Hangisi derdi bu sözü?
Sık sık, hem de!
Babaannem miydi, anneannem miydi?
Belki de ikisi de derdi, aynı toprağın kadınları ne de olsa.
"Eyyy, kuru dala can veren böyük Allahım, sen yeriş!"
Hayır yanlış yazmadım, öyleydi, yetiş değil, yeriş.
Doğrusu şimdiki halde, yaratıcıyı yardıma çağırmaktan ziyade, hayranlık ifadesi olarak aklıma geldi bu söz.
Sözünü ettiğim kuru dal, bir ağaç budağı.
Kimbilir kaç sene öncesinde, ağaç belki bir fidanken kesilmiş bir dalın budağı.
Artık ne olmuşsa olmuş, bu sene oradan gencecik filizlerin çıkacağı tutmuş.
Bilmem oradan yeni bir dal sürer mi, yoksa buncağızlar sadece püskül püskül dalcıklar olarak mı kalacaklar?
Bakacağız, göreceğiz.
İşte, kuru gövdenin bir kısmı daha.
Neyse ki, ağacın tamamı kuru değil. Tepesindeki dallar da filizleniyor, hiç birisi gövdedekiler kadar cazibeli olmasa da...
.
Ben bu insan dışında kalan canlılara hayranım, kimseye zarar vermeden kendilerini yenilemeyi nasıl da biliyorlar. İnşallah sürer oradan yeni bir dal.
YanıtlaSilSevgiler Ekmekçim...
Ha, bu arada benim kayınvalide de yetiş demez, yeriş der:))
YanıtlaSilSanırım yakında, "şu insan yeryüzünde olmasa, ne şahane olacaktı" söylemine geleceğiz.
YanıtlaSilYa da "Eyvah Eyvah" filmindeki klarinetçi gibi dersek "olacakmıştı"!
:))
Leylakcığım,
YanıtlaSilOralardan da tanış çıkmak üzereyiz, sanırım.
:))
ey yumurtaya can veren rabbim versiyonu da vardır onun...
YanıtlaSilyeriş süper :D
bu ne güzellik yahu
YanıtlaSilAslıcım,
YanıtlaSilBir de "yeri göğü yaratan Allahım" derdi bizimkiler...
:)
Şuleciğim,
YanıtlaSilHem de ne güzellik!
:))