Bir pazar yerinde neler olur?
İlk akla gelen sebze, meyvedir herhalde.
Catania'da Duomo'ya en yakın pazar yerinde de böyleydi.
Hem de tam bizim alıştığımız türdendi meyve sebze tezgahları; bol çeşitli taze ürünler, ucuz fiyatlar, bağırarak müşteri çağıran satıcılar, hareket, canlılık.
İşte, yeşil bir tezgah size.
Sonra, bol balık çeşidi.
Unutmayın bir adadayız, dört taraf denizle çevrili ve bir kavşak noktası, Afrika'ya yakın, Avrupa'ya yakın, Akdeniz'in dibi.
Satıcı karakteri yine aynı, bağırarak "gel gel" yapıyorlar.
Fiyatlar mı, ucuz ucuz!
Peki, kabuklu deniz ürünleri sever misiniz?
Bizim buralarda bir midye biliriz, onu da son senelerde deniz kirlendi diye yemez olduk.
Onlardaki çeşit ise, sırf bu tezgahta gördüklerinizle sınırlı değil. Başka tezgahlarda, hiç bilmediğim başka kabuklular da gördüm.
Hah! İşte şimdi görünce ağzımızı açık bırakan pazar ürünlerine sıra geldi.
Açıkta satılan etler. Evet, aynen!
Gördüğünüz koyun eti. Öyle bacağında asmışlar, taze kesilmiş, istediğiniz kadar tartıp veriyorlar. Ayrıca taze doldurulmuş sosisler, diğer et çeşitleri de cabası.
Demek ki neymiş?
"Avrupa Birliği'ne girildiğinde kokoreç yenemeyecek vah vah!" boş bir vavelâ imiş.
Ve de son olarak huzurlarınızda "Salı Pazarı" efekti.
Aynen, hem de.
Giysiler, giysiler, tekstil ürünleri, oyuncaklar, kıvır zıvır, ne ararsanız.
Öyle işte.
Aslına bakarsanız şu yaptığım iş değil de, yine de eksik kalmasın dedim.
Yukarda pazar yerinin deniz ürünleri satıcılarının hemen yakınında küçük lokantalar var. O ürünleri, taze taze yiyebiliyorsunuz. Mesela, şu aşağıdakinin adı, insalate di mare (deniz ürünleri salatası). Farkındaysanız, bize buralarda kaktırılan deniz ürünleri salatasıyla ilgisi yok, yani, bol yeşil yaprağın üstüne serpiştirilmiş, üç cılız karides ve okyanus lokumu(bu da ne saçma bir yapıntı nesnedir, ya!)ndan ibaret, kazık nesne değil.
Bol çeşitli, ye ye bitmiyor, üstelik ucuz.
Bu da, tabağın içinde artanlar ki, bir kısmı da yenemeden gönderildiler.
Ahh, ah!
Yine meraklısı için not, fotoları yakından görmek için tıklayıp büyütünüz.
.
Ah ben de son zamanlarda pazara gitmeye başladım. İlkinde bi şaşkındım, sanki satıcılar da anladı tecrübesizliğimi o çekingen halimden. Dün mesela yine gittim... Çağlaları ve tarla çileklerini(günahı üstüne artık, adam tarla çileği diye bi de kocaman yemin etti:) görünce tezgaha saldırdım. Sanırım alışkanlık yapan bi yanı var pazarların.
YanıtlaSilŞimdi de senin bu pazar yeri resimleri üstüne geldi. Çok güzeller ellerine sağlık. Pazar çadırlarının insanı çeken bir tarafı var, bunu geç keşfettim sanırım ...
Gerçi anlat anlat diye biz tutturduk ama, insan kıskanmıyor da değil hani:P
sevgiler...
Açıkta et satmalarına da çok şaşırdım yani. Bunu biz yapsak tefe koyarlar. Neyse...
YanıtlaSil:)
Bu gısganşlık krizinden kurtulmamın tek yolu, aynı güzergâhı takip edip aynı programı uygulamaktan geçiyor sanırsam Gezgincikız Hanım!.. Yav üşenmemiş bi de bütün pazarı köşe bucak görüntülemiş allahım yalebbim... Şimdi o pazarda dolaşmak vardı, offf offff!
YanıtlaSilZeynepcim,
YanıtlaSilPazaryerlerinin sesleri, kokuları, renkleri, tadları...
Say say bitmiyor.
Bu fotoğraftakiler bizimkilere gerçekten çok benziyordu ve dediğim gibi özellikle de açıkta satılan etlere bakılarak bizi de aşmışlardı.:)))
Di mi Metin Bey! e anlat dedikse bu kadar da detaya girilmez ki be kardeşim. Halla alla.
YanıtlaSilMetin Bey,
YanıtlaSilTabii ki çektim fotoları, bizde hizmette kusur edilmez, efendim.
Ancak ve lakin, ben kaç takla atarsam atayım, sizi kıskançlıktan kurtarmam mümkün değil, ölmüşüm ben!
:=)
Tamam Zeynepcim,
YanıtlaSilBitti o vakit, anlatmıyom daha. Taormina'yı, Etna'yı unutun o zaman...
:((
Owww sakın! Lütfen anlat, hem de resimli resimli. Biz burda hem kıskanır, hem merakla okuruz:)
YanıtlaSilYalnız şu an, sebze ve balık tezgahlarının oralarda gezinmeyi feci istedim.
YanıtlaSilEhh, peki madem. :))
YanıtlaSilAnlatayım onu da bir ara, artık.
:)))
Ayy, ben de ben de, istedim tekrardan.
Düşünsene tatlım, geçen hafta bu vakitler valla evet tam bu vakitler, oradaydım!
Bühüüü, bhüüü....
Çatlayın da patlayın, ben de Vilnius'a ve de Dubrovnik'e ve dahi St. Petersburg'a ve de Kaliningrad'a gitmezsem!..
YanıtlaSilaaaaaa, mızıkçılık yapmayınız kuzum ya, etna ne dediiiii? ben hala merak içindeyim. mesela, 'elektra'yı bekliyorum' falan??? o etlere de ayrıca şoke oldum. o ne be? bizim kasaba pazarlarında bile kalmadı, bu ne ilkellik...
YanıtlaSilMetin Bey,
YanıtlaSilValla gidin ve de anlatın bize, olur mu?
:))
Elektranımcım,
YanıtlaSilAnlatıciim canımcım, anlatıciim. Merak buyurmayınız, çenem bir kere açıldı. Durdurmanız zor, artık.
:)))
Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz, ağzımızın sularını akıttınız :)
YanıtlaSilŞu blog dünyası ne kıskanç, ne virütik insanla doluymuş yalebbim !
marruu
Misopisiiii!
YanıtlaSilÇok hoşsun, "virütik insan" haa?
:O)
Ayriyetten, asıl siz hoşgelmişsiniz efendim.
:))
Amaninnnn! Miso Hanım bana virüs demiş!
YanıtlaSildeniz ürünleri salatasında nasıl aklım kaldı...benim çok fena gezesim geldi ya...n'apcez?
YanıtlaSilEl mecbur demek artık Şule Hanımcım, gitceeez!
YanıtlaSil:O)