Biraz önceydi. İçi katılarak, haykırarak ağladı.
Annesi iki gündür ona küs gibiydi. Gibi değildi, küstü.
Bu küsmelerin nedenini çoğu zaman bilemezdi, çocuk.
Anne küser, surat asar, konuşmaz, yüzünü çevirir.
Neden?
Küser, çünkü, öyle öğrenmiştir.
-Anne, kardeşime gitmiyorum bu akşam. Eve gelirken almamı istediğin bir şey var mı? Gelince çorba yapayım mı?
- Benim çorbam var.
-Peki, bana da yetecek kadar var mı, yanına bişey yapayım mı, evde pazı var.
- Bana yetecek yemeğim var.
-Ben de yiyemez miyim, anne? Birlikte yerdik, otururduk.
- Benim yemeğim var.
Eve dönerken balık görür, alır. Eve gelince, uğrayıp kapısını çalar.
-Anne, maydanos istemiştin, aldım.
- Kapıcıya aldırdım, ben.
-Bana söylemiştin diye aldım, hamsi de aldım. Yapayım, birlikte yiyelim.
- Üç tane köftem var, çorbam da. Onları yiyeceğim.
Başını televizyona çevirir, çocuğunun yüzüne bakmaz.
Anne yine cezalandırmakta. Çocuk bunu hak edecek ne yapmıştı?
Annecim canım, yine neden küssün, ne yaptım, neden surat asıp oturuyorsun, yüzüme bakmıyorsun?
Can sıkıntısıyla gittiği evinde, otomatiğe bağlanmış gibiydi. Giysilerini değiştiriyordu; sokak halinden ev haline geçerken birdenbire çözüldü ve haykırarak ağladı.
"Neden anne, neden?" diyordu. Gırtlağından çıkan seslerden, korktu. Yavaş yavaş sakinleşti. Ama gözyaşları bir süre daha sessizce aktı, yanaklarından.
İçinden geçenleri, dışına çıkarabilse neler söylerdi acaba?
Annem bana küsüyor.
Annem bana küsüyor.
Annem bana küsüyor.
Annemin bana küsmesi, onun istediği gibi olmam için bana küsmesi, onun istediği gibi davranmam için bana küsmesi, onun istediği gibi olmadığım, onun istediği gibi davranmadığım için benimle konuşmaması bana çok ağır geliyor.
Eskiden beri annem bana küser.
Eskiden beri annem bana küsmesin diye, onun istediklerini yaparım.
Annem küstüğü zaman benimle konuşsun diye ondan özür dilemem gerekir. Annem beni çok başarılı şekilde "suçlu çocuk" olarak yetiştirdi.
Kendisi de "suçlu çocuk"tu. Ben onu anlıyorum, ona hak veriyorum. Onun kendi yaşadıkları nedeniyle bana davranışını hoş görüyorum. Yine de annem bana küstüğünde, halen daha ve yine küstüğünde artık bu bana çok ağır geliyor. Bağıra bağıra ağlıyorum. Haykırıyorum. Çığlık atıyorum. Hiç işe yaramıyor. İçimdeki acıyı, annesiz bir çocuk olmak acısını çıkaramıyorum.
Küsen annem, beni baştan suçlu sayıp cezalandıran annem, hayatımı kendisine göre ayarlamam gereken annem, beni acıtıyor.
Ben kendimi bildim bileli, annem hastalanırdı.
Annem neden hep hastaydı?
Tabii ki, benim suçumdu.
Ben söz dinlememiştim, annem bana küsmüştü, sonra annem hastalanmıştı.
Annem hastalanınca, ben kendimi kötü hissederdim.
Annem iyileşsin diye dua ederdim.
Annemin istediğini yapardım, iyi çocuk olurdum.
Hem iyi çocuk olur ve hem yine kötü olurdum; tırnaklarımı yerdim. Hep iyi çocuk olmaya çalışmak bana çok ağır gelirdi. Hırsımı tırnaklarımdan çıkarırdım; kendimi yerdim, yani.
Peki, annem iyileşir miydi? Bazen evet, biraz iyileşirdi. Bazen, kendini feda edip gecesini gündüzüne katarak yaptığı süslü giysilerimiz çok beğenildiğinde, derslerimizden iyi not aldığımızda, sessizce kardeşimle oyun oynandığımızda, annem iyi olurdu. Olabilirdi. Sonra, yine, yine, yine, yine hastalanırdı, hastalanırdı.
Ben hasta annemin annesi olurdum.
Aslında, benim annem yoktu.
Annemin beni koruması kollaması gerekirken, ben hep onu gözettiğim için, benim annem hiç olmamıştı.
Annesiz olmak, beni nasıl yaptı, bilir misiniz?
İnsanlar, beni kabul edecek mi, diye tetikte beklemem ondan.
Sesimi çıkarmadan olacakları gözleyip, sıramı beklemem ondan.
İstediğimi söylemeye cesaret edemeyişim ondan.
Hayatımdaki her insanı korumam, kollamam, karşılık gözetmeden açık çekle sevmem ondan.
Annem beni seviyor.
Annem beni kendince seviyor.
Annem beni kendisinin istediklerini yaptığımda seviyor.
Annem beni kendi irademi hiçe saydığım zamanlarda seviyor.
Ben, kendim olmak istiyorum. Onun dediklerini mecburen yerine getiren olmak istemiyorum.
Neden, onun beni sevmesi için, önce benim kendimi ona sevdirmem gerekiyor?
Neden, ben iyi huylu, iyi niyetli, anlayışlı, akıllı olmalıyım?
Neden, bütün bunlar bana verilmeden benden istensin?
Bana öğretilmeyeni nasıl yanlış yaparım?
Neyi yanlış yaptığımı anlayıp düzeltene dek, uğradığım zaman kaybının bedelini kim ödeyecek, bana?
Peki, yaptığım neye göre yanlış ve ben onu neye göre düzgün hale getirmeliyim?
İçindeki çocuk, ogün büyüdü.
Ama, önce çok kırıldı.
İlk günden beri kendini annesine sevdirmeye çalıştığını, ancak bunun beyhude bir çaba olduğunu ağladığı gün tam olarak anladı.
Onun annesi hiç olmamıştı ki. Neden mi?
Onu doğuran kadın, kendi doğurduğunu karşılıksız sevmeyi becerememişti.
Anne, can verendir. Can vermek, hayatı anlamlı kılandır. Can vermek, bir karşılık gözeterek yapılmaz.
Oysa onun annesi hiç olmamıştı.
.
resmen vuruldum, çarpıldım, düşündüm, katıldım, çok sevdim bu yazıyı.kendi annemi gördüm , sanki ben yazmışım sandım hatta bir an.. en büyük korkum bu aslında benim..annem gibi olmak yani... o kadar çok düşünüyorum ki bunu, acaba ben de dermiyim oğlum büyüdüğünde " ben senin için saçımı süpürge ettim, hadi bakalım şimdi sıra sende " diye. ben de verdiklerimin bedelini ödetirmiyim diye. ben annem gibi olmak istemiyorum , tek avuntum da bu zaten..
YanıtlaSilFundacığım,
YanıtlaSilSen çocuğuna, "sıra sende" demeyeceksin, çünkü, artık sen bu bilince erdin. Sıranı savdın yani.:)) Emin ol ve kendini bu korkuya bırakma. Sadece, annenle çekişmeye devam edeceksin, bunun da çözüm yolu yok ne yazık ki. :(
Çok iç acıtıcı bir yazı... Herkesin farklı vesilelerle kendininkilerden birşeyler bulabileceği bir yazı...
YanıtlaSilNe kadar güzel yansıtılmış.
YanıtlaSilBaşkalarının hatalarından şu ya da bu biçimde etkileniyoruz ama bu başkaları anneler gibi çok yakınlarımızsa hataları görmekte çok gecikiyoruz ne yazık ki. Önce kendimizi temize çıkarmaya uğraşıyoruz; sesimizi duyurmaya çalışıyoruz; ancak bir türlü kendimizi anlatamıyoruz. Oysa anlamayan, kendi davranış yanlışlarının farkında olmayan ve bunda ısrar edenler onlar.
Onları olduğu gibi kabul edip, yüreğimizde bağışlayabiliyorsak ne mutlu bize. Yazıda adlandırıldığı gibi büyümek, olgunlaşmak işte böyle bir şey.
Aynı biçimde davranmama konusuna gelince: Kendi çocuklarımıza böyle davranmamayı ilke edinebiliriz; bunu uygulamakta zorluk çekmeyebiliriz de. Yine de, sevgili Ekmekçi Kız ve sevgili Funda, hatasız olacağımızın garantisi yok. Kimbilir bizim de farkında olmadığımız ne ince hatalarımız bir gün yüzümüze vurulacaktır. Ancak buna tepkimiz kendimizi savunmak yerine yanlışı anlamaya çalışmak yönünde olursa işte o zaman düşündüğümüzü başarmışız demektir.
çok güzel bir yazı olmuş. çok derinden vurdu beni. zamanlaması da mükemmel olmuş ayrıca, söylemeden geçemeycegim...
YanıtlaSilMetin Bey,
YanıtlaSilYazanın içi acıyordu, hem de çok. :((
O nedenledir verdiği acı.
Sevgili Işıl Işıl,
YanıtlaSilOnları olduğu gibi kabul edebiliyoruz, onları anlayabiliyoruz, hatta onlara hak verebiliyoruz.
Ancak, ne yazık ki, bütün bunlar bizim duygularımızdaki incinmeyi, yaralanmayı değiştirmiyor.
Bir de hiç kimseden sıfır hata isteyemeyiz hayatta. İnsanız, hata yapacağız. Belki, hatamızı fark edince onu kabullenmek ve ondan etkilenene itiraf etmek, bazı olumsuzlukları azaltabilir. O kadar.
:))
Şuleciğim,
YanıtlaSilBu yazı, kendi zamanını seçti, içimden fırladı adeta.
Ben masumum!
:))
Gece okumamalıydım bu yazını. Etkisi feci oldu. Bir de inadına dışarda yağmur başlamaz mı. O yağdı, ben yağdım. Neyse...Belki sabaha yağmur kara ve bu yazının hüznü de keyfe dönüşür.
YanıtlaSilSevgiler...
Zeynepcim,
YanıtlaSilKar başlamadı henüz, soğuk havası geldi.:)
Dilerim hüzün gitmiş olsun.
Canım Ekmekçikız,
YanıtlaSilO kadar hüzünlendim ki, anlatamam. Ah canımsın sen benim. Ve o anlattığın aslında hepimizin annesinden bir parça, ve hepmizin anneliğinden bir parça. Umuyorum ki mümkün olduğunca ufak bir parça.
Canım ekmekçikız
marruu
Misopisim,
YanıtlaSilBen de öyle olmasını umuyoum, yani, mümkün olduğunca ufak bir parça olsun anneliğimizden.
Sağol, canım kedim.
Öpüyorum.
:))