Çok şükür ki, acil bir durum yok. Olsaydı, elimiz böğrümüzde şifa aramak için çırpınmaya devam ediyor olacaktık. Yazık, çok yazık!
Ne olacak bu memleketin hali, bile demek istemiyorum. İyi bir şey olacağı yok.
Başaşağı, teker meker, düşeceğimiz yer belli bile olmadan, tepeüstü gidiyoruz. Çakılmaya az kaldı.
Elimde olan tek sığınağıma çekiliyorum.
Çocukken, çay verildiğinde, içebilmek için soğumasını beklerdim. O sırada, yanında verilen büsküviyi çok bekletip, eritip, içine düşürmemeye çalışarak, çaya banar yerdim.
Şimdi canım çaya büsküvi banıp yemek istedi.
O günlere geri dönemesem de, o keyfi yaşayıp gerçek dünyayı unuturum.
Beş dakika, beş dakikadır.
Çay kahve içerken, büsküvi tabağı kalabalık etmesin isterseniz, çözümü hazır işte. Japonlar tasarlamışlar, bile.
Fotoğraf, bir arkadaşımın gönderdiği bir mailden alınma. Bir dolu Zihni Sinir projeyi ardıardına sıralamışlar.
"Beş dakika"nız ne güzel! Sıkmayın canınızı...
YanıtlaSilTesadüfe bakın, benim orada da çay var...
ama ne guzel bir proce bu :) cok sevdim ben.
YanıtlaSilhastane islerini oldum olasi sevmem ve biraz tirsarim hep. umarim en kisa zamanda halledersin islerini ekmekcikizcim.
ah be ekmekçikız, hastaneye sağlam girmek bile beni hasta edebilir sinirden. önemli değil demişsin ama, yine de ne ise geçmiş olsun.
YanıtlaSilçaya bisküvi banmak süper bir terapi. sütlü neskafeye banmaya da bayılıyorum ben:)
sevgiler...
Hani şu banmalık finger bisküviler varya gerçekten de dediğin gibi düştü düşecek heyecanıyla başka şeyleri unutturuyor insana. Geçmiş olsun. Ağzının tadı bozulmasın:)
YanıtlaSilSize İstanbuldan çıkmayı öneriyorum. Buralarda beklentiler az olunca mutluluk daha kolay oluyor. İstanbul insanın beklentilerini de tahrik ediyor.
Metin Bey,
YanıtlaSilBlogyaşınızı bir kez de buradan kutlayayım.:)
İnternet oldukça yazmanız dileğiyle...
Şuleciğim,
YanıtlaSilHalletmek için çalışıyoruz, kardeşimle birlikte. Konu annemin tedavisiyle ilgiliydi. Neyse ki, kötü bir durum yok. Daha çok, hastanedeki düzensizliğe, baştansavmacılığa takıldım.
Buluş, harika sahiden de...
:))
Elektracım,
YanıtlaSilŞule'ye yazarken konuyu kısaca anlattım, tekrar etmeyeyim. Sadece anneannemin bir lafını başına "bu memlekette" diye ek yaparak tekrarlayayım; Allah dert verip derman aratmasın!
Büsküvi banmak, kahve ile de pek güzel olur, afiyet olsun.
:))
Mitciğim,
YanıtlaSilTamamen katılıyorum, İstanbul'dan çıkmak lazım.:))
Ancak ve fakat, ne yazık ki, bazı gereklilikler yüzünden yine bu şehre dönmek gibi bir durum var ki, henüz onu çözemedim.
:(
Geçmiş olsun komşum! İyi ol e mi?
YanıtlaSilannene gecmis olsun. en kisa zamanda halledersiniz umarim hastane faslini.
YanıtlaSilgelincikler ne guzel olmus, edip canseverin uzun bir siirini cagristirdi bana. izninle bir alinti yapayim:
"gerçekte bir sevinç, bir mutluluk yok değildir yüreklerimizde /
sevgiler umutlar yok değildir /
öyleyse neden çabuk küseriz birbirimize /
çabuk öfkeleniriz /
durup durup böyle hüzünlenmemiz neden /
anlamıyoruz da ondan mı yoksa /
bir bütün olduğunu mutluluğun /
umudun bir bütün olduğunu /
seziyor muyuz yalnızca /
baktıkça gelincik tarlalarına uzaktan /
öyle bir arada güzel /
yaşamanın lezzetini /
kanımızı tutuşturdukça gün günden /
buğusunu saldıkça /
bir tütün dumanı gibi yaktıkça genzimizi."
sevgiler
Tijencim,
YanıtlaSilSağol, iyi oluyorum(z).
:))
Şulecim,
YanıtlaSilGelincikler, iki sene öncesinin Mayıs ayındaki bir Bozcaada gezisi dönüşünde Çanakkale yakınlarında içine daldığımız bir bakla tarlasından...
Saçtıkları enerjiye hayranım: Cayır cayır!
Şiir için teşekkürler, ne iyi ettin.
:))
Ekmekçikızcım,
YanıtlaSilGeçmiş olsun. Bir daha gelmesin. Halimiz? Konuyu hiç açmayalım cidden.
öpüyorum
marruu
Misooo, :))
YanıtlaSilMerhaba!
:)