Bu sorunun cevabı, ilk başta, o anda dünyanın hangi coğrafi konumunda olduğunuza göre değişir.
Diğer değişken, kendinizi nerede yapayalnız veya çaresiz hissettiğiniz olabilir ki; o anda, orası dünyanın en dipsiz ucu olabilir.
Bu soru ve cevapları üzerinde düşünme nedenim, sinemada oynadığında kaçırdığım ve televizyonda gecenin bir yarısı yakalayıp, seyrettiğim bir film.
Dünyanın Uzak Ucu / Master and Commander: The Far Side of the World
Yönetmen Peter Weir.
Gelibolu / Gallipoli'den başlayarak, başlıcaları Ölü Ozanlar Derneği / Dead Poets Society, Yeşil Kart / Green Card, The Truman Show gibi şahane filmleri yönetmiş bir Avustralya'lı.
Yani, o da bize göre dünyanın en uzak ucundan!
Dünyanın Uzak Ucu'ndaki en büyük kozu, tabii ki geminin kaptanı-komutanı rolünde (herdaim hayranıyız!) Russell Crowe. Ancak gemi doktoru-doğa bilimcisi rolündeki Paul Bettany'i de hiç yabana atmamak lazım.
Bütünüyle gayet güzel anlatılmış bir film, bu. Aslında belki, hayır kesinlikle, bir erkek filmi; savaş, kahramanlık, keşfetme arzusu... Hiç kadın yok ortalıkta, erkekler, sadece bir sefer kadeh kaldırırken karılarını ve sevgililerini andılar. Filmi seyrederken bir ara, acaba savaşlar olmasa, insanlar sıkıştırılmış zorlukları aşma çabası gösterip, tarihi sıçramalar yapmazlar mıydı, diye düşünürken buldum, kendimi.
Filmin müziğinden ayrıca etkilendim.
Özellikle Yo-Yo Ma'nın çaldığı Bach'ın 1 numaralı Viyolonsel Süitinin Prelüd bölümünün, bir savaş filmine uyum sağlaması, onun ifadesini belirginleştirmesi inanılmaz etkileyici.
Müziği ararken ünlü viyolonselcilerin farklı yorumlarını buldum. Öylesine farklı dokunuşlar, tonlar, vurgular var ki, aynı melodi öyle farklı hissedilebiliyor ki...
Dinlemek isterseniz diye aşağıya linklerini ekledim.
En sondaki video Yo-Yo ma'nın filmde de duyulan yorumu.
Bu videonun hoş tarafı Salvador Dali resimleri ve görüntüleri eşliğinde dinlenebilmesi.
Pablo Casals'ın Bach 1 numaralı süit yorumunu buradan dinleyebilirsiniz.
Rostropovich'in Bach 1 numaralı süit yorumu ise burada.
Bu da Yo-Yo Ma yorumuyla Bach.
Bu yazıma hiçbir yorum yazılmamasına kıl oldum!
YanıtlaSilValla, açık ve net söyleyeyim.
Merak ettim, yorum yazma engeli mi var diye, kendime yorum yazayım dedim.
Bir yandan da acaba, klasik müzik ve film birlikte yazılınca mı böyle oldu, diye kendi kendime kuruntu yaptım.
Neyse, sonunda yazım yorumsuz kalmadı, işte!
Yooo, ben eli kulağında yorum yazmak üzereydim. Üzerine afiyet bayramdan çıkınca hala düzenimi kuramadım.
YanıtlaSilSorun çok hoşuma gitmişti. Hatta yazdığın gün bir kaç dakika sonra okumuştum.
Ben sırtım diye düşündüm. Dünyanın öbür ucu kendi sırtım. Kendi kendimde daha yabancı olduğum bir yerim var mı acaba?
Mitciğim,
YanıtlaSilBu yorumun bana hiç düşünmediğim bir açılım getirdi doğrusu. Evet ya! İnsanın kendi sırtı, kendi vücudunun en uzak ve erişilmez parçası, sahiden de.:))