Salı gecesi, yine tamamını kaçırarak, sadece aralıklı olarak beşer dakika üç kez göz atabilmek suretiyle "Canım Ailem"e baktım, TV'de. O kadarı anlamama yetti, zaten.
Meliha ve Samim, birbirlerinden habersiz, birbirlerinin ışığı sönen pencerelerine uzaktan bakıp, "iyi geceler" dediler, içlerinden.
Onlar, aynı sokakta birbirini karşılıklı gören iki evde yaşıyorlar.
Sokakları eski İstanbul sokaklarından, evleri eski usul.
Arası iki dakika sürmedi bayan D.'nin adı ışıldadı cep telefonun ekranında. Açtım, lafladık.
Hafif kırık bir durumu olan arkadaşından söz ediyordu. Anlatırken, bir ara "o şimdi msn'e gelir, ışığı yanar, beni bekler" dedi.
"O zaman mı yazışacaksın?" dedim.
"Yok canım, neden görüneyim? Seyreder eder, sonra da yatar uyurum." buyurdu.
Az önce seyrettiğim TV sahnesi ile arkadaşımın anlatmasından gözümde canlandırdığım durumun benzerliği ve çelişkisi çarptı beni.
Ne garip değil mi?
Artık arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, göz koyduklarımızı, merak ettiklerimizi bilgisayar ekranında yanıp sönen kutucuklardan izliyoruz. Konuşmak, laf anlatmak istemediğimiz birisi olursa, kendimizi "görünmez" kılıyoruz. Sonra, keyfimiz isterse ortaya çıkıyoruz.
Eski zamanlarda, çok da rastlamak istemediğimiz birisiyle karşılaşınca, hafif baş eğilip, yan yan geçilir, görmezden gelinirdi.
Şimdi, teknoloji kolaylık sağlıyor. Hoop bir varsın, iki saniye sonra yoksun. Meğer geçerken uğramışsın da, görmemişsin de, filan falan...
Asri zamanlar, diyelim.
Şimdi şöyle oldu: Müzeyyen Senar'a "Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lambası"nı söyletmek istedim, olmadı. Onun yerine Nilüfer'le birlikte "Dalgalandım da Duruldum"u söylüyorlar. Kabul buyrunuz.
.
Bir de cama taş atma var. Unuttun mu??
YanıtlaSilBayan D.
şimdi de cama taş atma yerine titreşim gönderiliyor, di mi?
YanıtlaSilama nasıl o titreşimler çok iğrenç şeylerse msn, feysbuk, benzeri iletişimlerin hemen hepsi de o derece çirkin.
mecraların bu çirkinliği belki biraz da bugünki hayatı (yani insanların iletişimlerini) çirkinleştiren.
Simon evet, cama taş atmanın bugünkü karşılığı kesinlikle titreşim olmalı. Yalnız cama gelen taştan sonra, -eğer kırılmadıysa- en fazla damağını kaldırıp, sonra gülümser insan:) Yalnız bu titreşim/titreştirme olayı sahiden çok ürpertici ve çirkin.
YanıtlaSilUnutmuşum Bayan D., hatırlattığın iyi oldu. :)))
YanıtlaSilÇıt, çıt, çıt!
Bu yazının fikir anası olduğun için teşekkürü bir borç bilirim.
:)
Simoncuğum,
YanıtlaSilEtkileşimler karşılıklı oluyor, bence. Yani, mutlaka teknoloji insanı yapaylaştırıyor diyemem. Bazen, insanın gelişimi teknolojiyi "o" şekilde kullanmayı gerektiriyor.
Hızlı bağlantı kurmak filan, bunlar iyi de, yine de, ben insan sıcaklığını tercih ediyorum.
:)
Zeynepcim,
YanıtlaSilCama taş atmak derken, çakıl ve benzeri küçüklük ve sertlikte olsun lütfen.
Kaş yaparken göz çıkarmayalım da!...
:))
:))
YanıtlaSilPeki...Dünya hallerimizin sanal karşılıklarına dair şöyle bir şey aklıma geldi de. Mesela; hani çok öfkelenilen birine denir hani, "sıtkım sıyrıldı" veya "defterden sildim", bunun sanal karşılığı da "Msn listemden sildim. İleti resmini şeytan görsün" gibi bir şeydir, di mi?
Bu arada, Sevgili Ekmekçikız'cığım sayfana girince insanın dikkati darmadağın oluyor. Şu yukardaki tatlı yaratık yüzünden, ısırmak istiyorum:)
oh be, döndüm ben yani:)))
YanıtlaSilbirikmişleri okudum önce, baktım stavros konusu açığa çıkartılmış:PP oh, söyledin kurtuldun yani. düğün ne zaman?? hangi ada?:)))
sonra o şeker yaratık nasıl kedi gibi bir kedi. bana kaç kedi geldi, şu cins tüylü bir tane gelmedi yaaa. sıkarım ben onu yumuk yumuk valla.
son olarak, ben bir msn özürlüyüm. biliyorsun zaten:))) alışamıyorum bir türlü başka şeylerle uğraşırken bir yandan da onun kenarda açık durmasına. ama aslında fikir olarak karşısında değilim. bir uygulamaya alışamadım. özlemişim yorum yazmayı yahu:)))
öperim...
ama arkadaşım sen böyle fotolar koydukça ben helak oluyorum, eve bir adet almamak icin kendimi zor tutuyorum. yapmayiniz rica ediciim...
YanıtlaSilbir de ben seviyorum bu teknolojik iletisim araclarini ya... hayatimiza renk katiyorlar bence. sıkıcı iş hayatının bir yerinde arkadaşına merhaba demek guzel bir sey, ya da cok uzaklardaki bir dostunun "bugun msn'ini cok gec actin, hasta miydin" diye meraklanmasi da oyle...bulusabilecek ve yuzyuze sohbet edip kahve icebileceksek ne ala ama yok bunlari yapamiyorsak birbirimizden en kestirme haber alma yolu da bu sonucta :)
e bi de ben seni de boylece tanidim iste. teknolojiyi sevmem icin bir neden daha :)
Cuma akşamları eğlencem National Geographic'te peşpeşe yayınlanan Dünya Mutfakları ve Damak Tadını Bilenlerin Dünya Rehberi. Her hafta aklıma sen geliyorsun ekmekçikız'cım. Acaba bu bölümü seyrediyor mudur diye... acaba???
YanıtlaSilSevgiler :))
Zeynepcim,
YanıtlaSilO tatlı yaratığın başka bir pozu daha var elimde ki, ölümcül hakkaten. Göreceksiniz yakında! :)))
Elektracım, canım!
YanıtlaSilÇok özledim yahu! Hoşgeldin, sefalar getirdin.:)))
Şekerim, anlattık işte alenen, daha ne istiyosunuz Şule'nin düğün töreninden onu anlamadım, yaa! :P
O yumuk şeyi sık sık gösterceğim size, acayip bi şey, o.:))
Şule tatlım,
YanıtlaSilTeknolojiyi seviyoruz.
Teknolojiyi seven arkadaşlarımızı seviyoruz.
Teknolojiyi seven arkadaşlarımızla nostalji yapmayı da seviyoruz.
Konu budur.:))
Syndercim,
YanıtlaSilBen de her hafta ilanını görüp, ağzımın suyu akıp, bu hafta kaçırmayayım artık dedikten sonra, yine her Cuma, kendimi sokağa atacak bir kulp bulup , seyredememiş oluyorum.
Bu hafta da aynısı oldu. Eski bir sınıf arkadaşımın doğum günü yemeğine gittim. Başka eski sınıf arkadaşları da geldi ve acayip kaynatıp, güldük yine.
Haftaya, kısmetse!...
:))
Ben o diziyi çok sevdim, Meliha rolündeki oyuncu süper, hayırdır inşallah diyişine çok gülüyorum :)
YanıtlaSilYukarıdaki minik peluş resimleri çok tatlı,kartpostallardaki pisiler gibi ya :)
Serpilciğim,
YanıtlaSilÇok doğru! O minik bir peluş, işte!
:))
Ve meliha, çook başarılı. :))