Meğer Sümüklüböcek beni sobelemiş, üstünden üç gün geçince haberim oldu.
Sobe, mim derken kim bunlar, ne yaparlar, ne düşünürler sorularının cevapları peşindeyiz. Ya da sadece yazmak, okumak istiyoruz.
İşte! Gördünüz!
Meraklıyım, öğrenmeyi bunun için de soru sormayı severim.
Sonra, blogumun sağ tarafında sıralı kitapları, filmleri, müzikleri, ağaçları, çiçekleri severim.
Denizi çok severim. Seyretmeyi de, içinde olmayı da.
Yürümeyi, hareket etmeyi, canlı olmayı severim. Bir yerde çok durursam paslanmaktan korkarım.
Tam aksine, iş hayatında ve arkadaşlarımla ilişkilerimde sabit, sadık, bağlı olmayı severim.
Yolculuğu çok severim. Hem biryerlere gitmeyi o varılan yeri, hem yolculuğun kendisini severim.
Yemek yapmayı severim; bazen kendi kendime kafama estiği gibi, uydurarak yapmayı, bazen yakınlarım için düzgün adabınca yemekler yapmayı.
Çikolatayı severim, mümkünse en çok kakaosu olan, acılarını.
Dostlarımla sohbet etmeyi, anlattıklarını dinlemeyi, hayatla ilgili karşılıklı fikirler yürütmeyi severim.
Çocuklarımı, annemi, kardeşimi, yeğenlerimi severim, hem de çook.
Bir de eskiden sevdiklerim vardı ki, sanırım bu apayrı bir yazı konusu olur.
Şimdi geleneğe uyarak, ben de Elektra Hanımı oyuna davet ediyorum, buyrunuz anlatınız sevdiklerinizi, bize.
Resim: Pierre-Auguste Renoir / Apples and Flowers
******************************************************