BÖLÜM: 2
KAÇ TANE GÜL, KAÇ BARDAK ŞEKER?
Efendim, ya hassas mutfak teraziniz olacak, her malzemeyi tek tek, ince eleyip sık dokuyup ölçeceksiniz, ya da ben gibi mutfakta vakit geçirmeyi eğlence haline getirip, bir çeşit büyücülük sayıp, o anki esininize göre kotaracaksınız.
Yemek yapmak, ortaya çıkana biraz da kendinizden katmaktır.
Hiç şüphesiz usulü, kuralı, adabı var mutfağın. Öyle "yaptım oldu" ile her zaman başarılı sonuç alınmıyor. Hani, kırk yılın başı serbest uçuşlardan biri, güzel bir manzarayla sonuçlanır da, şans işte...
Laf uzadı, demem o ki, gül reçeli yapmaya kalkınca, pek çok tarif buldum internette. Yok 150 gr. gül yaprağı, yok 200 gr. gül yaprağı, yok 1 kg. şeker, yok 4 bardak şeker, birini önden kullan, ikisini pişirirken diyen,....
Anlaşıldı ki, işin esası, gül esansını reçelin içinde tutabilmek için yapılacak işlemde. O da, taze gül yapraklarını şeker ve limon suyu ile yoğurup, bir süre dinlendirmekten geçiyor.
Burada, çeneğinden ayrılmış ve diplerindeki beyaz kısım alınmış gül yapraklarını görüyorsunuz.
Haa, bu arada anladım ki, yaklaşık 10 adet iri, katlı reçellik gül 200 gr. kadar çekiyor.
Şu sahnede ise, gül yaprakları bir bardak toz şeker ve br limonun suyu ile bir güzel yoğrulup mıncıklandıktan sonra, bir gece bekleyecekleri cam kavanoza girmeden önce görülüyorlar.
Bu fırsattan istifade, 1 kg. toz şekerin kaç bardak geldiğini ölçtüm.
Şöyle tanımlayayım; 1 litre suyu 5 bardak olarak ölçen, ortalama büyüklükteki bir bardakla yapılan ölçümde 1 kg. toz şeker 6 bardak geldi.
Ne var ki, 1 kg. şeker çok fazla geldi benim tat duyguma, o kadar şekerli yapmayacağım, bu reçeli.
Sabah gül hamuru kavanozunu buzdolabından çıkardım ve hafif sulanmış karışımın içine bir bardak toz şeker daha katıp, karıştırdım ve güneşe çıkardım ki, şekerler erisinler.
Bir saat sonunda şöyle oldular.
Sonra tekrar buzdolabına girip, günü orada geçirecekler ki, ertesi gün tencereye bir bardak şeker ve iki bardak su eklenerek pişmeye koyulsunlar.
Ancak, daha o aşama gelmedi, şimdilik buzdolabına girmeden önce, güllere iki adet karanfil dişi eklendi ki, biraz da karanfil rayihasına bulansınlar.
.
Amanın da amanın ...gittikçe yaklaşıyor gül reçeli bana, ben de ona...hehe :-)))
YanıtlaSilHiç sevmediğim gül reçelini bana Ekmekçikız Hanım'ın sevdireceğine bahse girerim.
YanıtlaSilDi mi Gezginç Hanımcığım?!
Yav n'apmışınız bu yorumları Ekmekçikız Hanım? İmzam götürmesi gereken yere götürmüyor. WP'e kapatmışsınız yorumları.
YanıtlaSilBayan E.,
YanıtlaSilSabır lütfen, sabır!
Bakalım sabrınızın sonunda "koruk helva olacak" mı?
:))
Metin Bey,
YanıtlaSilOlur mu öyle?
Hiç sevmiyorsanız belki, rayihası ağır geldiğinden filandır.
Yine de sevmeyebilirsiniz.
Bakacağız artık!
:))
Haa, şu yorum meselesi...
YanıtlaSilGeçende ayarlarla oynamıştım da, wordpresse bir garezim yoktu.
Tekrar düzenleyeyım bakalım!
Off kokusu geldi sanki buraya kadar.
YanıtlaSilAyy..
Çocukluğum, bahçemizdeki gül ağacı, annemin ben seyrederken gülümseyerek yaprakları ayırması, reçel yapılırkenki o güzel koku ve o güzel tat.
Hımmmm. Teşekkürler.
Talisciğim,
YanıtlaSilNicedir sesini duymamıştım, çok sevindim burada oluşuna.
:)))
Hatırlamana vesile olduklarım için memnunum.
Ne yazık ki, reçel faaliyetinin son perdesi dramatik sonuçlandı.
Şimdi, yeniden çevrim için faaliyet halindeyim.
Ah bu ben, ahh!
Ben bu reçelin bu kadar zahmetli olduğunu bilmiyordum.Her zaman annem yapardı,şimdi ise ablam yapıyor bana.Sevgiler
YanıtlaSilSevgili Beyaz Mendil,
YanıtlaSilÇok dikkat isteyen, hassas bir işmiş. Bir de belki ustalaşmak gerek.
Gelecek sefere daha az uğraştırıcı olacak, diye düşünüyorum.
:))