Hafta sonunda annem ve dayılarımla bir aradayken, laf lafı açtı. Eski zamanlardan "tayin olmak"tan söz edildi. Memur çocukları bilirler, görev gereği yer değiştirmeye tayin olmak denir(di).
Tayinlerin şimdiki hayatıma en önemli etkisi, "çocukluk arkadaşım" diyeceğim kimsenin olmaması. En eski arkadaşlıklarım, üniversitede başlayanlar. Çocukluk anılarını paylaşacağın, anlatıp tekrar haz alacağın kimse olmayınca, o günler eksik yaşanmış hissi veriyor. Bir tür olmayan çocukluk durumu!
İşte bu tayinlerden ilkinde, annem kardeşime karnı burnunda hamileyken bile -tam dokuz aylık!- bir kasabadan diğerine gidilmişti.
O zaman tayin kararnamesi vakitleri rastgeleydi; kış ortasında, çocukların okul durumu filan düşünülmeden insanlar "görev gereği" eşyalarını denkler, kamyonlara yükler, o kasabadan bu kasabaya giderdi.
O tayin seferinden hatırladıklarım -üç yaşındaydım- babamın yerine görev yapacak olan meslakdaşının eşyaları ve ailesiyle, henüz biz yola çıkmadan bizim ayrılacağımız eve gelmesi ve bir kaç gün ev ev üstüne yaşanmasıydı.
Bu durum muhtemelen, büyükler için ciddi sıkıntı kaynağı olmuştu, oysa, biz iki çocuk -diğer ailenin bir oğlu vardı- denkler arasında cirit atıp, eğlenmiştik. Hatta, kendimizi odalardan birine kitleyip, sonra kapıyı açamadığımız için heyecan yaşayıp, aslan babalarımız tarafından kurtarılmıştık!
Macera bu kadarla da kalmamıştı.
Yola çıktıktan sonra bir mola yerinde, gecenin karanlığında, tam merdivenden inerken jeneratörün de kesilmesi üzerine ortalık zifiri karanlığa gömülünce, annem merdivende yanlış tarafa basıp, trabzan olmayan yerden kayıp, yandaki çukura düşmüştü. Hatırlatırım, dokuz aylık hamile demiştim! Çukur da çukur; üç metre ve altı çöplük!
Çok şükür ki, ne annem ne de kardeşim bu işten bir zarar görmediler. Annemim bir kaç gün sancısını çekip, sonra sağlıklı bir doğum yapmıştı.
Hay Allah!
Nereden gelmiştim bu konuya?
Oysa size başka şeyler anlatacaktım, korku üzerine bir şeyler yazacaktım.
Neyse, sonra artık...
.
bu da güzelmiş , ama o anlatacağını da dinlemek güzel olur.
YanıtlaSilEv ev üstünde yaşamak şimdiki neslin insanları için kabus gibi birşey olur herhalde, çiftler boşanmaya falan kalkabilirler böyle bir durumda. Eski insanlar ne kalender, ne gani gönüllü imiş. Teyzemin bir lafı vardı, ne doğruymuş; "eskiden evler dar gönüller genişti, şimdi evler genişledi gönüller daraldı."
YanıtlaSilAnı türü herşeye balıklama atlayan ben buna da atladım şükür değerli(!) yorumlarımla katkıda bulunarak:)
Sahi diğer anlatacağın neydi?
:)))
Sevgili İnsan (böyle mi hitap etmeliyim size?) hoşgeldiniz! :)
YanıtlaSilÇocukluk anılarına dalmak böyle bir şey, nereden çıkacağın belli olmuyor.
Aslında bu hikayede de korku var. Küçük kızın, kilitli kalması durumundan başlayıp, annesinin düşmesi sırasındaki çığlıklarıyla süren...
Korku değince o nedenle dalmış olmalıyım.
:)
Leylakcığım,
YanıtlaSilEskiden tayinle gelen memurlar, lojman olmadığından, orada ne bulurlarsa kanaat etmek zorunda kalırlardı. Genellikle de, bir öncekinin boşalttığı eve yerleşerek, bir tür özel lojman uygulamsı sağlanırdı.
Yorum meselesine gelirsek, benim için yorumlarının her zaman çok değerli olmasının yanısıra, buraya şimdi yazdıkların da ayrıca doğru ve bütünleyici.
:))
Çocukluk anılarını kurcaladığımda bir memur çocuğu olarak taşınma hikayeleri bende de belirgin. koca evin eşyasının 2-3 hurca sığdırılması büyü gibiydi. :) korku demişken, kuş mu???:)
YanıtlaSiltezer özlü'nün kitabı hakkında gibi geldi yazı, başlığını görünce. o da başka bir zamana olsun kısmetse.
YanıtlaSilElektracım,
YanıtlaSilBenim kuş korkum yok be gülüm! :))
Sanırım yazıya başladığımda aklımda olanın ekseni biraz kaydı, ya da lafı uzatmamak için kısa yazdım...
Neyse, kısmet artık! ;)
Aslım,
YanıtlaSilHaklısın! Hırsızlama bir başlık olmuş, pardon yani. :))
Ne güzel bir kitaptır! diyerek usulca ayrılayım huzurdan...
:)
fırsattan istifade herkes duysun, okusun isterim.
YanıtlaSil