İşte o inek zamanlarımda, sınav günleri ders çalışmak için saat kurup erkenden kalkardım. Kış günü, sobalı evde, sabaha karşı dona titreye ne çalışırdım, çalıştığımdan ne anlardım, kim bilir? Öyle yapmak gerek diye bellemiştim, annem babam da ses etmezdi bu yaptığıma.
Öyle ders çalışmakla uyuklamak arasında, battaniyeye sarılmış, masa başında dinelirken sabah ezanını duyardım, uzaklardan. O zamanın küçük kasabası, bir tane cami var herhalde.
"Uzak İhtimal"deki genç müezzinin, herkesler uyurken kalkıp sabah ezanını okumak için camiye gidişi, floresan lambasının ışığında ezan okuyuşu aklıma getirdi o günleri.
Başka bir şey daha aklıma geliverdi, filmden çıkışta.
İstanbul'daki ilk evimizde, bahçe bitişik-çapraz apartmanda aynı hizada oturan ailenin delikanlı oğluyla tül perde altından bakışırdık. "Aman o neydi öyle ses etmeden uzak uzak bakışmalar" diye, filmin kahramanlarına kızınca, anlattım bunu Arzu'ya. Şaştı kaldı, "aman, sakın bunu kimseye söylemeyin, karizma kalmaz, çizilir" dedi.
Eee, ama öyleydi! Geçmiş aradan otuz sene, hayatta boyunu posunu bile görmemişim delikanlının (bak, bu da komik! delikanlılık mı kalmıştır şimdiye?) ne karizması, ne çizilmesi...
Uzak İhtimal, bir İstanbul hikayesi anlatıyor:
İstanbul'un Tophane'sinde bir camiye atanmış, Ankara Beypazarlı bir taze müezzinin, Galata'da oturduğu apartmandaki kapı komşusu İtalyan asıllı Hristiyan kızla olan, doğrusu bir türlü olamayan ilişkisini, o eski mahalledeki eski (yaşlı mı demeli, eski usul demek daha doğru sanki) insanlarla olan ilişkisini, birarada yaşamanın ihtimallerini...
Sakin, usulcacık anlatıyor, hiç sıkmadan, durağanlaşmadan, hatta zaman zaman heyecan bile yaratarak.
Oyuncuları rollerine cuk oturmuş, yönetmen ilk filminde dilini bulmuş. Uzak İhtimal'in hikayesine kulak vermeli, sözü dinlenir bir film, bu.
.
gitmeden sevdim ben bu filmi. en kisa zamanda izlemeliyim...
YanıtlaSilHımmm, sanırım görünce sevceksin.
YanıtlaSil:))
Dün gece izledim filmi. Çıktığımda Beyoğlu'nun gece yarısı tenhalığında yürürken Clara'yla Musa'yı aradı gözlerim. O saatte, hele de Beyoğlu gibi yerde ne işleri var onların, nasıl izledin filmi diyeceksiniz. Biliyorum ama İstanbul'a o kadar yakışan iki karakterdi ki, yanımdan yürüyüp geçenlerden biri olacaklarını düşündüm. Kesinlikle etkili ve naif bir film Uzak İhtimal. Sessizlikte ne çok ses gizli öyle değil mi?
YanıtlaSilBu ara ardarda aynı filmleri izliyoruz galiba Ekmekçi bacım, ben de çok sevdim filmi; sakin, duru, sessiz akan bir su gibi geldi bana o Clara. Musa da elinde sapanı suyun kenarında dikilen ama bir türlü taş atamayan kasaba çocuğu. O floresan ışıklı erken sabahlar benim de ruhumu dondurdu. Yazın İstanbul'a gittiğimde Saint Pierre Kilisesi'ne götürmüştü bir arkadaş bizi. Onu da bir işaret gibi algıladım filmde görünce.
YanıtlaSilHadi bakalım sırada "11'e 10 Kala" var izlemediysen. Seyret ve paylaş bizimle. Sevgiler...
Fena halde merak uyandırıyorsun insanda :)
YanıtlaSilŞule'nin dediği gibi, ben de gitmeden sevdim bu filmi. Vizyon filmi izleyememe takıntımı yenip, izlemeyi çok istiyorum. Sağol canım, sen de yine güzel anlatmışsın.
YanıtlaSilben en çok ' iki dil bir bavul' u merak ediyorum, o nasıl aceba:P
YanıtlaSilZerocuğum,
YanıtlaSilKesinlikle haklısın, onlar birer İstanbul karakteri, kökleri bu şehrinde dışında bile olsa...
Galiba bu şehir, insanını seçiyor ve kendisine benzetiyor.
:))
Filmde düşündüğümden fazlasını buldum, çok memnunum.
Leylakcığım,
YanıtlaSilEvet, bu aralar sinema senkronumuz denk düşmüş. :))
Önceki gün sende 11'e 10 kala'yı okumuştum. Ben gördüm ve yazdım aslında onu. Şurda:
http://ekmekcikiz.blogspot.com/2009/09/her-nesnenin-yedegi-olabiliyor-da.html
Ben de filmdeki kiliseyi merak etmiştim, şehrimizin misafiri olarak benden öndesin bak, görmüşsün bile!
:)))
Ebrucuğum,
YanıtlaSilBendeniz meraki bir tipim. Merak ettiğim şeyi illa ki öğrenmeliyim.:)))
Anlaşılan, öğrenmek yetmiyor, size satmadan rahat edemiyorum.
:)
Zeynepcim,
YanıtlaSilBulduğunda, seyret sinemada.
Bence bu desteğe değer bir film. Hem de ilk film ki, daha da önemli bu destek.
:))
Elektracığım,
YanıtlaSilVay vay!
Senin merakın benden bir adım önde gidiyor.
Arkası yarın şekerim, arkası yarın!
:P