EKMEKÇİKIZ tam 14 yaşında artık.
Dolu dolu geçen 14 blog yılı, 14 yaşam yılı.
Aşağıdakiler ilk yazı ve 3. yıl yazısı.
Aradan geçen zamanda "737" başlıklı olana eklenebilecek yeni bir sözüm yok, sanırım. Tek bir şey belki, bu yazı 2183. oldu.
İyi ki buradayım, iyi ki yazabiliyorum, iyi ki okuyabiliyorum, iyi ki blog arkadaşlarım var.
*****************
İŞTE BAŞLIYORUZ!
BUGÜN BÜYÜK GÜN
Bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim ... İşte başlıyoruz.
Bakalım ikinci postamı yarın sabah yazabilecek zamanım olacak mı?
Şimdilik iyi geceler.
Bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim ... İşte başlıyoruz.
Bakalım ikinci postamı yarın sabah yazabilecek zamanım olacak mı?
Şimdilik iyi geceler.
Tarih : 23 Kasım 2006
*****************
737
Şu başlıktaki sayı da ne diyeceksiniz?
Demediyseniz de hatırım için demiş olun.
Bu postun, bu blogdaki kaçıncı yazı olduğunu gösteren sayaç öyle diyor.
Daha önce 736 yazı yazmışım, bununla 737 olmuş.
Uçak modeli gibi. Komik.
Asıl komik olan, benim burada bunları yazıyor olmam, gibi geliyor bana.
Bundan tam üç sene önce blog yazmaya başladığımda, bu kadar yazı yazacağımı aklımın ucundan bile geçirmemiştim.
Kardeşim, bende ne çene varmış!
Ne çok lafım varmış söylenecek, ne çok fikrim varmış yumurtlanacak...
Ekmek diye başlamıştım, sonra hoop en sevgili sevgilime atlamışım; sinema.
Yaz yaz yaz, 130 tane sinema yazısı olmuş. Pek çok insan için üç senede bu kadar film görmüş olmak akla ziyan bir davranış sayılabilir. Siz bir de görüp de yazmadıklarımı bilseniz...
Ekmek diye başlamışım da sonra ekmeği boşlamış mıyım?
Yoo! Bunca zamanda ekmek ustası oldum çıktım, yediniz bilirsiniz.
Yine de mutfak maceralarıma göre daha az yer tutuyorlar.
Macera da macera hani... Kimi kez bir reçel denemesi, kimi kez uydurulan, icat edilen bir yemek, kimi kez tarifine göre yapılan bir tatlı, bazen kurabiye, kek, börek, limonata.
Sonra İstanbul yazıları var. Onlar da ekmek-mutfak ekseni kadarlar yaklaşık.
Canım İstanbul, sevgili İstanbul; adasıyla, gündelik hır gürüyle, bitkileriyle, konserleriyle, sergileriyle, kafanı kaldırıp gökyüzüne baktığında gördüğünle, İstanbul.
Meşhur gezmelerim var, yolculuklarım. Eski, yeni, özenilen, kıskanılan, istenilen, sıradan, özel, ama hep olacak hep olmasını istediğim.
Sevgili bitkilerim sonra, adını öğrenip yazdığım ağaçlar, kışın vazoyu süsleyenler, evimde yetiştirdiğim çiçekler, yazın bahçede açanlar ve canım erguvan ağacım.
Aa! Bak şimdi! Resim, tiyatro, sergi, konser var, es geçilir mi?
Ya kitaplar, çocukluğumdan beri can dostum olan?
Olmazsa olmaz; müzik, müzik, müzik.
Bir de gündelik yaşam diye bir başlık ki, yazıların yarısı nerdeyse.
Eh, olacak o kadar, günlük bu, adı üstünde.
Ne diye sıraladım ki, marifetlerimi?
Nerden çıktı şimdi bu, onu da yazmışım bunu da etmişim aferin bana öyleyse kabarması?
Boş geç marifetlerini, boş geç!
Asıl önemlisi, bu blog, bu yazılar sayesinde kazandığım hazine. Öyle bir hazine ki, ne iyi etmişim burada yazıyorum dediğim.
İnsanlar tanıdım blog sayesinde.
Sanal arkadaşlar, tanışlar.
Ruhu yazısına benzer, içinin aydınlığını yüzünde gördüğüm, en olmadık zamanlarda "teşekkür ederim, hayat" deme keyfini yaşatan dostlar.
Demediyseniz de hatırım için demiş olun.
Bu postun, bu blogdaki kaçıncı yazı olduğunu gösteren sayaç öyle diyor.
Daha önce 736 yazı yazmışım, bununla 737 olmuş.
Uçak modeli gibi. Komik.
Asıl komik olan, benim burada bunları yazıyor olmam, gibi geliyor bana.
Bundan tam üç sene önce blog yazmaya başladığımda, bu kadar yazı yazacağımı aklımın ucundan bile geçirmemiştim.
Kardeşim, bende ne çene varmış!
Ne çok lafım varmış söylenecek, ne çok fikrim varmış yumurtlanacak...
Ekmek diye başlamıştım, sonra hoop en sevgili sevgilime atlamışım; sinema.
Yaz yaz yaz, 130 tane sinema yazısı olmuş. Pek çok insan için üç senede bu kadar film görmüş olmak akla ziyan bir davranış sayılabilir. Siz bir de görüp de yazmadıklarımı bilseniz...
Ekmek diye başlamışım da sonra ekmeği boşlamış mıyım?
Yoo! Bunca zamanda ekmek ustası oldum çıktım, yediniz bilirsiniz.
Yine de mutfak maceralarıma göre daha az yer tutuyorlar.
Macera da macera hani... Kimi kez bir reçel denemesi, kimi kez uydurulan, icat edilen bir yemek, kimi kez tarifine göre yapılan bir tatlı, bazen kurabiye, kek, börek, limonata.
Sonra İstanbul yazıları var. Onlar da ekmek-mutfak ekseni kadarlar yaklaşık.
Canım İstanbul, sevgili İstanbul; adasıyla, gündelik hır gürüyle, bitkileriyle, konserleriyle, sergileriyle, kafanı kaldırıp gökyüzüne baktığında gördüğünle, İstanbul.
Meşhur gezmelerim var, yolculuklarım. Eski, yeni, özenilen, kıskanılan, istenilen, sıradan, özel, ama hep olacak hep olmasını istediğim.
Sevgili bitkilerim sonra, adını öğrenip yazdığım ağaçlar, kışın vazoyu süsleyenler, evimde yetiştirdiğim çiçekler, yazın bahçede açanlar ve canım erguvan ağacım.
Aa! Bak şimdi! Resim, tiyatro, sergi, konser var, es geçilir mi?
Ya kitaplar, çocukluğumdan beri can dostum olan?
Olmazsa olmaz; müzik, müzik, müzik.
Bir de gündelik yaşam diye bir başlık ki, yazıların yarısı nerdeyse.
Eh, olacak o kadar, günlük bu, adı üstünde.
Ne diye sıraladım ki, marifetlerimi?
Nerden çıktı şimdi bu, onu da yazmışım bunu da etmişim aferin bana öyleyse kabarması?
Boş geç marifetlerini, boş geç!
Asıl önemlisi, bu blog, bu yazılar sayesinde kazandığım hazine. Öyle bir hazine ki, ne iyi etmişim burada yazıyorum dediğim.
İnsanlar tanıdım blog sayesinde.
Sanal arkadaşlar, tanışlar.
Ruhu yazısına benzer, içinin aydınlığını yüzünde gördüğüm, en olmadık zamanlarda "teşekkür ederim, hayat" deme keyfini yaşatan dostlar.
Tarih: 23 Kasım 2009
iyi ki , nice senelere de bu arada ...
YanıtlaSilCanım canım Ekmekçi Kız, iyi ki açmışsın, açmışım blogları. İyi ki önce sanal, sonra gerçek arkadaş olmuşuz. Blogdaşlarımın en özellerinden biri olduğunu söylememe gerek yok, biliyor olmalısın. Nice yıllar sağlıkla yaz, yazalım, görüşelim, buluşalım. Kutlu olsun blogun doğum günü, 3,5 yıl büyük ablası olarak Ekmekçi Kız'ın önünde Leylak Dalı hoş bir reverans yapar, hep yaz, hep iyi ve sağlıklı ol...
YanıtlaSilEkmekçi Kız doğum gününü kutluyorum, nice güzel, bol okumalı paylaşımlara..
YanıtlaSilNice yaşlara, nice yazılara sevgili Ekmekçi Kız <3
YanıtlaSilSevgili Ekmekçikız,
YanıtlaSilSevgili Okul Arkadaşım,
Şu üst kısmı yazdım ve kaldım, öylesine denize doğru bakıyorum ki nereden başlayacağımı bilemedim. Tarihe baksam yakın, bir kaç yıl önce... ama hissime baksam taaa zaman önce... Gibi.
Arkadaşlığınızı çok sevdiğimi söylersem ve arkadaşınız olmayı... ve iletişimin tadını elbette, yine de anlatamadığıma kanaat getiririm sanırım, ki öyle işte:) Rastladığıma çok memnunum yani:) Ve iyi ki bloglar var!
Kutlu olsun doğum gününüz :)
Kutlarım bloğunuzu daha nice yıllara.
YanıtlaSilNice mutlu, başarılı yıllara. :)
YanıtlaSilSevgili Dilek,
YanıtlaSilHoşgeldiniz ve teşekkür ederim. :)
Leylakcığım,
YanıtlaSilCanım Blog Kardeşim, :)
Şahane reveransına aynı şekilde zarif bir reveransla karşılık veriyorum.
Biz azimle blog yazmayı sürdürelim, elbet günün birinde yine tatlı tatlı yüz yüze sohbet edeceğimiz günler de gelecek.
Değerli dostluğun için teşekkürlerimle...
Sevgili Mehtap,
YanıtlaSilHep birlikte okumalı yazmalı güzel günlere...
Sevgiler.
Sevgili Mimoza,
YanıtlaSilDilerim öyle olacak, hep birlikte diyelim. :)
Sevgili Buraneros,
YanıtlaSilSevgili Okul Arkadaşım,
Öylesine denize doğru bakışınızı teşekkürle aldım, ben de o pencereden bakmış kadar oldum. :)
Ben de arkadaşlığınızı ve blogunuzu çok sevdim. Bir başka şey daha var aklıma geldikçe beni gülümseten, aynı lisenin koridorlarında hiç yan yana gelmiş miydik acaba? Bir zaman makinesiniyle gidip bakmak imkanımız olmadıkça bu sorunun cevabını hiç bilemeyeceğiz, değil mi? Yine de, burada tanışmamız tesadüfleri sevmemin armağanı olsa gerek.
Teşekkür ederim.
Sevgili Parıldayan Çiçek,
YanıtlaSilEkmekçikız adına teşekkür ederim. :)
Hep birlikte yazmak, okumak dileğiyle.
Sevgili Gizli Pencere,
YanıtlaSilTeşekkür eder, sevgilerimi iletirim. :)
Komşum Ekmekçikız, nice bol yazmalı, okumalı yıllara...
YanıtlaSilNice seneler, mutlu yaşlar Ekmekçikız'a! Demek yaş öndörtlere varmış. Vay vay vay. Tebrikler tebrikler! Yeni keşfettim, ama artık peşinizdeyim. :) Sevgiler...
YanıtlaSilNot: On Body and Soul mesajınızı aldım, beğenmenize pek sevindim. :)
Ne kadar doğru zamanda keşfettim bu blogu :) Mutlu yıllar :) Dilerim 20 olsun, 30 olsun :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilSevgili Emekli Hayat,
YanıtlaSilTeşekkürler komşum.
Mahallemizin yazısının eli kulağında. :)
Sevgili Neslihan,
YanıtlaSilBen de tanıştığımız için çok memnunum, vesile olan blog arkadaşlarıma teşekkür ederim. :)
Yaş ilerliyor evet, şu ergenliği kazasız belasız aşarsak, yakında reşit olabileceğiz. :))
Sevgili Mutlu Anlar Kolleksiyoncusu,
YanıtlaSilsizin için doğru bir anda rastlaşmış olmamız beni de sevindirdi, doğrusu.
O zaman, neşeli sevgiler benden de. :)
sevgili çavdar teyzem, varlığının ışıltısıyla geçen onca yıl ne güzeldi... hep öyle olsun, hep sürsün.
YanıtlaSilNe guzellll daha nice yılları olsun yazılarınızın 🙏🏻🌺
YanıtlaSilİsminiz ilk dikkatimi çekmişti sonra paylaşımlar. Daha cok yazın biz okuyalım :)
Sevgili Hafif Abiciğim,
YanıtlaSilNe güzel sizi burada görmek! Yaşasın kutlamaları kaçırmadınız. :)
Bugün aklımdan geçiyordunuz, döndünüz mü İstanbul'a sağlığınız nasıl diyerek.
Blog dostluğumuza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sevgili Satırarası,
YanıtlaSilBlog adımı ben de çok seviyorum. :)
Dilerim hep yazalım ve birlikte okuyalım.
yok dönmedim, dönmeyi de düşünmüyorum açıkçası doktor randevularım dışında. gerçi burnumun dibine kadar geldi mendebur cavit bey ya neyse! sosyal medyadan da beş aydır uzağım, ilk kez şimdi girdim. bu yeni cavit'li hayatta ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim işte, acayip, gerçeküstü, alışılması zor bir hayata yuvarlandık hep birlikte.. bütün dünyada mutlu sonla biter umarım bu korku filmi.
YanıtlaSilne kadar münasebetsizim!.. kutlama havasını cavit'le zehirledim... affet sevgili çavdar teyzem.
YanıtlaSilAşkolsun Hafif Abiciğim,
YanıtlaSilAldığımız nefes kadar gerçek o Cavit bey, ne yazık ki. Sizin benim yapabileceğimiz bi şey yok, sıkmayın canınızı. Yaşadığımız günlere bu da anı olacak, umuyorum yakında.
Sevgiler.
nice on dört yıllara, kutlu olsun.
YanıtlaSilMithad Bey hoşgeldiniz!
YanıtlaSilİyi dileğinize teşekkür ederim. :)
Nice nice güzel yazılara diyorum ♥
YanıtlaSilNeden bilmiyorum ama size her uğradığımda garip bir his kaplıyor içimi... Garip derken sakın kötü anlaşılmasın, tarif edemediğimden dolayı garip kelimesini kullandım :))
Hep yazın, hep yazalım inşallah ♥
Şebnemciğim,
YanıtlaSil"Garip" ve "tarifsiz" his için teşekkür ederim, anladım ben onu. :)
Evet, hep beraber yazalım, okuyalım, keyifli blog dostluğunu paylaşalım.