Havuz kenarındaki şık ve zarif süslenmiş masalar konukları bekliyordu.
Düğün boğaza tepeden bakan bir korudaki tesiste yapıldı. Kokteyl başladığında hava sıcaktı. Sonra güneş karşı kıyıdaki tepenin arkasına saklanmaya başlayınca, manzara seyrine doyum olmaz hale geldi.
Birazdan, garsonlar "masalara buyrun efendim" çağrısı yapmaya başlayacaklar.
Eski yıllarda, belki bir on sene önce, bir kaç kez o koruya gitmiştim. O zamanlar, şu sol taraftaki gökdelenlerin nerdeyse hiçbiri yoktu.
Herkes yerine yerleşti, gelin ve damat havuzbaşına geldi, tören başladı.
Gün batarken öyle bir an geldi ki, hava yeteri kadar kararmamış olduğu için şehrin ışıkları yanmamıştı, ancak, hava çok karardığı için görüntü iyice silikleşmişti.
Şimdi artık, gelin ve damat misafirlere hoşgeldiniz demek için masaları dolaşıyor, bir yandan da yemek servisi yapılıyor.
Artık gölgeler suya indi, gece mavisi sardı gökyüzünü.
İlk dans için vals çalındı, sonra altmışlar, yetmişler, seksenler...Gelin dans pistinden inmedi. En sevdiğim gelin-damat budur; düğünün keyfini çıkaran, eğlenen, dans eden çift.
İstanbul acayip bir şehir!
On gün önce Paris'te 14 Temmuz için havai fişek atılması olay olmuştu. O da nedir ki? Gelsin İstanbul'u görsünler! Boğaz boyunca en az beş-altı yerden farklı zamanlarda havai fişekler atıldı, gökyüzü bayram yerine döndü.
Gerçi benim havai fişek fotoğrafım düğün gecesinden değil Paris'ten, ama olsun ışık ışıktır!
.
havai çiçek gösterisi derdi ozan küçükken :)
YanıtlaSilAhh Oziciğim!
YanıtlaSilNe güzel bir uyum bulmuş. :))
harika bir düğün olmuş:)çiçeği burdunda çifte mutluluklar dilerim:)çok hoş anlatmışsınız sizde o geceyi.sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkürler kekik kokusu, güzeldi gerçekten. :))
YanıtlaSil