Pazartesi, Kasım 13, 2023

İNADIM İNAT MI, SABREDEN DEVRİŞ Mİ?

Sabah sevgili arkadaşım Ümit Hamlacıbaşı'nın İnstagram sayfasında bir fotoğraf gördüm. Fotoğraf Berlin Kreuzberg'de çekilmiş ve altında "solvitur ambulando" yazıyor. Latince olduğunu düşündüğüm deyim, "yürüyerek çözülür" anlamına geliyormuş. 
Ümitciğim yol ve yön bulurken kullandığı doğal referans noktalarından  söz ettikten sonra Berlin'de alıştığı şekilde yol bulamadığından ötürü zihnindeki haritaları birbirine bağlamayı  yürüyerek yaptığını anlatıyor.
Son cümlede fotoğrafa atıf yapıyor ve "bugün yürürken Berlin'in en ilginç binasıyla karşılaştım, hikayesini merak eden  hashtag'ı okusun" diyor. 
Hashtaglar şöyle:
#osmankalin
#osmankalintreehouse
#osmankalinplatz




Fotoğraf zaten beni kendisine çekmişti, bir de "merak eden okusun" notu eklenince,  araştırmacı gazeteci Ekmekcikız haliyle sabahın erinde konuya daldı. 

Daha ilk denememde BBC'de yayınlanmış "Doğu Berlin'in bir köşesini kendisine ayıran Yozgatlı Osman Kalın'ın öyküsü" başlıklı bir röportaja denk gelince, vayy dedim ve devamında müthiş bir öykü okudum.
Çok kalın çizgilerle konuyu özetlemek için, yine 2018 tarihli yazıya gidelim. Yazar Elaine Chong ilk cümleye şöyle başlamış : 
"Berlin'de yaşayan Yozgatlı göçmen Osman Kalın, 1982'de duvarın doğusunda kendisine bir bahçe kurdu ve onu elinden almak isteyen tüm yetkililere direndi. Bu yıl hayatını kaybeden Kalın'ın arsası artık ailesine emanet."

Aslında hikaye 1982'den epey önce Berlin duvarının inşa edildiği 1961'de başlıyor. 
O tarihte duvar yapılması sırasında inşaat işçileri kavisli bir sokakta duvarı düz devam ettirince duvarın batısında doğuya ait bir arsa kalmış. Doğu ve Batı yetkililerinin müdahale edemediği ve yıllarca boş duran arsa,  Kreuzberg sakinleri tarafından bir çeşit eşya yığma yeri olarak kullanılmış. 
Sonunda bir gün, o sırada emekli olan Osman Kalın, arsayı temizlemeye ve zaman içinde boşalan alanlara soğan sarmısak dikmeye, kayısı elma yetiştirmeye başlamış.

Hikayenin burasında konuya Doğu ve Batı Alman sınır yetkilileri dahil oluyor, Osman Kalın'ın tünel mi kazdığı, casusluk filan mı yaptığı soruşturuluyor. Osman amca tek niyetinin bir avuç toprakta biraz yeşillikle uğraşmak olduğuna yetkilileri ikna etmeyi başarıyor, her türlü devlet baskısını savuşturuyor, hatta zaman içinde sınırdaki askerlerle ahbap oluyor. 
Derken Osman amca 1983 yılında arsaya elektriği ve suyu da olan  bir ağaç ev inşa ediyor ve burası "Duvardaki Ağaç Ev" (das Baumhaus an der Mauer) olarak anılmaya başlıyor.

1989'da duvar yıkıldıktan ve iki Almanya birleştikten sonra da Osman amca ve yetkililer arasında bir çok olay (arsada su kullanımı vb konularda) yaşanıyor, fakat her seferinde direnciyle, azmiyle, çevreden topladığı sempatiyle sorunları aşıyor. 
Lafı fazla uzatmamak için kısaca geçiştirdiğim bu yılları yukarıdaki BBC yazısının linkinden ya da internette bulacağınız başka kaynaklardan okumanızı hararetle öneririm.

Nihayetinde 2018'de 93 yaşında iken Osman amca vefat ediyor. 
Geriye bütün o kocaman sınır duvarı ve  doğu batı kavgasına rağmen, orada ufacık bir alanda kendi doğasını yaratarak yaşamayı ve üretmeyi başaran bir Anadolu insanının anısı kalıyor.


16 yorum:

  1. Merhabalar.
    Duvardaki Ağaç Ev konusu , (Doğu Almanya Berlin Duvarı) sınırları içinde geçtiği için ilgimi çekti. Gerçekten de çok ilginç bir hikaye. Sen kalk Yozgat'tan Almanya'ya gel ve Berlin Duvarı'nın doğu tarafında bu boş araziyi kendine yurt tut. Gerçekten takdir edilecek bir olay. Allah rahmet eylesin 93 yaşında da vefat etmiş. Osman amca, muhtemelen 1961 yılında Türkiye'den Almanya'ya gelmiştir. Ben de, 1971 yılında Verden/Bremen'e bağlı Achim nahiyesinde bulunan bir tekstil fabrikasına ve 16 yaşımda iken, işçi olarak gitmiştim. Almanya ile ilgili benim paylaşabileceğim hiç ilginç bir hikayem olmadı.
    Bu değerli ve güzel paylaşım için kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Recep Bey, hikaye çok ilgimi çekti, hoşuma gitti, paylaşmak istedim. :)
      Belki de sizin de anılarınızın derinlerinde, Almanya'ya dair yaşamadıysanız bile duyduğunuz başka hikayeler vardır.

      Sil
  2. ay gerçekten ne ilginçmiş bu olay. osman amca nurlarda yatsın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tatlı ve katmanlı bir hikaye Şulem, hem insan davranışları, hem toplumsal refleksler konusunda ilgimi çekti. :)

      Sil
  3. Merhabalar.
    Yukarıdaki yazı metni üzerinde oluşan linke tıklayarak, haberin yapıldığı kaynaktan daha detaylı bir şekilde hikayeyi okudum. Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim Recep Bey, hikayenin aktarılmasında aracıyım sadece. :)
      Burada bir başka link vereyim, haberle paralel bir video var.
      https://youtu.be/EzTSr5HpEv0?si=FQQRnG3b7JUfWPtP

      Sil
  4. Nefis bir hikâyeymiş cidden, ya da "hayat öyküsü" diyelim biz ona. Sağ ol paylaştığın için. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Hayat öyküsü" evet, insan böyle izler bırakılmasına imreniyor doğrusu. :)

      Sil
  5. Bir süre önce Twitter'da rastlamıştım bu eve ve hikâyesine. Romanlar boşa yazılmıyor, filmler boşa çekilmiyor, ne hikâyeler var hayatta:)
    Sevgiler Ekmekçi Kız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatın hikayeleri her daim daha cazip Sezerciğim. :)
      İspanyollar söylemiş sanırım "güneşin altında anlatılmamış hiç bir şey yoktur". Yazarların hüneri, anlatılmışı yeniden anlatırken neler kattıklarında olmalı.

      Sil
    2. Sakıncası yoksa mail adresinizi alabilir miyim?
      Profildeki e-posta'ya tıkladım ama mesaj göndermeyi beceremedim:)
      Benimki sezerperker@yahoo. com
      Bu adrese de gönderebilirsiniz.

      Sil
    3. Adresi kontrol ettim, çalışıyor gibi. Olsun, hemen gönderiyorum adresimi. :)

      Sil
  6. Tam radyoluk hikaye :) araştırayım hemen.
    Teşekkürler bu güzel yayına. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle sevgili Sezer, eminin keyifli bir radyo yayını olacak. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!