini romantikleştirmeden çarpıcı bir dille anlatan senaryo ve elbette görüntü yönetmeninin gözü! Hele o son sahne. Pes dedirtiyor." ama senin de altını çizdiğin gibi müzik ortama, duruma ve hikayeye çok büyük bir destek.
YanıtlaSilBu nefis yoruma çok teşekkür ediyorum Evrenciğim, sözlerine samimiyetle katılıyorum. :)
SilHayırlı olsun Sevgili Okul Arkadaşım, bu güzel virüs size de bulaştı demek ki, artık işiniz daha kolay; dilerim yakın sinemalar da tez zamanda açılır:)
YanıtlaSilUmarım Sevgili Okul Arkadaşım, yakın mesafedeki sinemalar da açılır tez zamanda. :)
SilGerçi bilet fiyatları böyle uzaya ulaşmışken o sinemalara kim gider, nasıl işletirler, o da ayrı bir konu.
Bence harika bir iş yapmışsınız onca ayak sürümeye rağmen :)
YanıtlaSilFilmi sinemada seyredenlerdenim ve çok beğendiğimi söylemeliyim.
İyi seneler ve yeni senede bol filmler :)
Öncelikle iyi seneler diliyorum sevgili Sezer, mutlu günlerle gelsin. :)
SilEvet, doğrusu kendimi nasıl naza çektim, inanamadım sonradan ve güldüm halime. :))