Sabah yine aceleyle iskeleye yetişmeye çalışırken uzaktan gelişini gördüğüm taksiye el ettim.
Tam o sırada, mahallemizden sahile kadar giden yegâne otobüs kavşaktan döndü.
Bir an tereddüt ettim, taksiyi boşverip otobüse mi el etsem?
Daha önce bir kaç sefer bu saatteki otobüsle iskeleye gitmeye kalkıp yetişememe hallerim aklıma gelince, hemen caydım.
Taksi durdu bindim, "iskeleye lütfen".
Şöför bana dönüp "İDO'ya değil mi, hemen" soru ve cevabını verirken, kafasına üzerindeki sweatshirtün kapişonunu çekmiş olduğunu gördüm.
Biraz gizemli bir hal için mi, yoksa o yaştaki pek çok gencin yaptığı gibi havalı olmak için mi, bilemedim.
Çok da aldırmadım zaten, derdim iskeleye ulaşmak.
Bizim mahalleden sahile doğru giderken, bilenin bildiği bilmeyenin ıskaladığı bir sağa dönüş vardır.
Kapişonlu taksicim o sapağı geçiyorken, can havliyle "buradan" dedim.
Kendinden gayet emin, bana doğru dönüp "düz gidilir, buradan" buyurdu.
"Evet, düz gidilir de yol uzuyor, otobüse de o nedenle binmedim" demedim.
Bulunduğumuz caddenin bitiminden sağa dönmesi gerekirken, bir önceki sokaktan sola dönünce sesimi çıkardım, "nereye gidiyorsunuz?"
Kendinden emin "buradan ilerden sahile çıkılır" buyurdu, tam o sırada karşısına çıkan girilmez tabelasına aldırmadan.
İçimden lahavleve çekip, "buradan dönün sahile sağdan gidilir, bilmediğinizi söyleseydiniz keşke" dedim.
Sesini çıkarmadı, ben de her sokak başında "buradan dön, şuradan dön" diyerek taksiyi ineceğim yere ulaştırdım.
Düşündüm de, sabahın şanslı sersemine kavga çıkarmadan yol tarif etmem, o yaşta çocuğum olduğundan mıydı?
Bütün bunlar annelik işte!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz!