Pazar, Nisan 26, 2020

bir kitap ve bir film üzerine içimden geçenler

uzun zamandır okumak istediğim bir kitap, "körlük".  edebiyatsever bir kaç dostumun hararetle önerdiği bir kitap.
cesaret edemiyorum bir türlü, ya bir distopya ise, kötü gelecek tasarımları hakkında okumak, düşünmek içimin daralmasına neden oluyor, böyle bir histen uzak durmak en iyisi.

geçen sonbaharda portekiz'e gidiyorum, hayran kalıyorum. portekiz'le ilgili herşey ilgimi çekiyor, öğrenmek istiyorum. seyahat dönüşü kırmızı kedi kitapevi'nde dolaşırken jose saramago'nun "portekiz'e yolculuk" kitabını görüp alıyorum. yavaş yavaş tadını çıkararak okuyorum. 
artık saramago'ya daha yakın hissediyorum kendimi, o zaman körlük'ü okuyabilirim.

kitabı oğlumun kitaplığında buluyorum.
arka kapakta konusu hakkında yazıyor "bütün ülkeye yayılan bir körlük salgını", " tüm körler karantinaya alınır", "yaşam durmuştur, kaos, pislik, açlık, zorbalık hüküm sürmektedir", "insanların tek çabası ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır".
tam da o günlerde kovid karantinası başlıyor. korkumla başbaşa kalacağım sanki, okumasam mı?

kitabın çevirmeni ışık ergüden, daha önce çok başarılı, lezzetli çevirilerini okumuştum.
ilk sayfada notu var: "bu kitapta, yazarın kendine özgü yazım şekline sadık kalınmıştır". neden bu nota ihtiyaç duyuldu acaba?
birkaç sayfa sonra anlıyorum, alıştığımız  klasik roman tarzının dışında bir uslüp, konuşma çizgisi yok, bir  tasvirin arkasına bir kahramanın sözü düşüncesi ekleniveriyor, adeta bir nefeste anlatılan sayfalar. 
inanılır gibi değil,  kendime çıkardığım tüm handikaplara rağmen roman akıp gidiyor. evet distopya, evet anlatılanlar insanın kötülüğü hakkında bir destan, yine de elimden bırakamıyorum.
çünkü, anlatılanlarda herşeye rağmen, aynı zamanda umut var, direniş var, dayanışma var. kitabı kapadığımda has edebiyatın verdiği iyi duygular içimde.

"neden kör olduk, bilmiyorum, belki bir gün nedenini öğreniriz, ne düşündüğümü söyleyeyim mi sana, söyle, bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, gören körler mi, gördüğü halde görmeyen körler." sf. 330



"maudie" filmini de bir süredir duyuyordum.
üstelik sevdiğim iki oyuncu oynuyor, sally hawkins, ethan hawke.
aslında bir filmi izlemeden önce yönetmenine bakarım, konusunu merak ederim, bu defa konusunu, yönetmenini filan bilmiyorum.
filmi izlerken yavaş yavaş o sakin anlatımına, bir çeşit büyüsüne kapılıyorum ve merak ediyorum, bu kadın yaşamış birisi mi? filmi durdurup bakıyorum, evet öyle imiş.
film bitince maud lewis hakkında kısa bir belgesel ve yaptığı işlerden örnekler buluyorum.
önce hayata tutunabilmek ve sonra da kendini ifade edebilmek için hiç durmadan ve içinden geldiği gibi resim yapan bu minicik kadına hayran kalıyorum.

oyuncular beni yanıltmadı yine,  öylesine gerçek karakterler yaşatmışlar...
yönetmen aisling walsh, rahatlıkla dramatize edilebilecek konuyu, olayın geçtiği kanada'nın nova scotia bölgesinin uzayıp giden kır ve deniz manzaralarının dinginliğinde öylesine güzel anlatmış...

bu filmi izlediğime de, halk sanatçısı olarak tanımlanan maud lewis'le tanıştığıma da  çok memnunum.


yukarıdaki eser, maud lewis'in self portresi, wikiart'tan aldım.

burada daha çok eserini ve başka bilgileri bulabilirsiniz.

burada ise film hakkında bilgiler var.

8 yorum:

  1. Kitap gerçekten ilgi çekici. Merak ettim doğrusu

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Kitaptan bahsettiğiniz yorumunuz filmi getirmişti gözüme, geçen süreye bakınca demiştim ki "ne yerleşmiş bünyeye film"; ki izleme anım çok kıymetli bir zaman dilimiydi. Çok başarılı bir yönetmen tarafından çok başarıyla aktarıldığını düşünmüştüm, distopyalara yakın durmasam da. Adeta kitap okumak gibiydi.

    Bu yorumu okurkenki ilk duygum filmi izlemek gibiydi, tekrar ama aynı hislerle:) Bu nadir bir durumdur kanımca, iyi bir yazardan iyi bir kitap ve iyi bir kitaptan güzel iş çıkaran bir yönetmen!:) Oyuncuları ise asla görmezden gelinemeyecek insanlar!:)

    Maudie... Duydum şimdi, ilgileneceğim:)

    Portekiz'e Yolculuk ise an itibariyle siteye girilip sipariş listesine eklendi:)

    Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  3. Saramago'yu bir türlü sevemedim nedense, okunacaklar rafında "Mağara" bekleyip durur, ne zaman alırım elime bilmem.
    "Maudie"yi ben de geç izleyenlerdenim ama bayıldım, özellikle kadının direnme gücüne ve oyunculuklara. Ethan Hawke olağanüstüydü sanki, hoş Sally farklı mıydı ki. Ankara'da Yahudi mahallesinde böyle bir genç adam var, hafif tertip geriden gelen bir zekası var sanırım, aynı Maudie gibi naif resimler yapıyor. Tüm evin içini, dışını o resimlerle bezemiş. Bu günler geçip de Ankara'da rastlaşırsak götüreyim seni eğer görmediysen o evi göstermeye. Şimdilik sevgilerimi yolluyorum...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Bir Başka Gezgin,
    Kitap ilginizi çektiyse, ek bilgi olarak yazayım, yazarı Saramago 1998 yılı Nobel Edebiyat Ödülünü almıştı. :)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Madem Saramago'nun Portekiz'e Yolculuk kitabı listenize eklendi bitirdiğinizde tekrar konuşuruz umarım.
    Benim kitaba olan ilgimi artıran, yıllarca memleketin uzakta sürgünde yaşamış yazarın gözünden Portekiz'i kuzeyden güneye gezmek nasıldı acaba, sorusuydu. Beni şaşırtan ayrıntılar oldu, mesela, şaşmaz bir istikrarla her yeni şehirde yapılan kilise gezileri. Saramago'nun kilise hakkındaki görüşleri nedeniyle nerdeyse afaroz edilmiş ve Portekiz'in uzağında yaşamaya zorunlu kılınmış biri olduğunu öğrenmek ayrıca ilginçti.
    Kısacası Saramago'nun her kitabı ilgiyi hak eden yazarlardan olduğunu düşünüyorum.

    Maudie'yi seveceğinizden nerdeyse eminim. :)

    YanıtlaSil
  6. Leylakcığım,

    Hepimizde bazı yazarlar karşısında adını koyamadığımız bir çekinme oluyor zaman zaman.
    Mağara, Saramago'ya başlamak için uygun kitap mı, bilmiyorum. Yine de bir ucundan başlandığında ruhuyla seni edebiyatının içine çekecektir, diye düşünüyorum.

    Maudie'yi izlemeyi bir süredir istiyordum, iyi ki sonunda yakalamışım. Oyuncular karakterleri yaşıyorlardı, öyle etkileyicilerdi. :)

    Ankara'daki Yahudi mahallesi hakkında senin yazılarını okudumdan beri merak içindeyim. Bak bir sebep daha eklendi, orayı ziyaret için.
    Dilerim senin rehberliğinde görebilirim.
    Kucaklıyorum.

    YanıtlaSil
  7. Geçtiğimiz hafta tüm önyargımı bir kenara bırakıp okudum. Önyargılıyım çünkü popüler olana ilgim azalıyor. Fakat kesinlikle geç kalmışım; ya da şu karantina döneminde okumam için özellikle bekletmiş kitap kendini. İçinde bulunduğumuz duruma bin şükürle bitirdim; insana olan güvenimi bir kez daha yitirerek..

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Semmma,
    Günümüz koşullarında gerçekten okuması zor bir metin.
    Kitap genel bakışla insandan umudu kesmeye neden olacak gibi duruyorsa da, belki günün birinde yine de iyi bir şeyler olabileceğine dair umut taşıyor, diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!