Pazartesi, Ekim 06, 2008
AT KESTANESİ
Yağmur, rüzgar derken Eylül bitti ve sonunda mahallemizin at kestaneleri, cevizleri olgunlaştı. Bunun sonucunda bugünlerde, sabah yürüyüşlerimde tepemden pat pat birşeyler yağmaya başladı.
Cevizlerin belalısı, kargalar. Gagalarındaki -artık, bir biçimde kopardıkları mı desem veya daha önceden zulaladıkları mı nedir- cevizleri yukardan bir yerden pike yaparak çaat yolun ortasına bırakıveriyorlar. Sonra da başına geçip içini bir güzel yiyorlar. Eh, bu tepeden sallama işlemi sırasında ceviz sekermiş, boş bulunup çıkan sesten havaya sıçrarmışsınız, o size kalmış.
Diğer pat-küt seslerinin kaynağı at kestaneleri. Baharda, şamdan şeklinde açmış çiçeklerine bayıldığım at kestaneleri, tohumları olgunlaşınca, kendilerini aşağı bırakıveriyorlar.
Ekşi sözlüğe bakarsanız, yerlere düşen tohumlar cephanesini yedekleyip dövüşe başlayan oğlan çocuklarının hazinesi haline geliyormuş, kızlar da dikenli dış kabuğunu taşlı yüzük yerine kullanırlarmış.
Yaşlı teyzelerin kestaneleri toplayıp, kabuklarını soyup, içlerini kaynatıp, püre yaptıklarını, ağrısı geçsin diye, bu lapayı bir tülbentin içinde dizlerine bağladıklarını duymuştum. O vakit, yok artık, neler demiştim.
Şimdi bakıyorum ki, at kestanesi/aesculus hippocastanum, şifalı bitkilerdenmiş. Zehirli olacak kadar acı tadı nedeniyle insanların yiyemediği tohumlar, özellikle toplardamarlarla ilgili sıkıntılarda kullanılırmış, iltihapları kuruturmuş, öksürüğe iyi gelirmiş...
Siz yine de kendikendinize tedaviye kalkmayın, bunu homeopati uzmanlarına bırakın.
Sevgili ağacımın tohumlarının güzelleşmek, kırışıkları gidermek için de kullanıldığını ekleyeyim.
Kendisinden çok şey öğrendiğim bir iyi insan, sonbaharda ağaçlık yerlerde, korularda gezmeye çıktığında, cebini at kestanesi tohumlarıyla doldurur, sonra bunları bizlere dağıtırdı.
O söylemedi; uğura, nazara inanmazdı. İki sene önce bir arkadaşımdan öğrendim, meğer bu tohumların uğur getirdiğine inanılırmış.
Geçen sene, bir avuç meyveyi evin çeşitli yerlerinde saklamıştım.
Zamanı geldi. Onları tek tek toprağa, kök salabilecekleri yerlere bırakıyorum, evdeki yerlerine yenilerini, bu senenin meyvelerini koyuyorum.
.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bildim ben o iyi insanı. Ölüm yıldönümü bugünlerde değil miydi? Nasıl da geçmiş onca yıl...
YanıtlaSilHımm, doğru bildin Şekerciğim.:(
YanıtlaSilNasıl da geçti onca yıl, hiç acımadan hem de...
senden duyduğumdan beri aklımda aslında, ben de alıp eve koyacağım, ugur getirsin diye. ben inanirim, inanmak isterim boyle seylere. en kisa zamanda yapmalıyım dedirtti yazın yine. sansimiz bol olsun arkadasim :)
YanıtlaSilat kestanesi ile yazdığın son notu bilirim ben. annemden. bazı yıllar çantamda olur benim de bir tane yeni dönem at kestanesi. ama eskisini gömmem gerektiğini bilmiyordum. ondanmış meğer bir hayrını görmemem:)))
YanıtlaSilben de bugün yolumun üstünde bissürü gördüm toplasam pişirilir mi ki bunlar demiştim kendi kendime. hatta burnuma közlenmiş kestane kokusu bile gelmiş canım çekmişti... hissi kalben vuku mu bu yoksa tesadüfmü bilemedim ama yarın yine ordan geçmem lazım yiyemesek de benim de uğurum olsun. belki de cidden uğur getirir . inanırım ben buna şimdi...
YanıtlaSilŞulecim,
YanıtlaSilYağmur, rüzgar derken çoğu döküldü bile. Elini çabuk tut! :))
Dilerim, iyi şans getirsin.
Yok yahu, Elektracığım! Öyle, eskisini gömme filan diye bir kural yok; ben dedim, oldu.:))
YanıtlaSilYani, kıyamadım eskilerini doğrudan çöpe atmaya, bahçeye, toprağa bir yere bırakıveriyorum, belki yenisi çıkar, diye.
:)
Fundacım,
YanıtlaSilAman deyim, yemelere kalkma!
Acı onlar, sadece atlar yiyebilirmiş de ondan "at" kestanesi zaten.:))
Uğur getirir diye inanırsan, getirir zaten.:)
Ya ben at kestanesinin dilimle tadina baktim ama yemedim aci bi tadi vardi tükürdüm hemen zehirlermi yorumunuzu bekliyrm.
YanıtlaSil.
Sevgili Şennur,
YanıtlaSilSadece dilinizi değdirmekle zehirleneceğinizi sanmıyorum.
Atkestanesi, genellikle harice kullanıyor; lapa yapıp ağrılar için, krem olarak, nem alsın diye dolap içlerine konarak vb.