Emek'le ilk ciddi tanışmam, üniversite okumak için İstanbul'a gelişimle olmuştu.
Ciddi dedim, çocukluktaki akraba ziyaretlerinde sinemaya giderdik de, nereye gitmiştik tam aklımda değil. "Konak" sineması vardı, Nişantaşı'nda. Kocamandı, yeniydi, lükstü filan. Ona da gidilmiş olabilir.
Ankara'daki "Akün" aklımda ama. Ankara'ya çocukken daha sık giderdik, ondan mı acaba?
O senelerde yabancı filmler en az iki sene rötarla gelirdi, memlekete. Türk filmleri zaten bitikti, en kral filmler Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak adıyla anılanlardı.
Sonra sonra, yabancı filmler azar azar gelir oldu. Her hafta görülecek yeni film olmazdı yine de. O tahta iskeletli, deri kaplı, gacırdayan koltuklar filan umrumuzda değildi. Şimdiki sert plastik profilli, sentetik ve yumuşak kumaş kaplı koltuklarda oturmamıştık ki henüz.
Öyle çok anı birikmiş sinema hafızamda Emek'le ilgili, öyle çok ki!...
İlk unutamadıklarım 2001 Uzay Macerası ve Dersu Uzala idi.
Daha sonraları İstanbul Sinema Günleri başlayınca ooooo, neler de neler seyredildi.
Sadece o sinemada seyredilen filmlerin güzelliği, önemi değil anılarımı oluşturan. Bir ders kırılarak arkadaşlarla sinemaya kaçamanın keyfi, bir paket mısırı altı kişi paylaşmanın yaramazlıkmışçasına yaşanması, arada frigo mu yesek koko mu tartışması...
Yanında oturan çocuğun (biz öyle derdik çocuk!) kolunun koluna değmesiyle yaşanan yürek hoplamaları, perdede seyredilen öpüşmenin benzerini tahayyül etmenin yüze al bastırması, ilk kez elele tutuşulup seyredilen film...
Bu sene, onca zaman sonra ilk kez film festivali Emek sineması olmadan yapılıyor. Görünüşe göre, bundan sonra da Emek olmayacak, en azından "o" bildiğimiz Emek olmayacak.
Emek Sinemasını yaşatmak için imza kampanyası düzenlendi, attım imzamı hemen.
Şuradaki blog Emek Sineması Yeniden diyor.
Bilemiyorum doğrusu, anılarımıza nasıl sahip çıkacağız?
Herşey öyle hızlı değişiyor ki!
.
Bu beni kahrediyor işte. 10 yıla kalmadan çocukluğumuzu, ilkgençliğimizi hatırlatan tek bir mekan kalmayacak korkarım.
YanıtlaSilAkün sineması dedin, Dersu uzela dedin beni kalbimden vurdun. ah biz de akün için ne imza kampanyaları yapmıştık, bir işe yaramadı. Yıkılmadı ama sinema olmaktan da çıktı. Dersu Uzela kocamla ilk çıktığımız günlerde birlikte gittiğimiz ilk filmdi,hem de Akün de, hiç aklımdan çıkmaz.
Bünye nelere alışmıyor ki, bu değişimlere de alışır mıyız ki?
Sevgiler Ekmekçim...
benim için de festival emek demekti. ben de emek'li anılarımı yazmalıyım birgün (ama birisi suç duyurusunda bulunur da içeri atılırım diye korkuyorum:)
YanıtlaSilama yine de genel olarak istanbul'daki sinemaların kapanması isyanına katılamıyorum ben. izmir'de ve ankara'da o kadar güzel sinemalar kapatıldı (veya içlerine edildi) ama oralarda hiç ses çıkmıyor, medyada bir satır bile yeralmıyor. istanbul oldukça bir isyan bir isyan. hele beyoğlu sineması bence bir an önce yıkılsın, düzeltilmesi mümkün değil gibi çünkü. o kadar rahatsız, havasız, önündekinden dolayı perdenin üçte birini göremediğin bir yer ki.
emek farklı tabi. ama çok eskidiği ve elden geçmesi gerektiği kesin. koltukların bayağı bir kısmına oturulamıyordu artık. hala para istenen (hemen hiç para vermedim, en nefret ettiğim şeydir) berbat tuvaleti ve bu gözler ne pis işler gördü bakışlı çalışanlarıyla birşeyleri değişmeliydi.
bence kültür bakanlığı merkezi yerlerde çok güzel (artistik) salonlar yaptırsın ve işletsin. çok da zor olmamalı.
Leylakcığım,
YanıtlaSilAlışıyoruz alışmasına da, yaşanmışları koruyan hiç bir faaliyet yapılmaması: binaların, yerlerin, insanların hatta üzerinden silindirle geçen bir toplumda yaşıyor olmamız bizim gibi az sayıda insana derinden dokunuyor.
Anlaşılan biz de derdimize yanacağız!
:(
Simoncuğum,
YanıtlaSilEvet, biçimsiz eskiler konusıunda kesin haklısın.
Ben de aslında eski korunsun derken herşey öyle kalsın, hiç bir gelişme olmasın demiyorum.
Dün gittiğim sinema mesela, kesin festival sineması olamaz, olmamalı.
Şimdi yazacağım, onu da.